PEN ödüllü yazar Samar Yazbek’in kaleminden Suriye savaşını anlatan epik bir roman; Çamur Gezegeni
Suriyeli gazeteci ve yazar Samar Yazbek’in kaleme aldığı Çamur Gezegeni, Ketebe Yayınları’ndan çıktı. PEN ödüllü yazarın Suriye iç savaşını bir kız çocuğunun gözünden anlattığı kitap; dili, kurgusu ve sıra dışı kahramanıyla öne çıkıyor. Tüm yaşamını kolundan uzanan bir iple annesine, abisine, arkadaşına, odaya, yatağına bağlı halde geçiren Rima’nın savaşın ortasında sığındığı gizli gezegenlerini ve rengârenk dünyasını okurken bombaları ve kurşunları geçirmeyen yegâne şeyin umutlar ve hayaller olduğunu hatırlıyorsunuz. Rima’nın dünyaya yönelttiği zor sorular ise birer yumru olarak boğazınızda düğümleniyor.
Ketebe Yayınları tarafından dilimize kazandırılan Çamur Gezegeni, Suriye halkına büyük acılar yaşatan iç savaşın etkilerini, bütün istediği özgürce yürüyebilmek, resim yapıp hikâyelerini yazabilmek olan Rima’nın mücadelesini anlatıyor. Bilinçakışı tekniği ile ilerleyen ve Rima’nın gözünden anlatılan savaş, tüm acımasızlığı ile devam ederken kahramanımız Küçük Prens, Alice Harikalar Diyarında ve ezbere okuduğu Kur’an rehberliğinde hayali yolculuklara çıkıp hayata tutunuyor. Küçük Prens’in gezegenine sık sık atıfta bulunan yazar, dört yaşından beri konuşamayan Rima’ya en ağır bombardımanlar altında sesli bir şekilde Kur’an okutarak âdeta tüm olan bitene karşı dayanma gücü veriyor.
“Kütüphane gezegeninin ve yatağın altındaki gezegenin yanı sıra kafamın içinde, gizli bir gezegen daha var. Birkaç defa çizdim bu gezegeni ve daire şeklindeydi. Ona “Çamur Gezegeni” adını verdim ve başkalarının anlayamayacağı ve onların önünde üstüne resim çizemeyeceğim bazı sayfalar koydum içine. Bu gezegen kapalı duruyor ve üzerinde kimsenin görmediği, dokunmadığı kâğıtlar var, orası kesin! Bu gezegeni istila etmek zor. Elimi başıma götürüp her istediğimde açıyordum, sonra gözlerimi kapatmam yetiyordu gezegenin büyüyüp uçsuz bucaksız, sonsuz bir boşluğa dönüşmesine.”
“Dünya hep böyle miydi? Gerçekten böyle mi dünya? Bilmiyordum çünkü hayatım boyunca odamda bağlı kalmıştım. Şam’ın ortasındaki o diğer dünya -sokağımız ve evimiz- gerçekten var mı? O dünya duruyor mu? Yoksa yok olup hikâyelerden ve resimlerden bir dünyaya mı dönüştü? Burada bunlar olup biterken insanlar orada nasıl yaşıyor ve nasıl normal bir şekil- de hayatlarına devam ediyor?”
Kendine kitaplardan, kalemler ve kâğıtlardan bir zırh yapıp savaşın acı tablosuyla baş etmeye çalışan Rima, annesini, abisini, âşık olduğu genci ve tanıdığı hemen herkesi kaybetse de son anına kadar zihninde kurduğu dünyada kitap kahramanlarıyla hayata tutunup var olduğunu ispat etmek istercesine hikâyesini anlatıyor. Aslında onun hikâyesi savaşlarda bombalarla yok edilen binlerce çocuğun hayallerini ve umutlarını temsil ediyor.
“Gözümün ucuyla bodrumun penceresine bakıyor ve bir parça gökyüzü görüyorum. Mükemmel bir mavi. Uçakların uğultusu yok, patlamaların gümbürtüsü yok, tam ikindi vaktinde hepten bir sessizlik hâkim ve başım dönüyor, duvarlar etrafımda hareket ediyor ve Suad Hanımın kütüphanesinde olduğu gibi üstüme üstüme geliyorlar. Küçük Prens yanımda oturuyor ve gezegenleri de elinde. Sonra kalın ipteki düğüme koyuyor elini ve herkes etrafına diziliyor, Alice, filler, Cheshire Kedisi, Beyaz Tavşan, kızıl tilki ve yılan. Buradalar ve gözümün ucuyla gökyüzüne ve bu karakterlere bakıyorum. Elimi havada oynatmaya çalışıyorum ama kaldıramıyorum ve sana diğer elimle yazıyorum ama elim titriyor.”