Yazdığımız bir öyküde kimlerin etkileri var, hangi yazarların izleri burada belli oluyor? Bunu bilmemize pek imkân yok. Eğer bir yazarı bütünüyle taklit etmiyorsak bunu tespit edebilmemiz kolay değil. Ama kişi, yazar, okur hangi yazardan etkilendiğini bilir. Mesela ben Dostoyevski’den derinlemesine etkilenen bir kişiyim. Onu ilk okuduğumda nerede olduğumu, nerede oturduğumu bile hatırlarım. Mesela Karamazov Kardeşleri köy evimizin balkonunda okumuştum. Balkonun hemen altında hafif eğimle akan bir dere var. Karamazov Kardeşleri orada okurken kuşlar elektrik kablolarında gezip duruyorlardı. Tatlı bir bahar günüydü. Derenin sesi kulaklarıma doluyordu. Evde kimse yoktu. Öğle sonrası güneş azıtmaya başlayınca arka odaların birinde, bir koltukta okumaya devam etmiştim. Bütün bu tabloyu, aşağı yukarı yirmi yıl önceki bu tabloyu tamamen hatırlıyorum. Bütün bu dekor o büyük kitabın içinde erir gibiydi o gün.
Geçen gün bir öykü yazdım. Adını Cinnet koyduğum bir öykü. Sonu hastanede biten bir öykü. Seslerden ve hayatın telaşından yorgun bir entelektüelin kısa macerasını anlatıyor. Sonunda bir çılgınlığa kadar dönüşüyor yorgunluk. Şimdi bu öyküde Dostoyevski’nin izi ne kadar? Bunu bilemem. Benim için Dostoyevski iki şeyle birleşebilir ancak: Onu okuduğum anın atmosferi ve onun sayfaları arasında kapılıp gitmek. Cinnet’te yarattığım kahramanımı başka bir zamanın Dimitri’sine veya İvan’ına belki bir parça benzettiğim doğrudur, ama bunu bilemem. Belki birileri dışarıdan baksa bunu görebilir.
Bence yazar adayının dikkat etmesi gereken bir nokta da zamandır. Yani eline kalemi aldığında tarihin 2020’yi gösterdiğini unutmamalı bir yazar demek istiyorum. Bazen şöyle oluyor: Stendhal’le, Tolstoy’la, onları okuya okuya bütünleşiyor genç yazar. Yazdıklarına bakıyorsun güzeller ama çok eski bir sese sahipler. Yani 19.yy’ın sesini veriyor metinler. Mesela geçenlerde genç bir arkadaşımız öykü çalışmasını bana gönderdi. Öncelikle şunu söyleyeyim ki bu genci inanılmaz yetenekli buluyorum.
Burada adını vermeyeceğim ama eğer doğru adımları atarsa zaten hepiniz tanıyacaksınız onu ileride. Gönderdiği öyküyü de beğendim. Harika yazmış. Yalnız tek bir kusuru var ki en ölümcül olan kusur! Sesi eski. 19.yy’da yazılmış bir metin gibi. Resmen oradan fırlamış gelmiş. Demek istediğim buna gerek olmadığı, buna yer de olmadığı. 19.yy orada kaldı, bizse buradayız.
Yazma üzerine düşünmeye devam edeceğim. Okura sevgi ve saygıyla…