Filistinli yazarların her biri eşsiz birer anlatıcıdırlar.
Filistin edebiyatı üzerine konuştuğumuz Peren Birsaygılı Mut, “Filistin’de yaşanan her şeyi ama her şeyi yazarlar. Sonuçta zaten bir halkın yaşadıklarını anlamanın en iyi yolu edebiyattır. Filistinli yazarların her biri eşsiz birer anlatıcıdırlar.” dedi.
7 Ekim Aksa Tufanı’la Filisitin’de yeni bir süreç başladı. 40 binden fazla insan öldürüldü. Çoğunluğu kadın ve çocuktan oluşan. Katliam hala sürüyor. Filistin edebiyatı da yüz yıla yakın bir süredir varlık gösteriyor. Diasporadaki Filistinli edebiyatçılar seslerini gittikleri her yerde duyuruyor. Kendinden geriye tanıklık bırakmak biraz da yazı yoluyla oluyor. Bu sebeple Filistin’e dair hafızamızı güncel tutmak için Peren Birsaygılı Mut ile Filistin edebiyatı üzerine konuştuk. Filistin’in daha fazla konuşulması ve daha güçlü, gür bir ses olarak dünyada yankılanamsı dileğimle.
Zeynep Karaca: Sizin ifadenizle Filistin’de direniş edebiyatı, Osmanlı’nın bölgeden çekilmesiyle başladı. Peki, bu ilk dönem Filistinli edebiyatçılar, İngiliz mandası ve Siyonist göçüne karşı nasıl eserler üretmişlerdi?
Filistin direniş edebiyatının 100 senelik bir geçmişe sahip olduğunu söyleyebiliriz o nedenle. Ve ortaya çıkışı, tamamen Filistin ulusal kimliğinin gelişimiyle bağlantılı. Edebiyatın çok büyük bir öncülüğü söz konusu.
Türkiye entelijansıyasının Filistin edebiyatına bakışı nasıl? Sizin gözlemlerinizle yeterli bağ kuruluyor mu?
Son yıllarda ülkemizde Filistin edebiyatına artan bir ilgi var. Maalesef çok geç kalmışız bu konuda. Yani pek çok batı ülkesinde Filistin edebiyatından tercümelere bize göre daha erken başlanmış. Ancak elbette karamsar olmamalıyız. Kısa sürede önemli düzeyde yol kat edildi. Bundan sonra ara vermeden çalışmaya devam etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Yani Filistin edebiyatı, sadece Filistin’de büyük bir katliam yaşandığında değil daima gündeminde olmalı yazarlarımızın. Çünkü karşımızda gerçekten büyük bir hazine var.
Filistin edebiyatına baktığımızda nekbe ve ayaklanmaların (intifadalar) karşılığını bulabiliyor muyuz? Filistin’de bir direniş olduğunda bunlar edebiyata nasıl yansıyor?
Filistin direniş edebiyatının 2 temel amacı var. İlki hafızayı canlı tutmak yani Siyonizm’in unutturma siyasetine karşı mücadele etmek. Bildiğimiz gibi Siyonizm’in amacı sadece Filistin topraklarının işgali değil Filistin kimliğinin de ortadan kaldırılması. İkinci amaç ise yaşananları edebiyat yoluyla dünyaya duyurmak. Bu nedenle Filistinli yazar ve şairler tarafından kaleme alınan eserlerin ana teması bunlardır. Yaşanan her şeyi yani intifadaları, bir çocuğun bir İsrail askerine kafa tutuşunu ya da bir kadının, şehit evladını kendi elleriyle toprağa verişini… Filistin’de yaşanan her şeyi ama her şeyi yazarlar. Sonuçta zaten bir halkın yaşadıklarını anlamanın en iyi yolu edebiyattır. Filistinli yazarların her biri eşsiz birer anlatıcıdırlar.
Zeynep Karaca: Mahmut Derviş, ülkemizde de çok bilinen bir edebiyatçı bunun yanında, Naci el-Ali, Fedva Tukan, Gassan Kenafani ve Semih el-Kasım gibi isimler var. Bu isimler edebiyat aracılığıyla Filistin hakkında ne söylüyor?
Peren Birsaygılı Mut: Nekbe öncesi Filistinli edebiyatçılardan bahsetmiştik. Burada sorduklarınız ise Nekbe sonrasına damga vuran önemli yazarlar. Filistin edebiyatı, öncesinden gelen büyük miras ile 1948 sonrası tam anlamıyla direnişçi bir kimlik kazanır. Ve Emil Habibi, Tevfik Zeyyad, Ebu Salma, Hanna Abu Hanna, Issam al-Abbassi, Mahmud Derviş, Semih el Kasım, Gassan Kenefani, Muhammed Ali Taha, Muhammed Nafah, Fedva Tukan, Jebra İbrahim Jabra, Hüseyin Barguti, Muin Bseiso ve Taha Muhamed Ali gibi çok sayıda önemli edebiyatçı ortaya çıkar.
Mahmud Derviş, Filistin direniş edebiyatının sahip olduğu zengin geleneği vurgulamak için şöyle der: ” Şiir ve edebiyatımızın bir hiçten ortaya çıktığını düşünen varsa eğer bizler, bizden önce adım atan neslin evlatlarıyız. Ebu Salma, İbrahim Tukan ve Abdülrahim Mahmud’un şiirinin bir uzantısı olmaktan başka bir şey hissetmedik.” Teyfik Zeyyad ise şunu söyler: “Bizim devrimci şiirlerimiz, devrimci atalarımızın şiirinin bir uzantısıdır çünkü savaşımız da onların savaşının bir uzantısıdır. Aynı amaca sahibiz; Kurtuluş. Ve aynı silaha yani cesur kelimelere sahibiz.”
