Enrique Vila-Matas‘tan Hayır Edebiyatının Bartleby ve Şürekası
“Bazı insanların şanı ve erdemi iyi yazmaktan ibarettir; diğerlerinin ise yazmamaktan. ”
Jean De La Bruyere , Bartleby ve Şürekâsı
Moby Dick romanıyla tanıdığımız Herman Menville’in, Katip Bartleby romanını 1850’lerde kendisinden bekleneni yapmak istemediğinden yazdığı söylenir. Çok satanlara ilgi duyan okuyucu ve eleştirmenlerin beklentilerini karşılamak istemeyen Menville, bir avukatın bürosunda kendisinden istenen kopyaları gözden geçirme işini yapmayan Bartleby karakterinin meşhur cümlesini değiştirerek “Yazmamayı tercih eder.” sonrasında adeta.
İspanyol yazar Enrique Vila-Matas da, “Yazmamayı tercih ederim.” anlayışını hayat mottosu hâline getiren yazarları anlattığı, Bartleby ve Şürekâsı[1]’ adını taşıyan deneysel bir roman kaleme alır. Eserin türü tartışmaya açıktır. Çünkü klasik roman tarzına alışkın okurlar için “roman” denemeyecek şekilde yazılmış bir eser. Ama postmodernizmin üstkurmaca kavramı, deneyselliği, gerçeklik algısı düşünüldüğünde Bartleby ve Şürekâsı’nın postmodern bir roman olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yazarların; anlattığı kurmaca içinde kurmaca oluşturması, öykü veya roman yazan bir yazarı anlatması, kurguda kahraman olarak yer alması, eserinde okuruyla konuşması, tartışması, daha önce yazılmış bir edebî eseri yeniden kurgulaması, metin içinde kahramanının isteklerini yerine getirmesi üstkurmaca oluşturma yöntemlerinden bazılarıdır. [2] Enrique Vila-Matas’ın, üstkurmaca yöntemini kullandığı ortadadır. Can Yayınlarından olan baskısının sonsözünde Enrique Vila-Matas şöyle demektedir:
Ben de Bartleby ve Şürekâsı’ndaki bir cümleyi hatırladım, kitabımdaki kambur anlatıcının Menville’in öyküsünün yazıcısına mükemmel bir şekilde söyleyebileceğini iddia ettiği bir cümleyi: “Konuşmak var olan saçmalıklara katılmaktır.” (s.186)
Görüldüğü gibi Bartleby ve Şürekâsı kurmaca bir eserdir. Anlatıcı, Enrique Vila-Matas değil, kambur bir anlatıcıdır. Fiziksel kusurları olan bu kambur anlatıcı, yirmi beş yıl önce aşkın imkânsızlığı hakkında küçük bir roman yazar ve romanının bir nüshasını babasına hediye eder. Babası romandaki bazı kısımlardan rahatsız olur ve oğlunu kendisinin dikte ettiği bir ithaf yazmaya zorlar. Kafka ile arasında babası ile ilişkileri konusunda benzerlik kuran anlatıcı, babasına karşı çıkamayıp ithafı kabul eder. Ona yirmi beş yıl yazmaya ara verdiren sebep budur. Menville’in Katip Bartleby’sinin “Yapmamayı tercih ederim.” sözü “Yazmamayı tercih ederim.”e dönüşmüştür. Yirmi beş yıl sonunda psikolojik sorunlardan kaynaklı rapor alır ve “dipnotlar” şeklinde eserini yazar. Bu dipnotlarda bir iki kitap yazdıktan sonra yazıya veda eden, gelişme aşamasında olan bir eseri sorunsuz yürüttükten sonra bir gün öylece kalakalan, onları bir daha asla yazamaz hâle gelen yazarları ve yazamama sebeplerini ortaya koyar kambur anlatıcı. Dipnotlarda bahsettiği, “HAYIR EDEBİYATI” olarak adlandırdığı bu edebiyatın mensuplarının çoğu gerçek olmakla birlikte bir kısmı kurmacadır. Bundan sonra okur için okuma eylemi postmodernizmin sevdiği kavramlardan bir “oyun”a dönüşür. Sabırlı okur, tek tek yazarların gerçek mi kurmaca mı olduğunu araştırmaya başlayacaktır. Robert Walser, Felipe Alfau, Rimbaud, Mallarme, Hugo von Hofmannsthal, Franz Kafka, Andre Gide, Robert Musil, Paul Valery, John Keats, Guy de Maupassant, Celan, Nathaniel Hawthorne, Primo Levi, Herman Melville, Oscar Wilde, Juan Rulfo, Wittgenstein, Hölderlin, J.D. Salinger, Dylan Thomas, Richard Brautigan, Robbe Grillet, Bernardo Atxaga, Henry Roth, Jorge Luis Borges, B. Traven gibi çok sayıda gerçekte var olan yazar ile karşılaşırız. Bunun dışında Klara Whoryzek, Marcel Maniere, Rita Malu, Antonio de la Mota Ruiz eserde adı geçen kurmaca yazarlardan bir kısmıdır. Okuyucu ile oynamaya devam eder yazar Enrique Vila-Matas. Kambur anlatıcı, bu dipnotları yazarken yine kurmaca olarak karşımıza çıkan Edebi Tutulmalar’ın yazarı Robert Derain’den destek ister. Zaman zaman anlatıcı Derain yazmış gibi onun ağzından kendine mektuplar yazar. Bazen de gerçekten mektup aldığını söyler. Mektuplarda anlatıcıya Bartleby yazarları hakkında bilgiler verir Derain. Bütün bunlar postmodern anlatının sevdiği denemelerdir.
