İsveç Akademisi, bilindiği gibi geçen yıl bir skandal nedeniyle Nobel Edebiyat Ödülü’nü ertelemişti. Ödül, 2018 yılı için Polonyalı yazar Olga Tokarczuk ‘a verilirken ödülün bu yılki sahibi Avusturyalı yazar Peter Handke oldu.
Her zaman Nobel Edebiyat Ödülü alan yazarlara merakı olan ben, hemen yazarları araştırmaya koyuldum. Hazırlıksız yakalanan yayınevlerimiz nedeniyle de yazarların ancak birkaç kitabına ulaşabildim. Gelen kitaplar içinden basında “insan deneyiminin özgünlüğünü ve sınırlarını dilbilimsel ustalıkla araştıran etkili yapıtları” nedeniyle ödüle layık görüldüğü açıklanan Handke’nin Solak Kadın[1]’ında karar kıldım.
“Aslında sana söylemek istediğim bir şey var Marianne: Oradayken seni düşündüm, Stefan’ı düşündüm. Birlikte olduğumuz uzun yıllardan bu yana ilk kez birbirimize ait olduğumuzu hissettim. Sonra ansızın yalnızlıktan delireceğim korkusuna kapıldım; henüz hiç kimsenin yaşamadığı büyük acılar çekerek delirecekmişim gibi geldi bana. Seni sevdiğimi defalarca söylemişimdir fakat ancak şimdi sana ne kadar bağlı olduğumu hissediyorum; bu bağ benim için hayat memat meselesiydi… Ama işin tuhafı, bu yalnızlığı yaşadıktan sonra artık sizsiz bile olabilirim.(s.13)”
“Bu yalnızlığı yaşadıktan sonra artık sizsiz bile olabilirim.” Böyle bir cümle bir kadın için bir evliliği sorgulatacak bir cümle olabilir. Birlikte geçirilen ateşli gecenin ardından “Aklıma bir fikir geldi.(s.17)” der kadın. Kocasının söylemesini istemesi üzerine” Ansızın aydınlanma yaşadım, benden uzaklaştığını düşündüm, beni yalnız bıraktığını. Evet tam da bu işte: Git Bruno beni yalnız bırak. (s.17)” der kocasına. Böylece Bruno evi terk eder. Kadın çeviri yaparak hayatını kazanmaya çalışır. Oğluna karşı davranışlarında tuhaflıklar görülmeye başlar. Kendi kendine yollarda konuşarak yürür. Evine gelen çevirmen ve eserin sonlarında gelenler ile ilginç diyaloglar gerçekleştirir. Bir sevgilisi olan baba, Marianne’yı ziyarete geldiğinde söylediği sözlerle aslında kızına yalnızlıkla ilgili ders vermek ister: “Sözünü ettiğim kadınla da, en kötü durumda cesedim uzun süre ortalıkta sürünmeden bulunabilsin diye görüşüyorum.(s.52)”
Eserin devamında ne olacak, kadın Bruno’nun eve dönmesine izin verecek mi? Bu soruların cevabını eseri okuduğumuzda bulabiliriz.
Peki eserin adı neden Solak Kadın? Bir kitabı okuduktan sonra uzun bir süre neden yazar eserine bu ismi vermiş diye düşünürüm epey. Eserde Marianne’nin solak olduğuna dair bir bilgi verildiğini hatırlamıyorum. Kadının sürekli dinlediği bir plak var The Lefthanded Women adında. Şarkıda yer alan şu sözler eserin ismine ilham olmuş sanırım:
Aniden yerine ters konmuştu ahize
Kurşun kalem bloknotun solunda
Yanında sapı sola dönük çay fincanı
Yanında tersinden soyulmuş bir elma
Perdeler sol tarafa çekilmiş
Anahtar da ceketin sol cebinde
Kendini ele verdin işte solak kadın!
Yoksa bunlar bana işaret miydi yolladığın? (s.57)
Solak Kadın, 73 sayfa kısacık bir eser. Eserde yaşananlar bir kış mevsiminde gerçekleşiyor. Kışı, soğuğu iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Kadının ruh halini de başarı ile yansıtılmış. Ama şunu söylemeden geçemeyeceğim. 2017 yılında Japon kökenli İngiliz yazar Kazuo Ishıguro ödülü aldığında hemen Günden Kalanlar’ı okumuştum ve tüm eserlerini okumalıyım bu yazarın demiştim. Peter Handke’de bu duyguyu yakalayamasam da birkaç eserini daha okumayı düşünüyorum.
[1] Peter Handke, Solak Kadın, Kırmızı Yayınları, İstanbul 2014