Hepsinin de bize öğrettiği ortak bir şey var aslında. Haysiyetli bir hayatı, en ağır bedeller karşısında bile kalemin onuruna sahip çıkmayı öğretiyorlar. Ayrıca halklarının yaşadıklarını anlatma konusunda sahip oldukları büyük çabayla hepimiz açısından eşsiz birer örnek teşkil ediyorlar.
Zeynep Karaca: İzzeddin el-Kassam’ın Filistin halkı üzerinde derin etkisi olduğunu biliyoruz, siz onun hakkında çalışırken bu bağa dair neler öğrendiniz? Ve neden İzzettin el-Kassam çalışmayı tercih ettiniz?
İzzeddin el-Kassam, ömrünün son 15 senesini tamamen Filistin direnişine adıyor. 1920 senesinde Filistin’e gelişinden, şehit olduğu 1935 senesine kadar büyük bir adanmışlıkla mücadele ediyor. Ve Filistin’e geldiği ilk zamanlar, İngiliz mandasının başladığı ve Siyonist göçünün arttığı bir dönem olduğu için, orada bulunması gerçekten çok kritik bir öneme haiz. Filistin halkına sadece İslami anlamda rehberlik etmekle kalmıyor, yani bildiğiniz gibi kendisi bir vaiz ve din adamıdır aslında, halkı sömürgeciliğe karşı harekete geçirme, bilinçlendirme ve yaşanan hadiseleri doğru biçimde yorumlama gibi konularda da çok güçlü bir etkiye sahip. Allah ondan razı olsun. Sadece yaşadığı dönemdeki Filistinli ya da Suriyeli Müslümanların haysiyeti için değil, hepimiz için mücadele etmişti çünkü aslında.
Zeynep Karaca: Aksa Tufanı’ndan sonra Filistin’e bakışın değiştiğini biliyoruz. Dünyanın dört bir yayında Filistin kendine taraftar topladı, duyarlı halklardan. Bunlar edebiyata yansıyor mu? Ya da gelecek hakkında sizin nasıl bir öngörünüz var?
Peren Birsaygılı Mut: Aksa Tufanı’yla birlikte Filistin davasına olan ilginin artması, Filistin edebiyatına olan merakın da çoğalmasına neden oldu. 7 Ekim’den bu yana 50’den fazla Filistinli yazar ve şair şehit edildi. Hem de özellikle hedef alınarak. 6 Aralık 2023’te Gazze’de şehit edilen şair ve akademisyen Rıfat el-Ariri şöyle söylüyordu; Eğer ben ölürsem, sen yaşamalısın. Yaşamalı ve hikâyemi anlatmalısın. Filistinli edebiyatçıların hepsi de bizlere dokunaklı birer vasiyet bırakarak ayrıldılar aramızdan. Elbette hem dünyadaki yazarlar, hem de bizler açısından da edebiyata yansımaları olacağını düşünüyorum. Bunu onlara borçluyuz çünkü. Bu, eli kalem tutan herkesin omuzlarımızdaki en büyük borç şu anda.
Zeynep Karaca: Edebiyatta siyonizm çalıştığınızı biliyoruz. Bu alanı tercih etme sebebiniz nedir? Ve çalışmanız ne aşamada?
Peren Birsaygılı Mut: Siyonist edebiyat, Avrupa başta olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerindeki Yahudilerin Filistin topraklarında kendilerine bir yurt kurma yani Filistin’e yönelik kolonizasyon fikrini roman, öykü, şiir gibi edebiyatın çeşitli türleri yoluyla destekleyen tüm metinleri kapsayan bir ifade. Bir metnin Siyonist edebiyat olarak nitelendirilmesi için İbranice dilinde yazılmış olmasına gerek yok. Bir roman, şiir ya da öykü İbranice yazılmadı diye onun Siyonist edebiyat kapsamına girmediğini söyleyemeyiz. Yazarın yaşadığı ülkenin dilinde yani İngilizce, Fransızca, Almanca ya da Rusça da yazılmış olabilir.
Ve siyasi Siyonizm, 19. yüzyılın sonlarına doğru özellikle Theodor Herzl’in çalışmalarıyla sistemli bir harekete dönüşse de, Siyonist edebiyatın kökenleri çok daha öncelere dayanıyor. Yani Siyonizm, 1897 senesinde İsviçre’nin Basel şehrinde gerçekleşen meşhur 1. Siyonist Kongre’den önce edebiyat ve kültürde doğmuştu zaten. Gidecek yeri olmayan mazlum Yahudilerin hâmisi olan bir edebiyat, kültür ve sanat anlayışı… Avrupa’da yükselen anti-semitizme karşı yazılmış gibi duran bu metinlerin satırları arasındaki gizli mesaj buydu aslında. Bu Yahudiler nereye gidecek? Siyonist edebiyatın öncüsü sayılabilecek pek çok kitap var, George Elliot’un kaleme aldığı Daniel Deronda ya da Benjamin Disraeli tarafından yazılan Alroy’un Harika Rüyası gibi… Hepsi de, Filistin halkına karşı büyük bir silah vazifesi görüyorlar.
Filistin edebiyatı üzerine çalışmaya devam ediyorum Allah’ın izniyle. Ancak araya bir parantez açarak Siyonist edebiyat çalışmak istememin sebebi de, Siyonist edebiyat bizler tarafından fazla bilinir olmayan bu gizli gücü. Kitap bitti, son kontrolleri yapıyorum inşallah 1-1.5 ay içerisinde yayına hazır olacak.