Orhan Pamuk’un Yönetmen Ömer Kavur’un öneri ve ricasıyla yazdığı senaryosudur Gizli Yüz. Kara Kitap’ı bitirdikten sonra yani 1990 da yazmaya başladı bu eserini. Kara kitaptaki bir hikayeden yola çıkar ve Kavur’un ikizler, çiftler izleği fikri ekseninde oluşturmaya karar verdiğini söyler yazarımız bu eserini. 113 sayfalık bir başyapıt olur Gizli Yüz. Sanatçının bu postmodern yapıtı, O’nun usta bakışının ve derin algısının bir belgesidir adeta. Üzerine onlarca inceleme yapılabilecek, çok katmanlı ve aynı zamanda anlatımı çok yalın bir eser. Okuyucu hikayeye girmek için neredeyse hiç çaba sarf etmez. Olay örgüsü, senaryo olarak yazıldığı için grift değil aksine akıcıdır. Çok katmanlılık temanın kendisinde ve anlatının içeriğindedir.
Bilmeden bilebilmenin, görmeden emin olabilecek kadar sezebilmenin aşinalığını kendimiz anlarız okudukça. Aslında yazarın sezdirdiği tam olarak bu varoluşsal gerçekliktir. Çevresel koşulların dahi etkileyip köreltemediği sadece var olduğu için açıklanabilecek tanımsız ve bir o kadar net bir biliş. Tıpkı kırmızıyı, maviyi, ya da sarıyı sevmemiz gibi. Ya da herkesin meylettiği şeyler gibi nedensiz! Hem de en başından beri. Hiç bir bağ kurmadan, beraber hiç bir yaşantı geçirmeden sanki yaradılıştan beri tanıyormuş kadar aşina olduğumuzla kurulan gerçek bağ…
Pamuk, gelenekçi bir yazar değil ama insandan ve gelenekten yani doğru gözlemlerinden beslenen bir yazar. Bu hikaye- senaryoda anladığımız bize çok yabancı gelmez aslında. Veysel Karani meselesini anımsattı bana. Yüz yıllar geçse de seçkin benlikler aynı yoldalar. Annesi hasta diye bir türlü Hz. Muhammed’i görmeye, sahabe olmaya gidemiyor. Ama nasıl bir sevgi nasıl bir özlem nasıl bir istek… Öyleki Hz. Muhammedin iltifatına mazhar oluyor: “Sen görmeden sevmenin okulu oldun ümmetim için!” İşin teolojik boyutu yanında özün, kendini bulması ve bunun farkındalığı dikkati çeker burada da. Tıpkı bunun gibi mitolojide de buna rastlarız. Yazarın burada yaptığı, insanın aradığı şeyde/kişide kendini bulabileceğini hiç bir şey empoze etmeden, etmeye de niyetlenmeden açıkça sergilemektir.
Ve kitap böyle başlar;
“Binlerce binlerce sır bilinecek
O gizli yüz gösterince kendini”
Feridüddin Attar
Harika bi yazı çok etkileyici ve merak uyandırıcı tebrik ederim…..
Harika harika harika emeğine sağlık pınar
Anlamın ve yoğunluğun baş gösterdiği hikayede. Aslında var olanın “asıl bıraktıgı izin açıklamasıydı “teşekkürler .
Süper👌🏾
Tebrikler ve aferin Pınar!.. Seninle gurur duyduk…. MAŞAALLAH!
Düşencelerini harmanlayıp böyle etkileyici dile getirmek okurda güzel tad bırakıyor. Tebrikler