Cumhuriyet Türkiyesi’nin ilk çağdaş kadın öykücülerinden olan Nezihe Meriç’in (1925-2009)vefatının 10. yıl dönümünde,
Yazarın, “Daha sonra bir oyun, Sevdican. Köyden kente, kentten yurtdışına başlayan büyük göç, beni hep heyecanlandırmış, hep ilgi alanımın içinde kalmıştır. Sevdican, bir Alman tiyatrosu tarafından kabul edilip repertuvara alınınca, heyecandan bacağım tutuldu. Dedim ya, yapım böyle. Aşırı heyecanlı bir yapı. Uzun zaman bacak ağrılarıyla yaşadım. Ağrıdan ağlayarak. Teşhis konulamadı, ne olduğu anlaşılamadı. Oyun başladı, ağrı bitti. Sevdican, altı yıl Almanya’da turne yaptı. Bizim oyuncularımızdan –yazarlarımızdan da- kaç kişi okumuştur acaba? İşin bu yönü de var. Gönül kırıcı, köpük kesici” sözleri üzerine, Sevdican oyunu, yıllar sonra ilk defa Türkiye’de özel tiyatro olarak, Rint Tiyatro prodüksiyonu ile İstanbul’daki alternatif sahnelerde sahnelenecektir.
*NOT: Rint Tiyatro yine vefatının 10. yıldönümünde, (1 Şubat 2019’da) Nezihe Meriç’in 1962 TDK Roman Ödüllü romanı Korsan Çıkmazı’nı da sahneye uyarlamış, bu oyun ile ödül kazanmış, buradan hareketle Cumhuriyet Türkiye’sinin ilk çağdaş kadın öykücülerinden sevgili Nezihe Meriç, Bursa Nilüfer Belediyesi tarafından 2019’da yılın yazarı ilan edilmiş, baskısı biten birçok kitabı yeni baskılar yapmıştır.
“Sevdican oyunu “Bu dünya nedir? Yaşamanın anlamı nedir? Ben kimim? Neyim? İnsanlara, mutluluk denen şeye nasıl bakmalıyım? Yaşadığım bu toplumun içinde, bu dünyada kendime nasıl bir anlam kurabilirim?” diye düşünen bir kadının, düşünüp dururken kurguladığı düşsel bir serüvendir. Düşüncesi, insanlar, yaşamak, mutlu olmak vb. üzerine gelişirken, bir yerde, göç olgusu çevresinde odaklanmıştır. Oyunda birkaç kadın sergilenmekteyse de, aslında tek bir kadının oyunudur bu.
Oyunun kuruluşunda bu kadın, çağdaş felsefenin getirdiği bir yaklaşımla ele alınmıştır. Şöyle: Bir birey, insan ırkını temsil eder. O, insan ırkının özgül bir örneğidir. Hem kendisi, hem de herkestir. Özellikleriyle bir bireydir ama aynı zamanda insan ırkının tüm özelliklerinin temsilcisidir de. Yoksa amaçlanan, oyuncunun çeşitli kadın tiplerini canlandırarak virtüozite gösterisi yapması değildir elbette. Zaten kadın, öbür kadınları canlandırırken de düşüncesini sürdürmekte, kendini yaşamayı, insanları irdelemektedir. Bu oyun, bu serüven pek çok kadınla kurulabilir. Bu oyunda, göç olgusuyla ilgili olarak şöyle bir seçme yapılmıştır: Geriden kalan, gidip yenilen, gidip kazandığını sanan, gidip kaybolan ve gidip hayvana yakın bir duyarsızlıkla ya da insani değerler karmaşası içinde yaşamını sürdüren…
Oyun, 1984 yılında Almanya’nın Vestfalya Eyalet Tiyatrosu tarafından sahnelenmiş, dünya galası Hamm-Leverkusen-Remscheid Belediyeleri ile Wuppertal ve Gutersloh Kentleri Kültür Sekreterliklerinin ortak etkinliği olarak Hamm kentinde yapılmıştır. 1984 yılında İstanbul Festivaline katılmış, 1988’e kadar Almanya’nın çeşitli kentlerinde turne yapmıştır.”
