Orhan Pamuk’un Yeni Hayat romanının “Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti.” cümlesi ile başladığını bilmeyenimiz yoktur. Macar yazar Magda Szabo’nun Iza’nın Şarkısı[1] da bu roman cümlesi gibi okurun hayata bakış açılarını sorgulatıyor, hayatlarına dokunuyor, onları empatiye davet ediyor ve roman bittiğinde “Acaba ben ne kadar Iza mıyım?” sorusu ile baş başa bırakıyor. Kitabı kapattığında başta Iza olmak üzere tüm roman kahramanları ile empati kurabiliyor okur.
Onu aileden bu derece dışlayacaksak (…) taşrada, kendi köşesinde bırakmak daha iyi olurdu, orada kendini buradaki kadar yalnız hissetmezdi. (s.104)
Domocos’un yaşlı kadını hayata döndürme çabaları da sonuçsuz kalıyor. Kocası Vince’in mezar taşının yapıldığı haberi üzerine Iza “onun yerine mezar görmeye dayanamam. (s.154)” diyerek annesi ile gitmeyi reddediyor, yanında götürmek istediklerini bile kızının sorun etmesi Etelya’yı üzüyor. “Yarın sabah gidiyorum işte, azarlama beni… (s.156)” sözleri ile ertesi gün kırgın ayrılıyor kızından yaşlı kadın. Yanına gittiği terzi kadın Gica’nın cimriliği nedeni ile sobayı az yakması, eski damadı Antal’in onu geçmişte birlikte yaşadıkları kendi evine götürmesi, “Sonunda onu öldürecek (…)nasıl az kaldı beni öldürecek idiyse öyle. Iza tarafından yüzüstü bırakılan zavallı kadının yaşamı pamuk ipliğine bağlı: Bir iki aya kalmaz ölür. Ama ben onu toparlayabilirim belki (s.170)” düşüncesi ile kadını yanına almak istemesi, onore etmek adına ona sevdiği işleri yaptırması, kısa bir süreliğine nişanlısı Lidia’nın yanına gidip döndüğünde Etelya’yı evde bulamaması… Ve trajik son. Kızının annesinin trajedisi karşısında bile “Sen öldün anne (…) Sen öldün, çünkü Kınaçiçeği Çukuru’nun, Antal’ın ve sevgili eşyalarının sana olan sevgimden daha güçlü olduğu ortaya çıktı. Oysa ben insani bakımdan mümkün olan her şeyi yapmaya çalıştım. Suçlu değilim. (s.201)” sözlerindeki kayıtsızlık…
Yazar, Etelya’nın dramı yanı sıra Iza’nın babası Vince‘e ve eski kocası Antal’a da kameraları çevirmiş. Onların geçmişlerini de detaylıca anlatmış; kişiliklerini, birbirleriyle ilişkilerini ince ince kurgulamış. Macaristan’ın 40’lı,50’li yıllardaki ev içine de yansıyan büyük değişimi, gelenek ile modernite çatışmasını, taşra ve şehir yaşamının farklılıklarını boğazımızı düğümleyen, burun direklerimizi sızlatan hikâyeye çok güzel monte edilmiş. Yalnız yazar Iza’yı biraz savunmasız bırakmış sanki. Annesiyle yaşadıklarından, babasının ölümüne yakın hemşire Lidia ile yaşana diyaloglardan sezdiklerimiz, Antal’ın hatta Domokos’un söyledikleri bizi Iza’nın bencil olduğunu düşünmeye itmiş. Iza’nın neden böyle bencil bir karakter olarak çizildiği biraz havada kalmış. Onu böyle davranmaya iten sebepler nedir? Kamera Iza’ya pek çevrilmemiş. Modernite mi cevabı bu sorunun? Yine güç şartlarda eğitim gören, babasının acısından beslenmek zorunda kalan Antal’in, babasız büyüyen hemşire Lidia’nın bile yaşlı kadına, Vince yaklaşımı cevabın modernite olmadığını söylüyor bana. Belki de modern yaşam herkes üzerinde farklı etki yaratıyordur kim bilir?
Eseri okuduktan sonra Magda Szabo’nun edebiyatımıza Iza’nın Şarkısı olarak çevrilen eserinin orijinal isminin “Pilatus” olduğunu öğrendiğimde küçük bir araştırmaya giriştim. Pilatus’un, Yahudilerin binlerce yıldır beklediği kurtarıcı Hz. İsa’nın halkı isyana teşvik etmek suçuyla yargılandığında mahkemeye başkanlık ettiğini, karısı Procula’nın rüyası üzerine “Ben İsa’nın kanını almam! Siz ne yaparsanız yapın!” diyerek yargılamada bulunmadığına inanıldığını ama verilen kararda sözlerinin etkili olmadığını öğrendim. [2] İza ile Pilatus arasındaki bağı düşündüğümde ise görünüşte anne ve babanın ölümüne neden değilmiş gibi görünse de romanın sonunda annenin ölümünde büyük rolü olduğunu, babasının ölümünü ise hızlandırdığını, herkesçe mükemmel bir insan olarak görülse de eşi Antal ve gözlem gücü yüksek yazar sevgilisi Domokos tarafından terk edilmesinde bencil kişiliğinin rolü olduğunu düşündüm.
Yazımı kitabın arka kapağında yer alan 1946 yılında Nobel Edebiyat Ödülü’nü alan Herman Hesse ‘in sözleri ile tamamlamak istiyorum: “Magda Szabo’yu keşfettiyseniz altın bir balık yakaladınız demektir. Yazmakta olduğu bütün kitapları alın, ileride yazacaklarını da.” Altın balığı kaçırmamak dileğiyle…
[1] Magda Szabo, Iza’nın Şarkısı, Çeviren: Hakan Tansel, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul 2019.
[2] https://tr.m.wikipedia.org