Korkunç Beyaz[1], İbrahim Halil Çelik’in yayımlanan ilk öykü kitabı. Daha ilk öykü kitabı ile Vedat Türkali Edebiyat Ödülü aday listesinde yer alması genç yazarın edebiyat alanında isminin sonraki yıllarda anılacağının da bir göstergesi aslında. Bu yazıda on yedi öyküden oluşan kitaba Bir Adam adını taşıyan öyküsünden yola çıkarak değinmek istiyorum.
Yazarların; anlattığı kurmaca içinde başka kurmaca oluşturması, öykü veya roman yazan bir yazarı anlatması, kurguda bir karakter olarak yer alması postmodern eserlerde sıkça kullanılan üstkurmaca oluşturma yöntemlerinden birkaçıdır. İbrahim Halil Çelik, Bir Adam adını taşıyan son öyküsünde önceki on altı öyküyü yazan bir karakter olarak öyküde yer buluyor. Şimdi söylemek istediğimi biraz açayım:
“Yürüdüm.
Gölgesinde kürek olan erik ağacın altında dinlendim. Bir adam uzakta, bitimsiz ovada yükselen dumanlara aşkla bakıyordu. Elinde dirgen vardı. (s. 101)” cümleleri ile başlar Bir Adam öyküsü. Öykülerin yazarı, kurmaca bir kişilik olarak öykü atmosferini okuyucuya hissettirir. Bu zamana dek gerçeklik çizgisiyle okuduğu öykülerdeki bu algıyı kırmaya başlamıştır artık. Faniler arasına karışıp erik ağacına dönüşen Kürek öyküsündeki ağacın altında dinlendikten sonra toplumcu gerçekçi çizgideki öykülere yaklaşan Dirgen Ali öyküsünün kıyısından geçer kurmaca yazarımız. Yaşanan acı olay üzerine;
“Sana da küstüm gözlüklü.” dedi. “Başka türlü de olabilirdi. Nasıl kıydın bize?”
Sustum. Gerçekten daha farklı olabilirdi. Suskunluğuma sinirlendi.
(…)
Masal değil bu, mutlu son olamazdı. Bu coğrafyada kaç çocuk tarlada öldü biliyor musun sen Dirgen Ali?” dedim. (s.60)
“Gözlüklü” ifadesi ile de öykülerin gerçek yazarı vurgulanmak istenmiştir.
“Bir kadın telaşla araba ilanını geçiriyordu bilgisayarına, başka biri bir efsane okuyordu hüzünle. (s. 101)” şeklinde devam eden Bir Adam öyküsünün bu cümleleri ile kitabın ilk öyküsü olan eski aşka güzelleme niteliğindeki Araba İlanı’nın Behice’sinden sonra ve bizleri Ahmet Muhip Dıranas’ın Fahriye Abla şiirine götüren Kar Taneleri Gibi öyküsüne düşer yolu yazarın. Sevdiği Fahriye ablanın adli tıp raporunda ölüm sebebi belgesini okurken anlatıcımız kendisine ödev olarak verilen efsaneyi hatırlar son öyküde. Bu kurmaca yazar, Fahriye ablanın efsane okuduğu ana odaklanmıştır.
“Annesiyle doktordan dönen kör bir çocuk, erik ağacı kokusu aldım, diyerek hayata başka bir açıdan baktığını dile getiriyordu. (s.101)” diyerek yürümeye devam eden yazar esere adını veren Korkunç Beyaz adlı dramatik öykünün dramatize edilmeden anlatılan görme engelli çocuğunun iç dünyasını sunar bize.
Kurmaca yazar, “ Kayanın başında boşluğa mektup okuyan bir delikanlı gördüm, az ilerisinde karısına suda yarısı görünen minareyi göstererek bir şeyler anlatan adam, mektup okuyan genci görmüyordu nedense.” diyerek bu defa aynı coğrafyada geçen iki öykü karakterini – Benim Yurdum öyküsünün aşk mecnunu Hasan Ali’si ile elini kana bulayacak kadar gözünü para hırsı bürümüş Baraj öyküsünün genç mühendisini- görür.
Yüzünde derin şekilsiz çizgiler olan bir kadın, çocuklarımı bırakıp kaçmakla hata ettim diye sızlanıyordu bütün bunlardan habersiz, uzak bir yerde. (s.101)” derken yazar, toplumca yanlış kabul edilen davranışlarını yargılamadan, oluşturduğu karakterleri ruh halleri ile yansıtır kadın karakterin ağzından Yırtık Mendil öyküsünde.
İnsanın ikinci evi neresidir, diye düşünen biri, karısının ölümünden sonra nedir bu üçlerden çektiğim diye sızlanan bir adamla ortak duyguları yaşadığından haberi yoktu. (s.101)” Yol uzundur, bu defa karşısına otopsinin dehşetini uzun sürede kabul eden İkinci Ev öyküsünün adli tıp görevlisi ve annesini ve çok sevdiği eşini kaybeden Üçlerden Çektiğim öyküsünün karakteri Bekir çıkacaktır.
