8 Ocak 2025. Selim İleri’nin vefat haberini aldık bugün. O her zaman güleç, zarif ve aklıselimdi hiç kuşkusuz; tanıyanlar da uzaktan sevenler de bilirler bunu. Okurlarına tüm samimiyetiyle kendi içini açtığını, ne yazarsa, hangi türde üretirse üretsin hatıra ile kurguyu maharetle harmanlayarak edebiyata yepyeni bir ahenk kazandırdığını tekrar etmeye de gerek yok belki. Ama Selim İleri benim için çok başka bir şey daha ifade ediyor: Lise çağımın, ilk gençliğimin iki kıymetlisinden biriydi o. (Bir diğeri ise Hilmi Yavuz). Teneffüslerle yetinemez, beni defterimin altında bekleyen kitaptan, derslerdeki ufak boşluklarda birkaç satır daha okuyuverirdim. Gramofon Hâlâ Çalıyor, Bu Yalan Tango, Bir Akşam Alacası, Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın… İstanbul’la, âdetlerle, yemek tarifleriyle, temkinli coşkunluklarla, insanın içini acıtan o dantel dantel işlediği hayal kırıklıklarıyla bir başkaydı yazdıkları; hepsi bizdendi. “Yazmak dinmiyor.” (Sona Ermek, s. 10) diye diye, hayata olan sevgisi ve kırgınlığıyla, ömrünün sonuna kadar yazdı, bildiğini, inandığını söyledi ve birçoklarına örnek oldu Selim İleri. Bu yolda yürümeye çalışan genç bir yazar olarak bütün bunları öyle kıymetli buluyorum ki.
Onun “vasiyet roman” diyerek vefatını takiben yayımlanmasını arzu ettiği ancak daha sonra, bir karar değişikliğiyle Nisan 2024’te okurla buluşturulan Yalnız Evler Soğuk Olur isimli son romanını henüz okuyamadım. Bunun bir “son” roman olduğunu bildiğim için onu okumayı olabildiğince ertelemeyi seçtim, demeliyim belki de. Bu bir veda olacaktı çünkü. Selim İleri’nin cümleleri bana her zaman yaz akşamüstlerindeki kızartma kokularının, bahçelere açılan mutfakların huzurunu vermişti ve onların sonu gelmişti artık. Yalnız Evler Soğuk Olur benim için ilk gençliğe de bir daha gelmeyecek olan yazlara da bir vedaydı aslında.
Artık okuyabilirim onu. Hayata, ne getirirse getirsin ilk günkü gibi sımsıkı sarıldığımız hayata, tatlı yaz ikindilerine, kızarmış çarliston biber kokularına, birkaç dost eşliğinde kurulan hüzünlü masalara, bizi durmaksızın takip eden o temkinli coşkunluklara ve güzelim hayal kırıklıklarımıza son kez şahit olmak için. Son kez dertleşeceğiz yazarıyla.
Çok sevgili, pek kıymetli Selim İleri,
Bu yazıyı bir gönül borcu olarak yazıyorum size. Nur içinde yatın.
Sevgiyle ve şimdiden özlemle…
*Selim İleri, Gramofon Hâlâ Çalıyor, Everest Yayınları, 2010.