İlk olarak 1931 yılında yayımlanan Dalgalar ile o zamana kadar yapılmamış bir şey yapmak ister Virginia Woolf ve düzyazı ile “hem şiir, hem roman, hem de tiyatro oyunu” özellikleri gösteren bir metin ortaya koyar. Mina Urgan, eserle ilgili yaptığı değerlendirmede Woolf’un güncesinde eserini “a play poem (bir tiyatro oyunu- şiir) olarak değerlendirdiğini belirtir.[1]
Dalgalar bir romandır. Her ne kadar Woolf bir mektubunda hem birçok kişi hem de tek kişi yaratmayı amaçladığını söylese de güneşin vuruşu ile etkilenen denizin dalgaları eşliğinde, beraber eğitim gören Susan’ı, Jinny’i, Rhoda’yı; Louis’i, Neville’yi, Bernard’ı okul yıllarından başlayıp başka diyarlarda yaşlılıklarına uzanan yaşamlarını, arkadaşları Percival’in ölümünün onlarda bıraktığı etkiyi ve aralarındaki bağı merak ederiz. Az da olsa eserde yer alan olay örgüsünü anlamaya çalışırız.
“Bir halka görüyorum,” dedi Bernard, “tepemde asılı duruyor. Titreşiyor ve bir ışık çemberinin içinde asılı duruyor.”
“Ben açık sarı bir levha görüyorum,” dedi Susan, “yayılıp gidiyor ve sonunda mor bir çizgiyle buluşuyor.”
“Ben bir ses duyuyuorum,” dedi Rhoda, “cik cik, cik cik; yükselip alçalıyor.”
“Ben bir küre görüyorum,” dedi Neville, “bir tepenin devasa yamaçlarının önünde bir damla şeklinde asılı duruyor.”
“Ben bir kızıl püskül görüyorum,” dedi Jinny “şimdi ipliklerle bükülmüş.”
“Ben tepinen bir şey duyuyorum.”dedi Louis. “İri bir hayvanın ayağına zincir takılmış. Hayvan tepiniyor, tepiniyor, tepiniyor.”[4]
Bu tiyatral yapı neredeyse eserin tamamında görülür.
Gençliğinde ünlü ressamlara modellik yapmış saltanat soyundan güzel bir kadın olan Julia ile biyografi yazarı, aynı zamanda editör Sir Lelie Stephen’in kızları olarak dünyaya gelen Virginia, sanatla iç içe büyümüş. Üvey kardeşleri tarafından tacize uğraması, on üç yaşındayken annesinin, ardından çok sevdiği üvey kız kardeşinin ölümü yaşamı boyunca yaşayacağı sinir krizlerinin nedenleri olarak gösteriliyor. II. Dünya Savaşı’nın buhranı da onu çıldırma noktasına getirmiş. Bir edebiyat topluluğunda tanışıp evlendiği, cinsel tercihlerine de saygı duyan eşine bir mektup bırakarak 1941 yılının 28 Mart sabahı Ouse Nehri’nin sularına bırakıverir kendini Virginia Woolf. [5] Eserinin adı gibi dalgalı bir hayatı olan Virgina’nın eserinde yer alan altı kişi onun az veya çok yansımasıdır. Şiire olan tutkusuyla Louis, cinsel tercihleri ile Neville, yazma tutkusuyla Bernard; iç dünyasının zenginliği ve gizemiyle- ki eserde Virginia gibi intihar eden karakterdir- Rhoda, en uzak yansıması olsa da belki yer yer kadınlığını temsilen Jinny, doğa tutkusu ile yine yaşamının bir döneminde annelik isteğini sorgulayışı ile belki de yarattığı karakterle annelik hissini tatmini ile Susan Virginia’nın eserinde sözünü emanet ettiği kişiler olmuştur.
Dalgaların yazımından on yıl kadar sonra intihar eden Virgina’nın mezar taşında da Dalgalar kitabının son sözü yazılıdır[6]: Sana doğru fırlatacağım kendimi, yenilmeden ve boyun eğmeden, Ah ölüm![7]
Mina Urgan’ın da dediği gibi çoğu eleştirmenin başyapıt olarak gördüğü Dalgalar, bence de bir başyapıt. Deneysel biçimiyle farklılık yaratan bu eseri sakin bir dönemde sabırla okumak, bu edebî şöleni yaşamak gerekir.
[1] Dalgalar ile ilgili bu değerlendirmede Mina Urgan’ın eserle ilgili yaptığı değerlendirmeden yararlanılmıştır. Mîna Urgan, Virginia Woolf, YKY, İstanbul 2018, s. 175- 194
[2] Tabii şiir anlam dışında hatta daha çok sesin, sözcüklerin ahengini de barındırır. Eseri orijinalinden okumadığım için yaptığım yorumlar her halükarda eksik olacaktır.
[3] Prof. Dr. İsmail Çetişli, Metin Tahlillerine Giriş/ 1, Şiir, Akçağ Yayınları, Ankara, 2006, s. 183.
[4] Virginia Wooolf, Dalgalar, Çeviren: İlknur Özdemir, Kırmızı Kedi Yayınları, İstanbul, 2017, s. 7
[5] Robert Schnakenberg, Büyük Yazarların Gizli Hayatları, Çeviri: Duygu Akın, Domingo Yayınevi, İstanbul 2010, s. 149-150; Hasan Saraç, Yazdıklarıyla Yaşayanlar, Portakal Yayınevi, İstanbul 2018, s. 265-271.
[6] Hasan Saraç, age, s.271
[7] Virginia Wooolf, Dalgalar, Çeviren: İlknur Özdemir, Kırmızı Kedi Yayınları, İstanbul, 2017, s. 254