Edebiyat öğretmeni olan ana karakter Elias Rukla, bir kültürün sesi olarak gördüğü Henrik Ibsen’in, Yaban Ördeği adlı oyunundaki Dr. Relling karakterinin aslında Ibsen‘in sözcüsü olarak oyunda var olduğunu düşünmektedir uzun yıllardır. Ancak o günkü derste başka bir şey fark eder. Dr. Relling aslında vicdanı ile bizzat metnin yazarının yani Ibsen’in antagonistidir. Yıllar boyu ezber ettiği bu metin üzerinde böylesine yeni bir çıkarımda bulunmak onu, tabiri caizse, Yaban Ördeği içinde bir kısır döngüye hapsediyor.
Solstad, Elias Rukla‘nın yıllardır görmezden geldiği çatlakları işte bu aydınlanma ile ona gösterir. Öğretmen derste defalarca aynı bölümleri okutup bir ses bekler öğrencilerinden. Henrik Ibsen‘in Yaban Ördeği metninin bazı bölümleri üzerine derinlemesine çözümlemeler yapmak ve karşısında bulunan bir grup ergenlik çağındaki lise öğrencisinin bu çözümlemelere katkı sunmasını sağlamayı amaçlayan öğretmenin karşılaştığı bıkkınlık ya da alaycı suskunluk okuldan çıkarken bahçede bir patlamaya dönüşüyor.
Dag Solstad’ın ana karakter aracılığıyla, kendi kültürüne ait metinlerarası bir kurguyla romana başlaması ve kurgunun hemen başındaki ders süresinde, öğretmenin düşünceleri ile Yaban Ördeği‘nin belli bölümlerini geniş bir şekilde işlemesi, kurgunun devamı için gidersiz bir havuza suyu pompalaması gibi görülebilir.
Nesnelerin işlevi de kurguda yazar tarafından kusursuz işlenmiş. “Bir silah varsa patlamalı!” sözünden yola çıkarak sabah evden çıkarken şemsiyeyi karakterine unutturmayan Solstad, kırılma noktasını şemsiye ile ilintilemiş, adeta bir silah misali patlatıp karakterin geleceğini kurşunlamıştır.
Geçmişine, en yakın dostuna, onun gidişine ve gidişiyle onun hayatının yönünü tayin etmesine dair anılar, birer birer sahneler halinde önümüzde süzülürken, geçtiği caddelerde attığı her adım, onu yaşadığını düşündüğü bu kentin dışına itiyor.
Ne var ki Rukla’nın geçmişi deştikçe giderek üzerine çöken yabancılaşma hissi, sürdürdüğü monoton hayatın bir dönüm noktası oluyor. Yıllar boyu sürdürdüğü hayatın yıkılmasının, bir tek günde ve hatta normalin dışında geçirdiği bir dersin sonunda, okul bahçesinde ufak bir sinir krizi geçirmesi ile başlaması; yazarın, karakterinin sıkışmışlığı ve aslında arzusu haricinde yaşadığı bir hayatın içindeki çaresizliğine dair okura sunduğu en önemli ipucudur.
Norveçli yazar Dag Solstad’ın Mahcubiyet ve Haysiyet’i, kısa, yoğun ve paragraf aralarına iliştirilmiş kimi cümleleriyle, okurun düşüncelerini dallandırabilen bir metin ve belki de Elias Rukla, kurgunun sonunda tıpkı Ibsen – Dr. Relling örneğindeki gibi Solstad’ın antagonisti.