Yahya Kemal ve Tanpınar Poetikasının Ardındaki Sır Perde:
Yahya Kemal, Dergâh mecmuasındayken aynı zamanda Tanpınar’a Darülfünun ’da hocalık yapmış bir aydındır. Tanpınar ise eline kalem aldığı yaşı 21 olarak belirtir. Hatta hocasına karşı söz konusu olan o tesir gücünün varlığını da bu yaşlarda fark eder. Tanpınar, “Beş Şehir” gibi bir şehir monografisi olan bilgi felsefesini inşa ederek, bu kitabını hocasına ithaf etmiştir. Yollarının kesişmesi, Türk edebiyatına bir armağan niteliğindedir.
“Bu şiire kendimi verdiğim seneydi. Birçok şair okumuştum. Yahya Kemal’i Haşim’i
tanıyordum. Zannederim ki o gün kendi şiirimin benim dışımda örneğini gördüm.”[1]
Öyle ki Tanpınar henüz şiir estetiğinin zeminini oluşturduğu vakitlerde, kendi şiirinin başka bir örneğine Yahya Kemal’de rastlamıştır. Ayrıca bir devrin etkisi altına girmiş olduğu da kesindir:
“Devir, santimantalizm ve sembolizm devriydi.”[2]
Şiirlerindeki Dil ve İmge Unsuru:
Yahya Kemal şiirlerinde Türkçeyi dans ettirir. Dolayısıyla Türkçe’nin bir şiir ve musiki dili olması, bir şairin ulaşabileceği en zirve noktadır. Onun şiirlerinde hareket hissedilir. Mesela Yahya Kemal’in “Endülüs’te Raks” şiiri buna bir örnektir. Anahtar kelimeyi hareket olarak belirler ve şiirin coşkusunu dansla birleştirir. Üstadının hareket ve ritim algısını Tanpınar ise, “Raks” manzumesinde denemiştir. Ancak Tanpınar’da genel tabloya bakıldığında bir hareketsizlik hakimdir. Dolayısıyla Yahya Kemal’in “geniş” perspektifi, Tanpınar’da derinlik olarak yüzeye çıkar.
Yahya Kemal ve Tanpınar’ın yürümüş olduğu çizgide örnek teşkil ettikleri bir metot da vardır. Bergson’un uyguladığı “sezgi” imgesini kullanarak saf ve özgün bir dille işlemek, bu metodun yapı taşıdır. Yahya Kemal şiir anlayışını ona yöneltilen soruya verdiği cevapla izah eder. Kısacası ne zaman şair olduğunu sorduklarında hiç şüphesiz dil odaklı o cevabı verir:
“Türkçeyi hissettiğim zaman!” [3]
Her iki usta şairin de şiir yazma serüveni oldukça çetin ve sancılı bir süreç olmuştur. Bu süreçte şiirler, zaman kavramına bile isteye kafa tutan taraf olur. Örneğin, Yahya Kemal Dergâh mecmuasında iki yılda 11 şiir yayınlar. Tanpınar’da dört yıl şiirini yayınlamaz. Buradan da anlaşılacağı üzere Tanpınar, ustası Yahya Kemal’in ayak izlerini takip etmektedir. Hatta bu izlerin en yüce unsuru da “dil” meselesidir. Çünkü Yahya Kemal sokağın dilini mürekkebe batırmış ve bu mürekkebi kâğıda temas ettirmiş bir aydındır. Bu noktada ise Tanpınar’ın üstadından ayrıştığı konusuna parmak basmış oluruz. Zira o hocasının aksine uzun mısralardan kaçınmayı tercih eder. Necati Cumalı’nın da belirttiği gibi o “konuşma” dili ile değil, “şiir” diliyle yazan bir edebi kimliğe sahiptir. Hatta Tanpınar Yahya Kemal’in bu dil ustalığını şu şekilde yorumlar:
“Hidayetin yolu tek değildir derler. Yahya Kemal için dilin kudretiyle hidayete ermiş demek daima doğrudur.”
Tanpınar’ın şiir algısı, üstadına göre daha sınırlıdır. Onun şiir evrenini oluşturan motifler, rüya ve rüyanın olasılığıdır. Kendi sınırlarını kendi belirleyen Tanpınar’ın şahsi hayal dünyası da kendi çizdiği sınırlarla var olmuştur. Böylelikle “Şahsi mitlerimiz bir birey ya da sanatçı olarak içimizde kurduğumuz bir başka dünyadır. Tanpınar’da zaman, Yahya Kemal’de mazi problemi, kendi şahsi mitlerini ve bu mitlerin kaynaklarını oluşturur.”[4]
Yahya Kemal’in ölüm olarak nitelendirdiği sessiz ruh yolculuğunu Tanpınar bir başka ifadeyle uykuya dalmak olarak yorumlamaktadır. Ölüm teması her iki şair için de bir yolculuğu çağrıştırır. Bu yolculuk akıllara direkt olarak “Sessiz Gemi” şiirini getirmektedir. Yahya Kemal’in serüven olarak nitelendirdiği ve her ruhun birer yolcu olarak çıktığı o ilerleyiş, aslında sakin bir dalgadır. Bu dalgaya Tanpınar’ın “Rıhtımda Uyuyan Gemi” şiirinde de rastlamak mümkündür:
Tanpınar: “Rıhtımda uyuyan gemi
Hatırladın mı engini
Gidip de gelmeyenleri
Beyhude bekleyenleri…”
Bu bağlamda anlıyoruz ki, Tanpınar’ın hocasının tesiri altında kaldığı gerçeği, hiç şüphesiz tüm çıplaklığıyla ortadadır. Ve bu motifin unutulmaması gereken asıl ilham perisi ise, Baudelaire’in “Aşıkların Ölümü” şiiridir. Öte yandan Tanpınar’ın kullandığı gemi motifi, onun şiirlerine mühürlenen bir motif öğesidir. Tanpınar şiirlerinde metinler arası ilişkinin zeminini oluşturmayı mutlak biçimde başarır. Keza taklit ve de mısralardaki benzerlik incelendiğinde, bu ilişki direkt olarak göze çarpar.
[1] Ahmet Hamdi Tanpınar
[2] Ali İhsan Kolcu, Zamana Düşen Çığlık, 2.bs, sf. 103., Erzurum: Salkımsöğüt Yayınları, Temmuz-2008.
[3] Ali İhsan Kolcu, Tanpınar’ın Poetikası, Şiire Dair, 1.bs., sf. 42., Erzurum: Salkımsöğüt Yayınları, Ekim-2009.
[4] Ali İhsan Kolcu, Tanpınar’ın Poetikası, 1.bs., sf. 68., Erzurum: Salkımsöğüt Yayınları, Ekim-2009.