Yunus Çinçin: Sevgili Mutlu Özçelik, Söyleşi isteğimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. “Maya Taşı” adlı ilk öykü kitabınızın okurunu bulması dileklerimle başlamak istiyorum söyleşimize. Kendinizden, yazarlık geçmişinizden ve yazarlık serüveninizde önemli gördüğünüz dönüm noktalarından söz eder misiniz?
Mutlu Özçelik: Söyleşi teklifiniz ve kendimi ifade etme imkânı verdiğiniz için ben teşekkür ederim.
Aydınlıyım. Yirmi üç yıldır Trabzon’da Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak görev yapıyorum. İnsan yaşadığı yerin özelliklerini taşırmış, derler. Ancak ben iki arada bir derede kalmış durumdayım.
Yazarlığa geç adım attığımı düşünüyorum. Çocukluğumdan beri içimde taşıdığım hevesin ateşlenmesi için ortam gerekliymiş. Hayatımdaki dönüm noktalarından biri Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmenleri Facebook grubuna katılmak oldu. Orada kitap üzerine söyleşiler yaptık. Şimdi Söyleşi-Yorum adı altında daha sistemli hâle geldik. Söyleşi-Yorum ekibinde yazmaya hevesli arkadaşlarla bir ortam oluşturduk. KTÜ Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Ülkü Eliuz ve BüyüYorum ekibini tanımak da benim için büyük bir şans oldu. Ülkü hocamın ışığından istifade edenlerdenim. Kitap okuma işi düzene girince birikim oluştu. Birikimler sonradan hevesler doğrultusunda taşıyor. Taşınca da ortaya eser çıkıyor.
İlk eserim Anadolu temalı öykülerden oluşan “Yediveren” kitabında bir öyküyle ortaya çıktı. Yedi farklı ilden yedi öyküyle olumlu dönütler aldık. Olumsuz eleştirilerle olgunlaşıp olumlu eleştirilerle şevkleniyor insan.
Yunus Çinçin: Kitabınızdaki öyküler, hayatın içinden ve samimi öyküler. Kitabınızın adını belirlerken, öykülerinizden birinin adını seçmenizin özel bir nedeni var mıydı? Kitabınızın adını ve kitabınıza girecek öyküleri belirlerken nasıl bir süreç yaşadınız?
Mutlu Özçelik: Hayatın normal akışında ilerlerken bazı noktalara takılıyorum. Yazmayanlar gibi akışa kendimi bırakamıyorum. Takıldığım noktalar öykü konusu oluyor. Bazen ayağı aksayan bir köpek bazen düşünceli yürüyen takım elbiseli adam bazen de koşarak bir yerlere yetişmek isteyen genç ilgimi çekiyor. Bu görüntüyü kendime göre yorumluyorum.
Konulara kaynak, günlük hayattan olunca okuyucu hayatın içindeymiş gibi öyküler buluyor. Dosyayı oluştururken öykü adlarının dışında bir kitap ismi düşünüyordum. Dosyanın adı “Kısıtlama” olacaktı. Kısıtlama öyküsüne de kitabın editörü Ömer Turan “Ateşin Düştüğü” ismini koymuştu. Sonradan Ömer Turan, “Maya Taşı” isminin çok iyi olacağını söyledi. Maya Taşı öyküsüne farklı bir isim bulmayı teklif etti. Ancak, o öykünün isminin farklı olması içime sinmedi. Sonuç olarak bir öykünün ismi aynı zamanda kitaba da verilmiş oldu.
Yunus Çinçin: Kitabınızda, uzun öyküler ve küçürek öyküler bir arada. Böyle bir düzenlemeyi tercih etmenizin nedeni neydi?
Mutlu Özçelik: Yediveren kitabı çıkmadan önce eli kalem tutan arkadaşlarla küçürek öykü kitabı çıkarma planımız vardı. Kitap için on üç küçürek öykü kaleme almıştım. Proje gerçekleşmeyince öykülerin bir yerde yayımlanmasını istedim. Küçürek öyküleri bir bölüm hâlinde mi yoksa şimdiki olduğu gibi diğer öykülerin aralarına mı koyayım diye çok düşündüm. Her iki şeklin de artıları ve eksileri vardı. Galiba şimdiki hâli daha iyi oldu.
Yunus Çinçin: Öykülerinizin konularını seçerken, öykülerinizi yazarken temel motivasyonlarınız neler? Mutlu Özçelik, öykülerini nasıl yazar? Yazmak, sizin için ne ifade ediyor?
