Yazıyla kurduğum ilişkide, merak duygumun temas ettiği ayrıntıların biçimlenmesi amacıyla kendi içimde uzun süren bir mesaiye başlarım. Kurgu süreci, aslında öykünün yazımından önce düşünce aşamasında oluşmaya ve kendini yapmaya, bozmaya, eksiltmeye başlar. İsimler, kokular ve tesadüfler öyküye dönüşecek olan sürecin ilk birkaç adımı olarak dururlar. Durma hali, her anlamda durma halidir. Öncesinde sadece merak vardır.
İlk kitabım Önce Dağlar Kar Tutacak’ta yer alan Hamal Aranıyor öyküsü, gerçek bir merakın sonucu olarak ortaya çıkmadan önce, yalnızca çekilememiş bir fotoğraftan ibaretti. Karlı bir kış günü önünden geçtiğim odun kömür dükkanının duvarında, “Kömür 17 Lira” yazısındaki K harfini kapatan hamal parkası, yalnızca telefonumla çektiğim bir fotoğraf karesi olabilirdi. K harfi kapanmış, ortaya “Ömür 17 Lira” gibi bir ifade çıkmıştı. O fotoğraf çekilseysi muhtemelen diijital bir platforma yüklenecek ve birkaç beğeni sonrasında benim bile unuttuğum bir denk gelişe dönüşecekti. Ancak o gün dükkanın önündeki çalışanlardan utandığım için çekemediğim fotoğraf, birkaç gün sonra kendini hatırlatmaya başladı ve merak tornasına açık bir davette bulundu. Öykünün finaline konumlandırdığım bu kare, adını bile bilmediğim insanların yaşamlarına sızmaya, kendi anlamını içinden geçtiği merak duygusundan yontmaya başladı. Öykü yavaş yavaş oluşurken, diğer yandan duvarda gördüğüm yazıyı unutmamak için görüş açımı koruyor ve basit vinyetler çizerek hafızamı güçlü tutmaya çalışıyordum.
O kış yağan kar, kitaptaki hemen hemen her öykünün pek çok aşamasına şahit oldu. Karla birkikte Hamal Aranıyor’u ortaya çıkaran yoğunluk, bir karakter olarak çoğu zaman yanımdaydı. Durma durma hali ise kurgunun sınırlarını belirleyen, sakinliğini her koşulda koruyan bir seyir haline dönüşmüştü. Gerçeğin formu, kademe kademe geriye doğru giderek biçimlenmeye başlamıştı. Artık beraber üşüyor, beraber ısınmaya çalışıyorduk. Mevsimin de ağırlığıyla geçen sürecin sonunda, elimde sadece çekemediğim bir fotoğrafın öyküsü kalmıştı. Böyle bir duygunun kendini göstermesi, çoğu zaman kurmacanın gerçekle kurduğu bağ üzerinden okunarak açıklanabilir mi emin değilim. Oradaki tesadüfün kurgulanması, gerçeğin bozularak yeni bir akış oluşmasında elbette büyük rol oynadı. Ancak yine de, sadece tesadüften ibaret herhangi bir an olduğu gerçeğine inanmaya devam etmeyi tercih ederim.
Juan Gabriel Vasquez, Çarpıtma Sanatı kitabında şöyle der: “Öyküde hakikatler büyük harfle yazılmaz, bizzat öykü tarafından biçare kahramanlara dayatılmış olan oyunun kuralları içinde yer alırlar.” Vasquez’in satırlarını okuduktan sonra basit bir duvar yazısından kuguya evrilen tesadüfü, acaba kendi baktığım yerden anlamlarla doldurarak büyük harflerle yazdığım bir hakikate dönüştürmüş olabilir miyim? Bunu zaman zaman düşünüyor ve yazdığım öyküdeki teması, hep aynı cümle üzerinden sorgulamaya başlıyorum. Aynı öyküyü bir gün yeniden yazacak olsam etrafında olun bitenlere nasıl bakarım hiçbir fikrim yok.
İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz ve kullanıcı deneyiminizi geliştirebilmek için Cookie kullanıyoruz. Cookie kullanılmasını tercih etmezseniz tarayıcınızın ayarlarından Cookie’leri silebilir ya da engelleyebilirsiniz. Gizlilik politikamızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.