Sevdican, bir Türk oyuncu tarafından hem Türkçe hem de Almanca olarak yurtdışında, oynanan ilk oyunumuzdur. 7 yıl boyunca Almanya içinde ve Almanca konuşulan ülkelerde turne yaparak (Dilek Türker tarafından) oynanmıştır.
Polat YILDIZ’ın metni yeniden düzenleyerek yapımcılığını üstlendiği Sevdican oyunu, şu anda prova aşamasında olup ekip bilgileri ve oyun tarihleri ilerleyen süreçte açıklanacaktır.
Nezihe Meriç’in Sevdican üzerine bazı cümleleri:
SORU: Alman basınında çıkan yazılara bakılırsa durum Almanya’da çok parlak. Dilek Türker’den (Sevdican’ı yıllar önce oynayan kadın oyuncu) “Bir volkan, Bir doğa harikası vb.” diye söz ediyorlar. Bütün radyo istasyonları, çeşitli televizyon kanalları Sevdican’a büyük yer ayırmış. Almanya’nın tanınmış tiyatro dergisi Theater Hoyte de geniş yer vermiş. Bunlar sizi heyecanlandırıyor mu?
NEZİHE MERİÇ: Evet. Tabii. İnsan bir hoş oluyor. Öyle ki, oradan o heyecanlı havayla dönüp, burada basından hiç ses çıkmayınca, yıllardır edindiğim derviş sessizliğimi unutup çok söylendim. Çok şikâyet ettim. Eh insan her zaman denetleyemiyor kendini. (Sanat Olayı, Haziran 1985)
…
Sevdican, düşünen, dünyanın işlerini düşünen bir kadının, kendince, onun da dediği gibi belki biraz safça bir umut üretmesi. Çıkıp bütün insanlara, “Ey insanlar gelin tanışalım, gelin hep beraber şu dünyaya bir bakalım. Bir şeyler yapalım. Dünyanın bozuk düzenine bir el atalım. Bakarsınız onarabiliriz. Başarabiliriz. Olamaz mı? Bilmem, ben inanıyorum, demesi. Hiç bir şey yapmasa bile, bir profesörümüzün dediği gibi, umut üretmeye çalışıyor. Bu da bir şeydir ve bence önemli bir şeydir. Dünyanın dört bir köşesinde bir kadın çıkıp kendini tanıtıyor. Çeşitli yönleriyle. Peki siz kimsiniz? Dünyanın bir başka köşesinden yanıt alabilir. Bu yanıtlar çoğalabilir. Afrika’daki aç insanları düşünün. Şarkılar dünyayı dolaştı. Milyonlarca insan aynı duygular içinde ağladı, şarkı söyledi. Ne güzel! İşte Sevdican da böyle bir başlangıç umudu içeriyor. Bir şarkının ilk mısrası olabilir. Şarkı bütünlenip dünyayı sarabilir gibi bir umut üretmeye çalışıyor. Hele bir tanışalım, arkası gelecektir demek istiyor. Bunun altını çizmek istiyorum, özellikle. (Hürriyet, 21.07.1985)
…
Sevican’da ben insanı anlattım. Çaresiz, ezilmiş, yaşamını sürdürmek için ilk ve en önemli gereksiminin, ekmeğinin peşine düşmüş insanı ve onu gözleyen, onun acısını duyan insanı. Burada konu evrenselleşir. Ha Yugoslav işçisi, ha Türk, ha İspanyol olmuş. Yaşıyorsunuz. (Nezihe Meriç, 1985)
Sevdican’ın ilk temsilinin Ekim 2019’da İstanbul’da olması beklenmektedir.