Denize Açılan Kapı, Rasim Özdenören’in hayatın fotoğraflarını kare kare anlatan kitabıdır. O yüzden kitabı okurken yazarın düşünce yapısını hiç yargılamıyoruz. Eser ikisi tiyatro metni şeklinde olmak üzere on hikayeden oluşur. Kapıyı Vuran Kim metni ile Beklenen metninde metinler arasılık tekniğİ kullanılmış.
Diğer sekiz metin durum hikayesinden ibarettir. Durum öykülerini okuyamanlar için zor bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Sabahın Seher Vaktinde hikayesinde delikanlının küskün olduğu babasına “Tamam baba.” demesi, Bir Adam hikayesinde kahramanın davet edilen bir adrese giderek huzur bulması, Karşılaşma hikayesinde derviş ile diz dize oturması. Öteki hikayesinde kadından kaçıp secdeye varmak için can atması, Çekirgeler hikayesinde kahramanın dama serilen yatağın içinde diz çöküp transa geçmesi ferahlığa açılan kapı olmuştur.
Bütün hikayelerde içine kapanmış, karamsar bir dünyada kapı arayan karakterler çizilmiş.
O Zaman hikayesi diğerlerine göre farklı bir tarzda yazılmış. Durum hikayesinden çok Okay hikayesi özelliğine sahip. Bebeğin donarak ölmesi bu hikayede kapının içeriye açıldığını gösteriyor.
Öykülerin içerikleri ve öykülerde ilgili düşüncelerimi aktarayım.
Kapıyı Vuran Kim : Ahmet üzerinden ölüm ve yaşam mefhumu değerlendirilmiş.
Beklenen: Tiyatro metni. Birinci kadın üzerinden ihtiyar kadının evladını kaybetmiş olmanın acısı işlenmiş. Sadık üzerinden Ahmet’in beklentisi işlenmiş. Kapıyı Vuran Kim eserinin devamı gibi düşünülse de bağımsız bir eser olarak da düşünülebilir. Ahmet ortak karakter olarak görülüyor.
Ocak: Uzun süre hapiste yatmış birinin köyüne dönüşü; ailesiyle ( annesi, kız kardeşi, babası, karısı ) yüz yüze gelişini anlatıyor. Babanın soğukluğu, eşinin duygularını belli edememesi ( havlu uzatırken sessizce hayın diyor ) . Ben de yılda bir kez memlekete giderim. Her gidişimde çocukluğumu hatırlarım.
Bir Adam : Buğday almaya pazara giden adam. Bir adamın peşine gider. Derviş kavramı üzerinde durulmuş. Adam insanın içini okuyor. Adres vermediği halde akşam gel diyor. Büyük ihtimalle camiye çağırıyor. Köy hayatı yine işlenmiş.
Karşılaşma : Bir adam. Bulmayı aklına getirmeden birini arar. Bulmak için değil aramak için arıyor. Önce bir genelev tasviri yapılır. Pisliğin içi olarak gösterilir. Sonra Herkesin her işi aynı anda yaptığı bir ortam anlatılır. ( Bir imam önderliğinde namaz kılar gibi imama bskmazsınız ama bir başka duruma geçmek için bir yerden işaret beklersiniz. Bir nevi cami içi davranışları ) Ders veren kişinin önünde diz çöküp dizini onun dizinin yanına koymak İslama giriş veya bir tarikata giriş olarak nitelendirilebilir. Genelevdeki tiksinti bu salonda yerini huzura bırakır .
O Zaman : Kahraman isimleri geçmiyor. Kahraman anlatıcının bakış açısı kullanılmış. Donarak ölen bir bebek. Çatışma ortasında kimse kurtaramıyor. Anlatıcının dedesi kendini feda ediyor. Bebeğin annesi de kendini feda etmeliydi.
İt: Bir itten bir kadına, bir kadından kaldığı evin sahiplerine, kadını gözetleyen bir başkasına geçiş var. İt bu hikayede insanın nefsi olarak alegorik şekilde ele alınmış.
Öteki : Bir delikanlı. Kalabalık içinde ela bakışlı bir kadın görür. Aklından çıkaramaz. ( Ela gözlü demiyor ) Otel odasından çıkıp sokaklarda geziyor. Bir pastahaneye giriyor. Orada kadını tekrar görüyor. Kadının peşine düşse de kaybediyor. Dilenciye sadaka veriyor. Dilenci ona rezzak diye bağırıyor. Denize yakın bir bankta otururken aradığı kadın izin isteyip yanına oturuyor. İlginç şekilde kadın onu sevdiğini söylüyor. Bunun üzerine delikanlı kadından kaçıyor. İlahi aşk bir kadın aşkından başlarmış. Delikanlı da secdeye başını koymak için can atıyor. Mecnun, Leyla’ya kavuşunca Mevla diye söylemesine benzetilmiş. Arzulanan elde edilince değerini yitirir.
Çekirgeler : Cumali delirmek üzeredir. Küçük bir şehirde arkadaşıyla mezarlığa gider. Arkadaşından ayrılır akşam namazı kılar.
Yaz vakti damda yatağın içinde diz çöküp transa geçer. Annesi “Delireceksin oğlum. ” der. Çekirgelerin sesini duymaya başlar.
Teşekkür ederiz Mutlu Bey