Batı – Doğu Dîvânı’’nde ‘’Buch Süleika’’ isminde bir bölüm var. Bu bölümünde ”Süleika” diye anlatılan hikâye bizim bildiğimiz ‘’Züleyhâ’’ hikâyesidir. Goethe, Batı – Doğu Divânı üzerinde çalışırken âşık olduğu Marianne von Willemer’i ‘’Züleyhâ’’ya benzeterek en güzel şiirlerini ”Süleika” (Züleyhâ) ismiyle Marianna için yazar. [3]
Postmodernist yazarlar geleneksel tür, şekil, anlatım tarzları gibi hususlarda bilindik roman kalıplarından ayrılırlar. Enrique Vila-Matas’ın Bartleby ve Şürekâsı’nı da postmodern bir roman olarak değerlendirmek yanlış olmayacaktır.
Eseri okurken sıkça bizim edebiyatımızın Bartlebylerini düşünmeden edemedim. Bartleby ve Şürekâsı’nda adları geçen Valery, Mallerme, Rimbaud gibi şairlerin izinden giden saf (öz) şiir ekolünden olan şairleri mesela. Bu şâirlerin çoğunun bir ya da birkaç kitabı var. Bir kısmının, ölümünden sonra basılmış kitapları. Yahya Kemal’in daha iyiyi, daha mükemmeli yakalayabilmek için kimi dizeleri üstünde aylarca, hatta yıllarca durduğu bilinir. Hatta Rintlerin Ölümü’nde “Ve serin serviler altında kalan kabrinde” dizesindeki ‘serin’i önce ‘siyah’ olarak dizeye yerleştirmiş, gerek ritim, gerekse anlam bütünlüğü bakımından, bu dize bir türlü içine sinmediği için uzun bir süre beklemiş, ‘serin’ sözcüğü aklına geldiğinde şiirinin tamamlandığına inanmıştır. [4] Daha yakın döneme gelecek olursak Nursel Duruel’in Geyikler, Annem ve Almanya (1982) ve Yazılı Kaya (1992) adlı öykü kitaplarından sonra öykü kitabı yayımlamaması da bu sendroma örnektir. “Severek yaptığım, zevk aldığım şeylerden biri de roman yazmaktı. Onu da tükettim. Yedi kitap yazdım, artık yeter. Sekizincisini yazarsam, bu bir tür enflasyon demektir. Bu yüzden başka bir türe geçebilirim. Bir işi tadında bırakmak gerekir. Elbette bu benim şahsi kanaatim.” [5] diyen İhsan Oktay Anar günümüzün Bartlebylerinden sayılabilir.
Hem konusu, hem konuyu ele alış yöntemiyle oldukça başarılı bulduğum Bartleby ve Şürekâsı, senenin son aylarına yaklaştığımız şu günlerde okuduğum ufuk açıcı eserlerden biri oldu. Sabırlı bir okursanız okuma listelerinize eklemenizi öneririm.
[1] Enrique Vila-Matas, Bartelby ve Şürekası, çev. Filiz Öztürk, Can Yayınları, İstanbul 2021.
[2] Bkz. Yusuf Aydoğdu, “Postmodern Anlatıda Bir İmkân Olarak Üstkurmaca (Metafiction) Ve
Murathan Mungan Öykülerine Yansımaları”, Uluslararası Sosyal
Araştırmalar Dergisi
Cilt: 10 Sayı: 52 Ekim 2017, S.58.
[3] https://www.sehriyar.info/?pnum=845&pt=Alman%20edebiyat%C4%B1nda%20Do%C4%9Fu%20etkisi
[4] https://www.edebiyatdunyamiz.com/index.php/mulakatlar/59-makaleler/yazarlarimizdan/1629-neden-seri-n-servi
[5] https://t24.com.tr/haber/ihsan-oktay-anar-roman-yazmayi-birakabilirim,251060