Belirsizlik bir durumdur; çeşitli tepkiler gösterdiğimiz bir durum. Peki, bu belirsizlik yola veya yolculuğa eşlik ediyorsa? Bu durumda, insanın bulunduğu konum önem taşır elbette. Örneğin fotoğrafta, sisli bir karanlığa dalmak üzere olan adamı düşünelim. Fotoğrafın atmosferi içinde adamın konumu, bizim için bazı tahminlerden ibarettir. İster belli ‘bulgulara’ dayanarak bazı tahminleri veya yargıları doğrulamak için sorulsun, ister başka belirsizliklere yol açacak şiirsel bir merak ifadesi olsun; adama sorulacak sorular aşağı yukarı o kadim sorunun etrafında biçimlenecektir: ‘Quo vadis?’: ‘Nereye gidiyorsun?’
Pietro Morello’ya ait bu fotoğrafın adı da ‘Quo vadis?’ Peki, Aziz Petrus’la ilgili efsanede yapılanın aksine Morello’nun, fotoğraftaki kişiyi yaşama çağırdığını düşünemez miyiz? Adam ‘karanlığa dalmak’ üzeredir nitekim. Yine de kesin olarak dile getirilebilecek bir ‘sonuç’ yoktur. Çünkü fotoğrafa hem gerçek hem de mecazi bağlamda bir ‘sis’ egemendir. Bu da görüntüye, Morello’nun birçok fotoğrafındaki gibi anlatıya dayalı bir arka plan sağlamaktadır. Başka bir deyişle hem hikâyesi hem meselesi olan fotoğraflardan…
Şiirsel bir doğa olayıdır sis. Çünkü her durumda şiirsel bir hale de taşır: Dağılırken sunduğu ufuklarla, şiirsel anlam gibi açıklanırken bile gizemini koruyan yanlarıyla, belirsizlikleriyle… Onu ‘karanlığın sürekli bakışıyla’ selamlayan Baudelaire’in melaliyle; ‘beyaz karanlık’tan İstanbul’a beddua yağdıran Tevfik Fikret’in öfkesiyle; ardından gelecek ‘parıl parıl, berrak’ zamanı bekleyen Yahya Kemal’in özlemiyle buluşan sis, çeşitli tezahürlerle esin kaynağı olmuştur sanata.
Miguel de Unamuno’nun Sis’inde bu tezahürler, dil oyunlarıyla roman sanatına bitişmiştir. Unamuno, Antonio Machado’nun kardeşi Manuel’in ‘sone’ye ‘sonite’ deyişiyle ilgili bir anekdotu aktararak, Sis romanına biraz da bazı eleştirmenleri iğnelemek amacıyla ‘nivola’ der. Yazar, bununla ilgili diyalogda, novela ile birlikte ‘sis’ anlamında ‘nebulo’yu da anar. Diğer yandan, onun varlık sorgusuna dayalı Sis’i, gerçekten ‘sisli’ bir yapıttır; roman kahramanları arasına karışan yazarın beyaz bir sisle başlayıp siyah bir sisle biten rüyası gibi… Gerçekle kurgu iç içe: Unamuno’nun deyişiyle ‘uyanır uyanmaz buharlaşan bir varlığın düşü’ gibi sis…
Fotoğraf: Pietro Morello
Resim: Annibale Carracci