Beat kuşağı dendiğinde: Jack Kerouac, Allen Ginsberg, William Burroughs, Richard Brautigan, Lawrence Ferlınghetti gibi dahi isimler ve daha nicesi akla gelir. Harold Norse ismi onlar kadar ön planda olmadı belki de, ama en az saydıklarım kadar iyi şairdir. Hatta
William Carlos Williams’a göre neslinin en iyi şairidir. William Burroughs ise onun resme olan yeteneğini şiirle paralelliğini övgü dolu sözlerle dile getirir.
Norse’un Beat yazarları şairleriyle yakın ilişkisi vardı onlarla içi içe ve beraber yol aldı da. Bukowski ile mektuplaşır, Burroughs, Ginsberg, Ferlınghetti, Kaufman ve daha nice isimlerle bir araya gelirdi.
Şiirleri 1940’lı yıllarda yayımlanmaya başlanan birçok şiir kitabının yazarı olan Norse, 1974’teki ABD Ulusal Kitap ödülüne aday gösterildi, ancak daha ünlü akranlarının başarısını asla elde edemedi. Harold Norse’ın Beat kuşağında duruşu biraz farklı biçimde seyir etti hatta zaman zaman da göz ardı edildi. Buna Rağmen Norse, Beat kuşağının ciddi bir dehasıydı
Irkçılık, savaş karşıtlığı, hayvan hakları ve çevresine duyarlılığı, eşcinsel hakları konusundaki radikal tavrı, ataerkil sisteme olan direnişiyle Norse, kaleminin bilimsel doğasıyla yaşadıklarını cesurca dile getirdi.
“ben erkek değilim.
aile geçindiremem, yeni şeyler alamam onlara.
sivilcelerim ve küçük bir de çüküm var.
ben erkek değilim.
futbolu, boksu ve arabaları sevmem.
duygularımı ifade etmeyi severim.
hatta kollarımı arkadaşımın boynuna dolamayı.
ben erkek değilim.
bana verilen rolü oynamayacağım – madison avenue, playboy’, hollywood ve oliver cromwell’in yarattığı o rolü.
televizyon bana nasıl davranacağımı söyleyemez.
ben erkek değilim.
bir sincabı öldürdüğüm bün bir daha öldürmeyeceğime yemin ettim.
et yemeyi bıraktım.
kan midemi bulandırır.
çiçekleri severim. “
Belki de bu şiir; yaşama ve çevresine karşı duruşunu, derdini, öfkesini, sevgisini en iyi anlatan ve en çok bilinen şiiridir, dünyaya karşı manifestosudur. Bu güzel şiirin ve daha birçok eserin sahibi olan Harold Norse’un kitabı “Homo” yu Cevat Mukaddes’in çevirisiyle Sub Yayınları bizlerle buluşturdu.
Okuma yazma bilmeyen Litvanyalı göçmen olan annesi, tek oğlu doğduğunda babasıyla temasını yitirmişti, üstelik Norse, evlilik dışı doğmuştu.
Harold Rosen, -daha sonra “Norse” olarak yeniden değiştirdiği- soyadıyla hayatına devam etti. New York’da fakir bir semtte büyüdü. Evlilik dışı doğması ve Litvanyalı göçmen bir annenin çocuğu olması ötekileştirilip toplumun bir kenara itilmesine sebep olan ilk nedenlerdendi.
Belki de ilk haykırışı orada başladı, çevresinin onu küçük görmesine, aşağılamasına karşı hep dik bir duruş sergiledi. Toplumun karabasanı onu sürekli alaşağı etmeye çalışırken o hep bir çıkış noktası buldu. Şehirler, ülkeler gezdi.
“Dünya bir canavardırVaroluş, bir köpeğin havlamasından başka bir şey değil”
Ergenlik yıllarında şiirle tanışan Norse, Broklyn Kolejinde okurken erkek arkadaşıyla şiir okumalarına da göz kırptı. Birçok şairin şiirleriyle belki de o yıllarda tanıştı. Walt Whitman’ı keşfetmesiyle kendine yeni ufuklar açmasına sebep oldu.
“Bir başına, teke tek savaşıyorumŞiirle, propagandaya karşıOt’la, kötü sarhoşluğa karşıHayalle TV’ye karşı…Ben, yeryüzünün erkek nehri peşindeyimAma gördüklerim büsbütün cehalettirBen açık cephede savaşıyorumKendi cinsiyetine ebedi bir sevdalı olarak”
Norse’un Edebi ve cinsel özgürlük arayışı onu çeşitli ülkelerde yaşamasına ve gezmesini de sağladı.
Daha sonra San Fransisco’ya taşınması Norse’a çok iyi geldi Lawrence Ferlinghetti tarafından kurulan yayıncı ve kitapçı olan City Lights iş birliğiyle yayınladıkları eserler müthiş beğeni topladı Amerika’nın önde gelen eşcinsel şairlerinden biri olarak seçildi.
6 Temmuz 1916 doğumlu Harold Norse, günümüze sayısız eserler bıraktı ve Haziran 2009’da hayata gözlerini yumdu. Bizlere de onun müthiş şiirlerini okumak düştü.
Kitabın hazırlanması ve dilimize aktarılmasında Cavit Mukaddes’in emeği var. Yanlış yazılmış. Saygılar