Öyküleri arasında adım adım ilerleyen yazar Fotoğraf adlı trajik öyküyü psikolog arkadaşına yazdıran Gülendam’ın yanından “Öte taraftan bir kadın eşini yitirmenin üzüntüsüyle çok eski bir doktor arkadaşında tedavi olurken hayatın bir fotoğraf kadar donuk olmasını diliyordu içten içe. (s.101)” diyerek “Yürümeye devam (eder), (çünkü) yol uzundu(r). (s.101)”.
“Yusuf diye biri tutarsızlığıyla hayata kafa tutuyordu. Aldırmadım. (s.101)” diyerek yanından geçtiği Yusuf, İlginç Davetiye adındaki öykünün karakterlerindendir. Yusuf’un düğün davetiyesine yazdığı “Hangi saat doğruyu gösterir bize?/ Ömrümüz bu kadar yanlışken!” dizeleri ile başlayan oyun okuru bir nebze de olsa gülümsetir.
1977 yılının nisanında doğmuş 1 Mayıs’ın uğursuzluğu nedeniyle babasının kara kız dediği kargocu Yüksel, patronu ve babasının yer aldığı sarsıcı bir öyküdür Bir Çürük Elma. 1955 yapımı Cennetin Doğusu’nda da yer alan 24 yaşında trafik kazasında hayatını kaybeden James Dean’ın ve 1 Mayıs ifadesinin leitmotif olarak kullanılır öyküde. “Geçmişteki binlerce anıdan sadece birkaçını hatırlayan ihtiyar bir adam durmadan bunları sayıklıyordu. James Dean’ı, 1 Mayıs’ı. (s.101)” diyen kurmaca yazar, alzaymırlı yaşlı adamın da yanından geçer gider.
Yürünecek yolda son yaklaşmıştır artık. “Bir genç, şefinin kendisi hakkında masallar uydurduğunu bilmiyordu. (s.101)” diyerek yanından geçtiği öykü karakteri Patron öyküsündeki üniversiteye hazırlanan gençtir.
“Anne sen Borges’i tanıyor musun? (…)Birinci ağızdan yazılan öykülerde kahramanlar ölmezmiş. Anne Borges yanılmış olabilir mi? (…) Şimdi anne bu mektubu ben yarım bıraksam sen anlar mısın öldüğümü? Veya son tümcemi yarım bıraksam. Anne ben topal kald (s.18-19)” sözleriyle kurmacada teknik bir soruna da işaret eden karakterin yanından “Geride yarım bir tümce bırakan biri, Borges’i yanıltmanın sevinciyle yummuştu gözlerini sonsuzluğa. (s.101)” sözleriyle yolculuğunu tamamlar kurmaca anlatıcımız.
Bir Adam adındaki öykü “kurmaca yazar”ı vurgulayan şu cümlelerle sona erer:
“Bunların hepsinin sancısını yaşayan bir adam vardı. Anlatılanların hepsinden biraz vardı onda.
Onun yanında durdum. (s.101)”
Eski sevileni unutamama, intihara giden süreç, topluma ürkütücü gelen bir mesleğin kabulü, körlüğe umutlu bir bakış, ilginç bir evlilik daveti, erik ağacının insan olarak geçmişi, üçlerin ölümle bağlantılı uğursuzluğunu yaşama, psikoloğa gönderilen kargo ile acı dolu hayata uzanış, kırsalda yaşanan çocuk ölümleri, aşkta davul bile dengi dengine durumlarının bir gencin trajedisine dönüşmesi, kendine bile itiraf edilemeyen bir aşkın ölümünden duyulan şok, eski evliliği bir otobüs yolculuğunda sorgulayış, paraya tapmanın insanda yol açtığı manevi yıkım, geçmişi 1 Mayıs 1977 olaylarına uzanan genç kadının babası ve işi arasındaki sıkışmışlığı, yanlış aşk uğruna heba olmuş bir hayat, çalışanlarına kurgu bir hayat yakıştıran patron konuların yer aldığı çok geniş bir konu yelpazesi olan bu on altı öyküye son öyküde topluca yer vermek benim daha önceden okuduğum hiçbir kitapta yer almayan bir yöntem. Sadece bu yöntemi görmek için bile Korkunç Beyaz okunmalı. Berrak, akıcı bir Türkçe ile birçok tekniği başarılı bir biçimde denemiş genç yazarımızın yolu açık olsun.
[1] İbrahim Halil Çelik, Korkunç Beyaz, İz Yayıncılık, İstanbul, 2020.
[2] Necip Tosun, Modern Öykü Kuramı, Öyküde Bir İmkân Olarak Postmodern Açılım, Hece Yayınları, Ankara, 2018, s. 77.