Bilge Kültür Sanat yayınlarının Bilge Mitos dizisinden “Sorularla İran Mitolojisi” çıktı. Kitabın yazarı Prof. Dr. Nimet Yıldırım ile Mahmut Yıldırım sizler için söyleşti.
Mahmut Yıldırım: Bilge Mitos dizisinden ve “Sorularla İran Mitolojisi”nden bahseder misiniz? Okuru neler bekliyor?
Mahmut Yıldırım: Mitoloji alanında kıymetli isimlerden birisiniz. Bu alana ilginiz ve eseri oluşturma süreciniz nasıl gelişti?
Prof. Dr. Nimet Yıldırım: Alanında ülkemizde yapılmış ilk çalışma olan Fars Mitoloji Sözlüğü’nün kısa sürede akademik çevrede ve mitoloji meraklıları tarafından yoğun ilgi görmesiyle İran mitolojisi denince akla ilk gelen isim olmak beni gururlandırdı. Fars şairlerinin dizelerinde tanrılar, kutsallar ve kahramanlar gibi mitolojik unsurların sık sık geçmesi bende İran edebiyatı üzerinde araştırma yapanların bir sözlüğe ihtiyaç duyacakları inancı uyandırdı. 2008 yılında yayımlanan, 3. baskısını yapan bu sözlükle birlikte İran mitolojisine karşı yoğun bir ilgiyle karşılaştık. Mitler sadece terimsel anlama sahip değildir. İnsanoğlunu kendilerine özendirecek, onlar üzerine derin düşünlere sürükleyecek kendilerine has destanları, masalları vardır. İşte etki alanı kültürümüze, edebiyatımıza kadar yayılmış bu mitolojiyi okurlara kazandırmak için Bilge Mitos serisinde soru ve cevap tarzında İran efsane ve masallarına yer vermiş bulunmaktayız. Kökleri binlerce yıl geçmişe dayanan mitolojik efsanelerin bu şekilde daha kalıcı ve ilgi çekici olacağını düşünüyorum.
Mahmut Yıldırım: Bahaeddin Ögel, “Mitoloji, din ile âdet ve ananelerin yansıdığı bir ayna gibidir,” der. Siz bu aynayı nasıl tanımlarsınız?
Prof. Dr. Nimet Yıldırım: İnsanoğlu yaratılıştan itibaren Tanrı’yı, evrenin nasıl var olduğu, doğa olaylarının nasıl gerçekleştiğini merak etmiş ve onların bu merakı her uygarlıkta mitlerin oluşmasına sebep olmuştur. Dinlerin ortaya çıkışı, kültürler ve geleneklerin oluşmasıyla mitlerde farklı şekillere bürünmüştür. Ben bunlardan önce mitolojinin korku, heyecan, kendi beğenme ve iktidar olma arzusu gibi güdüsel duyguların aynası olduğu inancındayım. Çünkü ilk insanlar ürkütücü doğa olaylarından korkmuş her biri için tanrılar tanımlamış, doğadaki güzel değişimler karşısında heyecanlanarak bayramlarla kutlamışlardır. Giderek sayılarının artmasıyla iktidar olma duygusuyla kendileri içinde kahramanlar oluşturmuşlardır. Bütün bunlarla birlikte mitolojiye, insani duyguların ve kültürlerin yansıdığı bir aynadır diyebiliriz.
Mahmut Yıldırım: İran mitolojisini diğerlerinden farklı kılan özellikleri nelerdir?
Mahmut Yıldırım: Feridüddin Attar, “Eğer sende Simurg’u görecek göz yoksa, kalbin bir ayna gibi parlamadığı içindir,” der. Simurg’a giden yol, beraberinde neleri getirip götürdü?
Prof. Dr. Nimet Yıldırım: Attar’ın eserindeki Simurg aslında 30 kuştan meydana gelen bir varlık olmasına rağmen hem vahdeti hem kesreti temsil eder. Hüdhüd kılavuzluğunda Simurg’a ulaşmak için yola çıkan ve bu yoldaki zorluklara tahammül göstererek Simurg’a ulaşan otuz kuş yolun sonunda Simurg’un kendilerinden başka bir varlık olmadığını görüp şaşırırlar. Bunun üzerine Simurg onlara, “Siz buraya otuz kuş geldiniz, otuz kuş göründünüz; daha fazla veya daha eksik gelseydiniz yine o kadar görünürdünüz; burası bir aynadır,” der. Neticede hepsi Simurg’da fâni olur, artık ne yol, ne yolcu, ne de kılavuz vardır. İnsanın evrende varlık şeklinde gördükleri, vücûd-ı mutlakın bir ayna hükmünde olan adem-i mutlakla karşılaşmasından doğan çeşitli görünüşlerden ibarettir.
Mahmut Yıldırım: Postmodern edebiyatın sıkça başvurduğu bir kaynak da Fars edebiyatıdır. Özellikle günümüz yazarları, o dönemde verilen eserlerden hareketle var olan kurgu üzerine yeni bir kurgu inşa edip metni şekillendirirler. Bu duruma nasıl bakıyorsunuz?
Prof. Dr. Nimet Yıldırım: Evet, bu durumu Elif Şafak (Havva’nın Üç Kızı), Orhan Pamuk (Kırmızı Saçlı Kadın), Kaan Murat Yanık (Butimar) gibi günümüz postmodern yazarlarında görmek mümkün. Bence bu kurguların geçmişle sentezlenerek yeniden şekillendirilmesi bu eserlere olan ilgiyi artırıyor. Ayrıca belki de antik çağlarla ilgili bilinmeyen önemli detaylar bu eserler aracılığıyla modern dönemde öğrenilmiş oluyor. Bu şekilde geçmişten günümüze bir pencere açılmış oluyor. İnsanlar mitolojiyi tanıdıkça mitlerle aralarında ilişki kurup gündelik hayatlarında bu isimleri kullanmaya başlıyor. Mitolojik kahraman isimlerine şirketlerde, reklamlarda ve romanlarda rastlamamız git gide artış gösteriyor. Bu ilgiden ötürü akademik faaliyetlerimi yürüttüğüm üniversitede Mitoloji, üniversite seçmeli dersi özelinde bütün üniversite genelinde ders olarak açıldı.