Kaç yaşam bize kendi benliğimizi verir? Yaşadıklarımız, başkalarının yaşattıkları mı? Hayatımıza giren kişilerin hislerimize, kararlarımıza, yaşadıklarımıza ve kişiliğimize etkisi ne kadardır? Birinin bize mutluluk mu üzüntü mü vereceğini öncesinde anlamamız mümkün mü? Taçlı Yazıcıoğlu’nun “Hep Sondan Başlar”1 romanını bitirdiğimde kafamda beliren sorular bunlar. Elbette yaşamımız sadece kendimize ait değil. Komşumuz, arkadaşımız, sevgilimiz, anne ve babamız, çocuğumuz… Yaşam bir yol, birlikte yürümeye karar verdiklerimizle şekillenen. Yaşadıklarımızın üstünden zaman geçtikten sonra dönüp baktığımızda tanıyoruz aslında çevremizdekileri ve kendimizi. Yazar da romanına başlarken şöyle bir epigrafla karşılıyor bizi: “Yaşam, yalnızca geriye doğru anlaşılabilir ama ileriye doğru yaşanmak zorundadır.”(S.Kierkegaard)
Romanın ana kahramanı Ece, bir otobiyografik roman yazarken bir yandan hayatına kabul ettiği kişileri ve bu kabullerin sonuçlarını ortaya koyar. Ece’nin yaşamını şekillendiren olaylar ve kişiler kendi yaşamımızdaki tercihleri de sorgulamamızı sağlar.
Romanın her kahramanı sanki ayrı bir öyküymüş gibi kendini anlatıyor. Her kahraman kendi diliyle, inandıklarıyla, acılarıyla, yaşama bakışıyla ve yaşamdaki savaşlarıyla karşımıza çıkıyor.
Romanın başka bir kahramanı Suat da Ece’nin yaşamında önemli izler bırakıyor. Ancak Suat’ın da hayatını ve kişiliğini şekillendiren kişiler olmasaydı, o da başka bir adam olurdu. Burada Suat’ın Fransız öğretmeni François, Suat’ın annesi önemli rol oynuyor.
Timur ise farklı bir sahne sunar okura. Hayatı boyunca varlık içinde yaşayan Timur’un da yaraları ve yaralayanları vardır. Timur’un zaafları, koku tutkusu ve sıra dışı tercihleri yaşananların sonucudur. O da kendi hayatına bilerek aldığı kişilerin ve elbette doğduğu ailenin bir toplamıdır.
Tunç’un kardeşi Mert de bir başka kahramanımız. Mert, Tunç’la aynı anne ve babaya sahip olsa da farklı bir yol ve tercihler üzerinde sürdürür yaşamını. Abisinin kahramanlıklarının gölgesinde kalan Mert’in tercihlerinin hayata bir isyan olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz.
Reha, Serap, Julien… Bahsi çok geçen ancak müstakil bir bölüm verilmeyen kahramanlar. Günlükleriyle veya mektuplarıyla romanda yerini alan diğer kahramanların anlatımıyla yerini bulan karakterler.
Yukarıda bahsi geçen her kahramanın Ece’yle akrabalık, arkadaşlık veya sevgililik gibi bağları var. Romanın tadını kaçırmamak ve okurken küçük sürprizleri gözleriniz büyüyerek okumanız için bu ilişkileri açıklamamayı uygun gördüm. Okuyunca bana hak vereceksiniz.
Romanın kurgusal yazarı Ece, bu kahramanların kendi yaşamındaki bütünü oluşturduğunu ve yaşamın herhangi bir anında farklı bir karar vermiş olsaydı bu bütünün de farklılaşacağını dile getiriyor son bölümde. Her kahraman Ece’nin kişiliğinde ve yaşamında rol oynamıştır. Her kahramanın da kendi yaşamında dönüm noktalarına sebep olan olaylar ve kişiler vardır. Ece, Hintli bir yazarın benzetmesi olan “Hepimiz aynı zamanda anılarımızın bir müzesiyiz.” cümlesini kuruyor romanın ilk bölümünde. Kitap bittiğinde bu cümle kulaklarımızda çınlıyor. Gerçekten de anılarımızı sergilediğimiz bir müze değil miyiz?
Taçlı Yazıcıoğlu, Hep Sondan Başlar, İletişim Yayınları, İstanbul, 2019