‘–Tanıdık olmalısın, içlenmişsin; evet, baktığın ova denizdi eskiden. Halkım dünyadan gideli epey oldu. Deniz daha uzaklaşmamışken şenlikli bir yerdi burası. Hem denize hem de gökyüzüne yakın olmak bir şenliktir: O symposionlar! Şu stoa yıkıntılarına bakma, gökyüzüyle de iyiydi aramız. Aşağısı toprakla dolunca adım adım geldi büyük yalnızlık’… Zaten hafif esen rüzgâr iyice diner gibi oluyor ve ‘anlatıcım’ bir anda yitiyor. Kim olabilirdi? Şehrini terk edemeyen bir kral hayaleti mi, şehrin kendisi mi? Benim şair tahayyülüm mü? Ama kitaplar da benzer şeyler yazmıyor mu? Tuhaf, aşağıdaki geniş düzlüğün bir zamanlar deniz olduğuna inanamıyor insan. Üstelik olup bitenler insanın yazılı tarihi içinde hatta yakın sayılabilecek bir zamanda olmuş.
Yeni bir yılın eşiği; Ege güneşi cömert yine. Üst terasta Athena tapınağı, kendisi gibi görklü kayalıklara yaslanmış. Esinti yeniden canlanır gibi oluyor; içinde belli belirsiz, eski bir şarkı dolaşıyor. Tuhaf bir ezgi… Tapınağın ‘ayakta kalan’ kısmı yüzyıllara inat görkemini koruyor. Didyma Apollon Tapınağı ve Mauseloum’un da mimarı olan üstat Pytheos’un eseriymiş: Adam tam bir İon mimarı! Zamanında gerçekten ‘şen’ bir mekân olmalı Priene. Gelgelelim kemer, direk, sütun, revak ve diğer yıkıntılardan tam olarak ‘ne dediği’ anlaşılmayan bir hüzün yansıyor. Panionian kentlerden biri. Merdiven ve sokaklarla dolu bir şehir; yıkıntılar bile ‘yoğun’ ve değişik dönemlerden izler taşıyan ‘muhteşem’ bir geçmişin işaretleri…
Burayı böyle yalnızlığa mahkûm eden de Maiandros, yani Büyük Menderes. Geçtiği yerlerden sürüklediği mille, Priene’nin denizle bağını o koparmış. Buradan seyrettiğim bereketli Söke ovası işte bu toprakla oluşmuş. Nâzım Hikmet’in ‘Bedreddin’indeki ‘hep beraber kardeş elleriyle işlenen toprak’ geldi aklıma. Öyle bir zaman yaşanmış mıydı? Neyse… Yörenin çok eski sakinlerine bakılırsa Maiandros, büyük ‘ırmak’ Okeanos’un oğludur. Kendisinin de çok çocuğu olmuştur! Söke Ovası gibi eserleri var ama taşıdığı mille boğduğu şehirler de var. Şimdi dolaştığımız şehir de içinde olmak üzere İonia halkı kendisinden çok şikâyetçi olmuş o zamanlar. Geçerken eklemeli: Benim ‘Ayrılık Güzeli’ diye yazdığım Bafa Gölü de onun marifeti!
Maiandros’un Priene’ye yaptıkları, Bias’tan sonra olmalı. Filozof Bias, Priene’nin ünlü savunucusu, zamanın ‘Yedi Bilge’sinden biri, hatta Satyros’a göre birincisi! Savunması o denli güçlüdür ki Diogenes Laertios, ‘Davayı Prieneli Bias’tan daha iyi savunmak’ diye bir deyimden söz eder. Avukatların atası sayılabilir mi? Ondan önce Litailer var. Buradaki küçük ekibimizde de iki avukat var, hem de iyi avukatlar; ‘potansiyel’ bir avukat olan ‘birinci karizmatik şahıs’ı da sayarsak üç! (‘Birinci karizmatik şahıs’, bu yazının ithaf edildiği Utku Cem’in ta kendisidir; bu satırların yazarı tarafından kendisine yakıştırılmıştır).
Tiyatrosu, caddeleri, kalıntılarıyla her an ayaklanıp toparlanacakmış hissi veren bir yer. ‘Anadolu’nun Pompeisi’ yakıştırması Priene için de kullanılır: ‘Turistik tanıtım’lar! ‘Yakıştırma’ bir kenarda dursun; Priene’yi ‘yalnız’ kılan, tarım ve bereket tanrıçası Demeter’in laneti olabilir mi? Savaşın yüceltildiği hem kalıntılar hem de tarihe düşülmüş kayıtlardan da anlaşılıyor: Zira Athena Tapınağı’nın yapımında Makedonyalı İskender’in, ‘büyütülmesinde’ de Augustus’un katkısı söz konusudur. Konuşkan bir şehir Priene; anıları çok! Ayrılırken ‘bazıları aramızda kalsın’ diyor; ‘zaman her şeyi örter, bellekte acıyan yerler olur hep, baksana, koca deniz bile burada değil artık’… Uzaklaşıyoruz. Diogenes Laertios’un ‘Anthologia Palatina’dan aktardığı dizeler geliyor aklıma: “Bu taş, ünlü Priene topraklarında doğan, / İyonların büyük gurur kaynağı Bias’ın / üstünü örtüyor.”
İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz ve kullanıcı deneyiminizi geliştirebilmek için Cookie kullanıyoruz. Cookie kullanılmasını tercih etmezseniz tarayıcınızın ayarlarından Cookie’leri silebilir ya da engelleyebilirsiniz. Gizlilik politikamızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.