Mehmet Sümer’in yeni şiir kitabı Bir Gökyüzüne Önsöz Hece Yayınları arasından okuyucuya ulaştı. Dergilerdeki şiirlerinin yanında Şarkî dergisinden de tanıdığım bir isimdi Sümer. Derginin kaptan koltuğunda oturan Sümer, aldığı ödülle de taçlanan bir dergi kazandırmış oldu edebiyat dünyamıza. Benim de keyifle yazdığım bir dergiydi Şarkî. Kısa süren bir yayın hayatı olsa da iz bırakan işlere imza atan dergi, özenle hazırlanan sayıları ile zihinlerde her zaman yer tutacak bir güzelliğe sahipti.
Üç bölümden oluşan kitapta yirmi şiir var. İlk bölüm; “Bitlis Tatvan Arasında Bir Gökyüzü.” Derin bir soluk alarak gökyüzüne bakıp iç geçirilen bir ruh halinin şiirleri bunlar. Bir sohbet havasında şiirler kuruyor Sümer. Üstümüzde uçsuz bucaksız gökyüzü, içimizde gitme arzusu.
gökyüzünü buradan anlatmaya başla/ buradan iki omzumun buluştuğu yerden mesela / göğsümün altında kaynayan o tufandan / o bütün kitapların ilk ve son sözü / bitmez çalkantıdan, dinmez uğultudan / oradan başlar çünkü büyük yolculuk / oradan, o gökyüzüne önsöz olan”
sabah sabah durduk yere çalınan kapı / her gün aynı köşede dilenen kadın / salıncakta durmadan durmadan sallanan çocuk / bir kilise çanı vurur on ikiye / yorgun ve beyaz
İmgesi güçlü şiirler çıkıyor karşımıza. Şiirdeki bir dize bile şiirin tüm yükünü kaldırabiliyor. Dizenin işlevine inanan biriyim. Sümer’in şiirinde de güçlü dizeler şiire nefes aldırıyor.
“ayrıntılı bir yağmur yağıyor günlerden beri aralıksız”
“dilsiz bir nakkaş gibi birikiyor içimde kelimeler”
“rüzgârlı bir yürüyüş gibi geçti şehirden”
Kitabın ikinci bölümü Suskunluğun Tarihi’nde dikkat çekmek istediğim şiir “Otuz Yaşıma Otuz Dize”. Yaş şiirlerini çok severim ve değerli bulurum. Yaşanmışlıklar vardır bu şiirlerde. Bir çizgisinin üzerinde arz-ı endam eden anlar ve hatıralar..
otuz yaşıma girdim otuz kapıdan geçerek / geçtiğim her kapıda sözcükler aradım bir kanat / beynimde eski saatler gibi aralıksız çınlayan / genç değilsin artık diyen acımasız hayat / ben gençliğimi yitirdim bir gül fırtınasında
Bu bölümde şairin coğrafyasındaki sınırlar ortadan kalkıyor. Bitlis’i ve Tatvan’ı aşıp bir dünya haritasını alıp önüne öyle söylüyor şiirini.
“Meksikalı işçiler gibi örgütlü saçlarıyla”
“çin ordusu Japonya’ya saldırırdı her sabah”
“pekin’de londra’da veya paris’te”
cezayir’den afrika’dan göçmen çocuklar gelir”
Dünyanın düzensizliğine sofistike bir göndermeyle bitiyor şiir. Hepimizin yaşadığı savrulmanın ete kemiğe bürünüp şiir olarak bizi karşılaşması bu adeta.
şeylerin düzeninden söz ediyor foucault / görünen şeylerin görünmeyen düzeni / benimse gördüğüm şeylerin / acı vermekten başka yok bir düzeni / bunca görünüp kaybolan şeyin arasından / bir o değişmeden kalıyor yeni
Mehmet Sümer, şiir üzerine çalışmalarıyla da bu alana önemle eğilen bir isim. Onun şiirindeki ses, günümüz şiiri adına bizi iyi şeyler düşünmeye sevk edecek bir canlılığa sahip. Sümer’in şiir yolculuğunun güzelliklerle devam etmesini diliyorum.