Romanda herkesçe iyi bir adam olarak görülen eski avukat Sadık’ın kayıp Tevfik’i 10 gün boyunca ararken yaşadıkları ve hayatındaki kadınlarla yüzleşmesi anlatılıyor. Aksiyonu bol bir kitap olması bakımından herkesçe sevilebilir, keyifle okunur. Mehmet Eroğlu’nun Dostoyevski’nin Budala’sı ve Karamazov Kardeşler’ine bolca selam çaktığı kitabı oldukça sevdim.
Her romanında muhakkak güncel bir meseleyi yazan yazar bu kitabında da genetik testlerin endüstrisinin ne kadar başıboş olduğunu, devlet politikalarının olmayışını ve bunun sonucu olarak insanların başına gelebilecek en büyük felaketleri yazmış. Açıkçası ben bir tırstım. Eğer siz de bir yere DNA örneği vermeyi düşünüyorsanız önce bu kitabı bir okuyun ya da ülkenin bu konudaki güvenlik politikalarını muhakkak inceleyin. Ben mi? Ben daha kan bile kolay kolay vermem.
Ben evde oturarak cinayet çözen bir dedektifle ilk defa karşılaştım. New York’un caddelerinde Manhattan’ın en karanlık ve tehlikeli sokaklarında kırk sekiz saatlik, nefes kesici, tehlike dolu bir kovalamacada olduğunuzu hissedeceksiniz.
Türk polisiye edebiyatının önde gelen isimlerinin bir araya gelerek hazırladığı bu antolojileri polisiye sever tüm okurların okumasını öneririm. Daha önce kalemiyle tanışmadığınız yazarların suç öykülerini okuyarak kendileriyle tanışıp belki de “Bugüne kadar nasıl okumamışım?” diyeceğiniz yeni yazarlar keşfedebilirsiniz.
Polisiyenin tarihinden başlayarak türlerine, yazarken asla şaşılmaması gereken kurallarına, olmazsa olmazlarına, dünyada bugüne kadar yazılmış tüm polisiyelere kadar, oldukça öz ve akılda kalıcı şekilde kaleme almış yazar. Polisler, dedektifler, ajanlar, casuslar, mahkeme polisiyeleri, Osmanlı polisiyeleri, politik polisiyeler, çocuk polisiyeleri… Dünyada polisiyenin gelişimi, Altın Çağ polisiyeleri, Türkiye’de polisiye ve merak ettiğiniz her şeyi bulabileceksiniz diye düşünüyorum. Hatta merak edecek kadar bilmediklerinizi de… Aralara sıkıştırdığı çok acayip çekirdek bilgilerle de sizi çok eğlendireceğine emin olduğum bu kitap, okuyup bitirebileceğiniz bir kitap asla değil. Tam bir başucu kitabı olmuş.
Oscar Wilde seversiniz değil mi? Peki şahane dedektifimiz Sherlock Holmes’un babası Arthur Conan Doyle’u? Eminim seviyorsunuz. Ben de çok seviyorum ve en büyük ütopik hayalimdir onları tanımış olmak. Onlarla birer kadeh içmek, içerken sanattan ve edebiyattan konuşmak. Hatta o muhteşem eserleri yazarken onlarla beraber olmak… Hah işte bu kitap var ya bunların hepsine olanak sağlıyor. Wilde ve Doyle ile içkinizi yudumlarken cinayet çözüyorsunuz. Şöyle söyleyeyim; muazzam bir deneyim yaşadım. Çok ama çok zevk aldım. Muhakkak okunmalı.
Mankell asla pişman etmez. Kuzey polisiyesi terimini bize kazandıran yazarların başında gelir Henning Mankell . Okuduğum her Mankell kitabıyla kendisine biraz daha hayran olduğumu belirtmeliyim. En sevdiğim kurgusal dedektiflerdendir Wallander. Muhteşem biri değil, dahi hiç değil. Günlük yaşamın getirdiği sıradan sorunlarla uğraşmaya çalışan ama aslında pek de başaramayan bir kahraman.
M. Sait Güven- Pabuç Hikâyesi ( Bir 12 Eylül Romanı)
Gerek yazarın konu hakkındaki engin bilgisi, gerek yazım dili, anlatımın şahaneliği ve kusursuz finaliyle, tarih, dram ve siyasi unsurlarla harmanlanmış bu kitap son zamanlarda okuduğum en iyi Türk Polisiye kitaplarından biriydi.
Çok severim Sicilyalı Camilleri’yi. Her ne kadar kitaplarında yozlaşma, mafya ya da politik çürümüşlük yazsa da eklediği mizahla bizi güldürmeyi de başarır. Montalbano yaşamayı seven ve hayatın tadını çıkaran bir dedektif. Camilleri kitaplarının en büyük özelliği de sadece kahramanı değil, yarattığı en küçük karakter bile gerçekten kişilik bulur.
Yıllar önce bir gün 30 kişinin katıldığı bir kulüp kurulur. Yıllar sonra bu grup üyelerinin arasında ciddi miktarda ölüm olur. Aralarında cinayetler de vardır. Scudder bu ölümleri araştırması için tutulur. NY City’nin en belalı ve en berbat yerlerinde geçen kurguları, kahramanımız Scudder’ı adeta bir sosyolog gibi görmenize de yol açabilir. Her kitabını elime aldığımda sanki çok sevdiğim bir arkadaşımla görüşecekmiş gibi hissederim. Her polisiye okuru en az bir tane Scudder kitabı okumalı.