Mutlu Özçelik: Serkan Türk’ün “Trak” adlı romanında bu konuda şöyle bir bölüm var: “Biz yazarlar av köpekleri gibiyizdir. Nerede olursak olalım mutlaka kokusunu alabiliriz iyi bir hikâyenin. Ormanların içinde, nehirlerin dibinde, apartmanların arasında, güvertesinde bir vapurun, yalnız parklarda, okul sıralarında, savaşın ortasında, çölün kumunda, kimsesiz mezarlarda, kır düğünlerinde, tren yolculuklarında, piramitlerin arasında yahut bir serada bulabiliriz o kokuyu. Düşündükçe daha çok yaklaşırız o duyguya. Kelime kelime ilerleriz. Etrafını dört döneriz. İçimize işlemesine izin veririz. Kahramanımızın kim olduğundan önce belki de duygularını biliriz.” Bu satırların altına imzamı atarım.
Öyküyü yazma sürecinde günlerce kafamda gezdiriyorum. Fırsat bulunca kâğıda aktarıyorum. Yazdığım öyküler karalama hâlinde üç beş ay bekliyor. Belli bir süre geçtikten sonra temize çekmeye gerek görürsem üzerinde çalışıyorum.
Genellikle sessiz bir ortam arıyorum. Şehrin uyuduğu, gecenin dingin saatlerinde yazıyorum. Geceleri yazabilmek için gündüzlerin bize ait olması lazım. Bazen kafamda bitirdiğim öyküleri bir an önce yazıya aktarmak için kütüphanelere veya ıssız mekânlara çekilip yazıyorum.
Yunus Çinçin: Türk ve dünya edebiyatından sevdiğiniz ve takip ettiğiniz öykücüler kimler? Yazarlığınızı beslediğini düşündüğünüz yazarlar, sanatçılar hangileri?
Mutlu Özçelik: Dünya edebiyatından çağdaş yazarları pek fazla takip edemiyorum. Sadece her yıl Nobel Edebiyat Ödülü almış yazarın birkaç kitabını alıp okuyorum. Türk ve dünya klasiklerinden ara ara okuyorum. Onlardaki edebî zevk başka oluyor. Çantamda bir öykü bir de şiir kitabı gezdiririm. Romanlar biraz daha hacimli olduğu için evde okumayı tercih ediyorum. Düzenli şekilde şiir okumanın edebî dile katkısı olduğunu düşünüyorum. Şairlik yönü olan yazarları biraz daha avantajlı görürüm.
Türk edebiyatından, romanda Adalet Ağaoğlu, Sevinç Çokum, Ahmet Hamdi Tanpınar; öyküde Memduh Şevket Esendal, Sait Faik Abasıyanık, Ethem Baran, Yekta Kopan, Fuat Sevimay; şiirde Attila İlhan, Orhan Veli, Murathan Mungan, Didem Madak, Serkan Türk, Çiğdem Sezer aklıma gelen ilk isimler.
Cemil Kavukçu’nun ifadesiyle okuduğum her kitap benim için bir atölyedir. Bir başka ifadeyle okuduğum her eser beni besler.
Yunus Çinçin: Bir yazar olarak, öykü yazmak isteyenlere ne gibi önerilerde bulunmak istersiniz? Bundan sonraki süreçte, yazacağınız eserlerle, yapmayı düşündüğünüz çalışmalarla ilgili kısa ve uzun vadeli planlarınız neler?
Mutlu Özçelik: Yazmak isteyenlere naçizane tavsiyem bol bol okumaları. Ben günlük okuma limitimi doldurmadan yazamam. Okumak önceliğimdir. İyi bir ürün çıkarmanın temelinde bilgi birikimi yatar. Hangi konu hakkında yazılacaksa onun üzerine kapsamlı araştırma yapmak gerekiyor. Sonrasında bol bol yazmak gerekiyor.
Şu an çoklu anlatıcıdan oluşan bir roman üzerine çalışıyorum. Aslında bu çalışma Maya Taşı’ndan önce başlamıştı. Şimdi dondurucudan çıkarma zamanı geldi. Ondan sonra tarihî roman düşünüyorum. Zaman neyi gösterir, hangi yola yönlendirir bilinmez. Kul plan yaparken kader gülermiş.
Yunus Çinçin: Bu güzel söyleşi ve sorularıma verdiğiniz ayrıntılı cevaplar için teşekkür ederim.
Mutlu Özçelik: Güzel sorularınız için ben teşekkür ederim.