‘Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin’
Can Yücel
Dünyanın en geveze halkı! Ne konuşur ki öyle çığlık çığlığa? Ansızın bir yerlerde bitiveren, hem yalnız hem de bir arada olmayı kolaylıkla başaran kanatlıların halkı… Tuhaf bir halk evet: Su, olmazsa olmazdır martılar için, yine de tam olarak ne denize ait ne de akarsulara; ne havaya ne de karaya aittirler. İnsanla bazı benzerlikleri; insan gibi farklı ‘ırkları’ da var. Çehov’un, insanı ve hayatı, iyi ve kötü, trajik ve coşkulu, sıradan ve gizemli yanlarıyla sunmak için ‘Martı’ metaforuna başvurması boşuna değildir.
Uçuşundaki ‘aydınlık’ da onun ışıkla serüveninden kalmış olabilir mi? Çünkü denizlerden nehirlere, suların şenliği, süsü, aydınlığıdır martı halkı! İşte, İstanbul’un ve Boğaz’ın sevimli ve olmazsa olmaz bu sakininin karayla ikircikli de olsa kurduğu bağ, Özer Daşcan’ın fotoğrafına da yansımıştır: ’Işık dolu’ bir merakla, denizi bekler. Deniz, onun ekmeği, düşü ve var oluşudur. İstanbul’un mavi mucizesi, en çok martılarıyla dile gelir. Orada, İstanbul’da boğazdasınız işte! Yokuşlar, minareler, kuleler, parklar, teraslar ve geçitlerdeki enstantanelere, kendi yoksa da sesi eşlik eder. ‘Boğazın İstanbul’unu damlar üzerinden seyretmenin keyfi başkadır. Tepelerden süzülen bu bakışa, boğazın o kendine özgü müziği eşlik eder her durumda. O müziğin en önemli enstrümanlarından biri ‘Martı Halkı’na aittir.
Rıhtımlar, martıların ilginç buluşmalarına yataklık eder. Bir aradadırlar; en geveze, en yaramaz, en sakin ve belki de en tuhaf duruşlarını orada sergilerler halk olarak! Orada ne Kızılderililerin ışıklı masalındaki ortam ne de Richard Bach’ın bir zamanlar popüler olan ‘birey martısı’ Jonathan Livingston’ın ‘başka göğü’ var. Çığlıkları, yaramazlıkları, merakları, dilenmeleri ve duruşlarıyla tam da Can Yücel’in şiirindeki ‘sokak çocuklarıdır denizin’! Orada, insanların gündelik koşturmaları içine karışmış haldedirler. Yine de o topluca duruşlarında şiirsel bir tuhaflık var; fotoğraftaki gibi. Belki de sözü edilen ‘anlatıların’ hepsinden esintiler taşıyan bir tuhaflık… Özer Daşcan, fotoğrafı seven, görüntülerde hep bir şiirsellik bulan bir adam. Her güzel görüntüyü romantik bir atmosfer içinde algıladığı, fotoğraflarından da seziliyor. Şiirsel ‘görme biçimi’nin yaydığı bir tuhaflık da olabilir: ‘Kimselerin bilmediği yine de anladığı’ bir dilde terennüm edilen bir şarkı gibi, belli belirsiz ve rikkatle…
Fotoğraf: Özer Daşcan