“Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir… gider gelirdi…”
Cengiz Aytmatov, Gün Olur Asra Bedel romanına siyasi nedenlerden alamadığı bölümü ayrı bir kitap olarak yazmış. (İyi ki öyle olmuş diyesi geliyor insanın.) Bu bölüm de Cengiz Han’a Küsen Bulut olmuş. Roman kahramanlarının ortak oluşu ( Kuttubayev, Yedigey, Karanar, Kazangap ) Cengiz Han’a Küsen Bulut’u Gün Olur Asra Bedel’in devamı özelliği katmış. Ancak eser bağımsız olarak nitelendirilmelidir. Çünkü kitabı okurken hiçbir olay veya mesaj başka bir eserin varlığına ihtiyaç duyulmuyor.
Cengiz Aytmatov’un kahramanları genellikle savaşın arkasında kalan ve savaştan etkilenen kişilerden oluşur. Ana kahraman Abutalip Kuttubayev, İkinci Dünya Savaşı’na katılmış, savaşta esir düşmüş biridir. Dolayısıyla hem cephede hem de savaş sonrası etkilenen durumundadır.
İkinci Dünya Savaşı’nda esir düşmüş birinin İngilizlere veya Yugoslavlara casusluk yapmadan kurtulamayacağını düşünen Tansıkbayev, casusluk yapmak ve gizli örgüte mensup olmaktan Kuttubayev’i tutuklatır. Kuttubayev’in tutuklu olduğunu bilmeyen eşi Zarife ve iki yavrusu Daul ve Ermek, Abutalip’in dönüşünü beklemektedir.
Gerçek dünyada ışık, aydınlığın simgesiyken eserin kurmaca dünyasında işkence aletine dönüşür. Kuttubayev’in hücresi yüksek ışık verilen bir yerdir. Kuttubayev ne zaman duvara dönüp veya gömleği ile yüzünü örtüp ışıktan kendini korusa nöbetçi içeri girip şiddet uygular. Oysa Abutalip niçin tutuklandığını bile bilmemektedir. Onun kimseye zararı olmamıştı. Birisi niye ona zarar versin ki? Oysa ihtiras masum tanımaz.
Kuttubayev tutuklanma nedenini sorgulama sırasında öğrenir. Tansıkbayev, tutuklanmayı haklı göstermek için Abutalip’in yazılarına başvurur. Abutalip’in “mankurt” hikâyesi ile “Sarı-Özek Kurbanları” başlıklı eserinde milliyetçiliği tetikleyen, sisteme karşı çıkan ifadeler arar.
Kitabın mesajı ve imgelemeler “Sarı-Özek Kurbanları” efsanesinde geçer. Kurban kelimesi bilinçli kullanılmıştır. Bazen değerlerin var olabilmesi için kurban verilmesi gerekir. Cengiz Han, batıya sefer düzenler. Dünyanın sahibi olmaya karar verir. Seferden önce bir kâhin, Cengiz Han’a üstünde bir bulut olacağını, bulut üstünde durdukça gücün onunla olacağını söyler. Ancak bulutu küstürmemek gerektiğini de ekler.
Efsanedeki bulut, gücün sahibi Tanrı’dır. Tanrı doğal olanın koruyucusudur. Kişi zalim olunca koruyuculuğunu bırakmıştır. Bebek Kunan ise yaşlı, hizmetçi kadın Altın’ın kucağında kalmıştır. Hiç çocuk doğurmamış Altın’ın göğsünden süt getirerek Tanrı, yeni bir oluşumun ve mücadelenin desteğini vermiştir. Oysa Tansıkbayev, “Bizim Tanrı’mız iktidarı elinde tutandır.” der. (s. 16, Ötüken Yayınevi) Gerçek Tanrı zalime destek vermez ve zalim mutlaka kaybedecektir, mesajını verir.
Abutalip Kuttubayev, Orenburg’a götürülmek üzere trene bindirilir. Orenburg’da diğer örgüt üyeleriyle yüzleştirilecektir. Suçu kabullenip diğer üyeleri tanıdığını söylemesi karşılığında cezasının hafifletileceği vaadi verilir. Tren Sarı-Özek bozkırından dolayısıyla Zarife’nin ve çocuklarının bulunduğu Boranlı İstasyon’undan da geçecektir. Abutalip karısı ve çocuklarını görmenin hayallerini kurar. Tren Boranlı’dan geçerken Kazangap’ı, Yedigey’i, Zarife’yi, Ermek ve Daul’u görür.
Onları gördükten sonra kendine bir söz verir. Verdiği sözü Orenburg’a vardığında kendini trenin önüne atarak tutar. Bu ölüm, Kuttubayev’in üzerinden terfi bekleyen Tansıkbayev’in sorumluluğuna yüklenir.
“Kara tren gecikir belki hiç gelmez
Dağlarda salınır derdimi bilmez
Dumanın savurur halimi görmez
Gam dolar yüreğim gözyaşım dinmez”