Oyun beş perdeden oluşur. 17. Yüzyıl Fransa’sının sosyal, kültürel ortamının fotoğrafını çeken, monarşinin henüz yıkılmadığı o dönemde din-devlet-birey üçgenindeki ilişkiler biçimini ortaya koyan manzum bir eserdir. “Derinliğine düşünecek olursak, Tartuffe’ün konusunun bir komedinin değil, bir dramın konusu olduğunu görürüz. Bu konuyu Shakespeare’in veya Hugo’un kaleminden çıkmış farz edelim, o zaman bunun doğru olduğunu görürüz. Fakat Moliere için hayatın her faciası bir komediye konu teşkil edebilirdi. Esasen Tartuffe, bir dramda canlandırılmış olsaydı belki de ölmez bir karakter mahiyetini almazdı.” 1
Biz, Tartuffe’ü incelerken metin üzerinden yeni bir okuma arayışı içine gireceğiz. Modern tiyatroyu yaratan koşullar nelerdir, tiyatro niçin yazılır, neden icra edilir gibi temel soru işaretleri oluştururken; herhangi bir edebi metnin okura sunduğu malzemenin ötesine geçip, deneyimlerden yola çıkarak karakteri imge dünyamızda yeniden boyutlandırma çabasını merkeze alacağız. Bu uğraş esnasında Remzi Kitabevi tarafından Cevdet Perin çevirisiyle 1963 yılında ve Mitos Boyut Yayınları tarafından Şehsuvar Aktaş, Ayşe Selen, Çetin Sarıkartal çevirisyle 2008 yılında yapılan basımlardan faydalanacağız. Değerlendirme Tartuffe’ün edebi özelliklerini incelemekten ziyade tarihsel bağlamını genişletme arzusu taşımaktadır. İki farklı çeviriden Mitos Boyut tarafından basımı yapılan, lirik ve şiirsel bir dil kullanılarak; Fransızca aslına daha fazla uyularak hazırlanmıştır. Remzi Kitapevi tarafından yapılan basım düzyazı biçimine daha yakındır ve Cevdet Perin’in kitaba yazdığı önsöz, okurun metne dair bir ön bilgi geliştirebilmesi adına faydalıdır.
“… din meselelerini artık körü körüne kabul etmek istemeyen, onları münakaşa etmeye cesaret eden kimselerin sayısı arttı. Bunlara Libertin adı verilmişti. İlk zamanlarda sadece serbest fikirli manasında kullanılan bu tabir, sonraları dinsiz, imansız manasını almıştır. Bu cereyanın en kuvvetli olduğu zaman yüzyılın birinci yarısıdır… İşte, Moliere’in bu eserinde rastladığımız yobaz düşmanlığının menşei buradadır.” 3
Moliere, Tartuffe’te doğrudan dine, ya da Hristiyan inanışa bir eleştiri yöneltmekten ziyade din istismarına ve kilisenin egemen –yöneten- sınıflar arasındaki yerine karşı bir tutum sergilemektedir. Zira henüz Fransız Devrimi’nin gerçekleşmediği o dönemde burjuvazinin devlet yönetiminde herhangi bir söz hakkı olmadığı hususu gözden kaçırılmamalıdır. Sermayeye sahip olan, vergi veren, ticaret yapan ve kent yaşantısının ana omurgasını şekillendiren burjuvazi; kiliseyi devlet yönetiminde pay sahibi olmanın önündeki en büyük engel olarak görmektedir. “… Bunların aldatıcı sırıtışları ve küfürleri/ Fanilerin en aziz, en kutsal saydığı şeyleri/ Rahatça istismar eder/ Ve onları oyunca eder./ Bu insanlar ki çıkar peşindeki ruhlarıyla/ Sofuluğu bir mesleğe, ticarete dönüştürürler;/ Sahte tavırları ve işmarlarıyla/ İtibar ve mevki satın almak isterler./ Birini lekelemek için, örterler fütursuzca/ Alçak hınçlarını din kisvesi altında./… Böyle riyakârlara çok rastlanır,/ Ama gerçek inananlar hemen tanınır.” 4
Tartuffe, tam da bugün kendini farklı yollarla tekraren hatırlatır. Dinsel yapılanmaların 17. Yüzyıl Avrupa’sının saray rejimlerinde gördüğü itibarı ve egemen sınıflar arasındaki imtiyazlı yerini günümüzle koşut düşünmemizi sağlar. Çağımızda özel ve kamusal hayatın din istismarı üzerinden ters yüz oluşu, bu coğrafyada yaşayan hemen her insanın önüne farklı sorunlar şeklinde çıkarken, Tartuffe evrensel ve kalıcı bir eser olduğunu bir kez daha kanıtlar. Tartuffe tam da böylesi bir dönemde; günümüz koşullarında siyaset, edebiyat, tarih alanlarında karşılaştırmalı okumalara açık klasik bir yapıt.
Yeni Sorular
Öte yandan Moliere’in Tartuffe’ü okura yalnızca din bezirgânlarını ve yobazları mı işaret etmektedir? Yoksa günlük hayatımızın her alanında başkaca Tartuffe’ler tarafında kuşatılmış durumda olduğumuza dair yeni deneyimler yaşadığımızı mı hatırlatır? Bütün kavramların değersizleştirildiği, içinin boşaltıldığı modernizm sonrası dönemde din; istismar ve sömürü araçlarının yalnızca biri değil midir? Örneğin çağdaş, ilerici, devrimci kimliğiyle itibar gören çevre ve bireyler arasında da günümüz Tartuffe’leri dolaşmakta değil midir? Her anlamın zıttına dönüştüğü bu tarihsel aşamada sınıf bilincini, demokrasi ihtiyacını, özgürlük arayışını en az Moliere’in Tartuffe’ü kadar zekice sömürebilecek kimseler yok mudur? “Özgürlükçü”, açık topluluklar dahi zaman zaman tek tipleştirilmiş, askeri düzende hareket eden, yeni Orgonların üretildiği torna tezgâhları işlevini görmüyor mu? Okumayan, üretmeyen bireylerden oluşan kültür-sanat cemaatleri ve ayrımcı, dışlaştırıcı dilin büyüsüne kapılan neferleşmiş politik muhalefet unsurları günümüzde “Tartuffelenmenin” birer alameti sayılamaz mı?
- Moliere, Tartuffe, Remzi Kitabevi, 1.Basım, 1963
- g.e
- g.e
- Moliere, Tartüf, Mitos Boyut Yayınları, 1. Basım, 2008
Ömürcan BOZALİ