Semrin Şahin ile Söyleşi
“Yazmak hayata tutunma veya katlanma yöntemim benim.”
Söyleşen: Yunus Çinçin
Sevgili Semrin Şahin, Söyleşi isteğimi kabul ettiğiniz için teşekkür ederim. Kendinizden, yazarlık geçmişinizden ve yazarlık serüveninizde önemli gördüğünüz dönüm noktalarından söz eder misiniz?
Asıl ben teşekkür ederim. İlk öyküm Hayal dergisinde yayımlandı ve bu benim için büyük bir dönüm noktası oldu. Ama öncesinde bir trafik kazası geçirmiştim ve başımdan yaralandım. Bu kazanın hemen ardından öykümün yayımlanmış olduğunu öğrenmek beni hayata daha çok bağladı. O günden sonra iki yıl boyunca sürekli dergilerde yazdım. Soruşturmalara katıldım. Bunun üstünden iki yıl geçmeden ilk öykü kitabımı elime aldığımda her şeyin değişmiş olduğunun farkındaydım. Çünkü yazmak yolda olmayı ve sürekli kendinizi geliştirmeyi zorunlu kılıyor. Elbette Edebiyat Nöbeti’ni çıkarmaya başlamamız benim yazarlık serüveninde başka bir eşiği geçmem oldu. Edebiyat, okumak, yazmak, öykücüleri takip etmek hayatımın merkezinde artık.
Öykülerinizin konularını seçerken, öykülerinizi yazarken temel motivasyonlarınız neler? Semrin Şahin, öykülerini nasıl yazar? Yazmak, sizin için ne ifade ediyor?
Yazmak hayata tutunma veya katlanma yöntemim benim. Bir odanın içinde, bilgisayar ekranına bakarak harf harf sözcüklere, sözcüklerden cümlelere doğru evrilen bir atmosferin içerisinde bırakın dünyayı kendimi bile unutuyorum. Öyküler, bana bir diyalog veya bir sahne olarak geliyor. Sonra zihnimde demlendiriyorum öyküyü. Yazacağım kıvama gelince de oturup yazıyorum. İlk başlarda kısa öyküler yazıyordum, bir oturuşta ilk taslak çıkıyordu, ama şimdi uzun öyküler yazıyorum ve taslağı çıkarmam bile on beş günden fazla sürüyor. Hayatın her alanından okuduklarımdan, gördüklerimden, şahit olduklarımdan yazarken yararlanıyorum elbette. Bir tür oyun gibi yazmak bana göre. Keyif alıyorum bu da en temel motivasyonum. Bir öyküyü bitirdikten sonra, bir keyif kahvesi içtiğim anı mesela hiçbir şeye değişmem.
Edebiyat Nöbeti dergisinin genel yayın yönetmenisiniz. Edebiyat Nöbeti’nin ve diğer dergilerin yazarlığınıza etkileri konusunda neler söylemek istersiniz?
Edebiyat Nöbeti’nin ilk sayısını elime aldığımda mutluluktan havalara uçmuştum. Kolektif bir emek var ortada. Edebiyat dergileri, bu işin mutfağı. Gündemi takip ediyorsun, yeni yazarlar keşfediyorsun ve seni hep diri tutuyor. Sevgili Celal Karaca, Dursun Bayar, Fatma Hatun Esen derginin ucundan tutuyoruz ve hep birlikte dergiye omuz veriyoruz. Bu gerçekten öyle değerli ki. Benim yazarlığımda bana çok şey öğretti diye düşünüyorum. Edebiyat Nöbeti okurları sayesinde var. Onların desteği çok kıymetli.
Öykülerinizde gerçekçi anlatım kadar gerçeküstü anlatımı da ustaca kullanıyorsunuz. Gerçekçiliğe daha yakın olsanız da her iki anlatım tarzı öykülerinizde görülüyor. Öykülerinizde anlatım tarzını belirlerken neleri önceliyorsunuz?
Bunu bilinçli yapmıyorum aslında. Her öykünün kendi dinamiği var. Öykünün kendi anlatımına uygun olarak ilerliyor bazı şeyler. Ben yazar olarak öyle değil böyle olsun dediğimde öykü bunu kabul etmiyor. O şablona sokamıyorsunuz öyküyü. Biraz dik başlı olması çok hoş tabii. Kendi doğasıyla geliyor, kendini var ediyor ve siz sadece ona eşlik ediyorsunuz.
Türk ve dünya edebiyatından sevdiğiniz ve takip ettiğiniz öykücüler kimler? Yazarlığınızı beslediğini düşündüğünüz yazarlar, sanatçılar hangileri?
Aslında birçok yazarı takip ediyor ve okuyorum. Bunu öncelikle çağımı takip etmek için yapıyorum. Benim çağdaşlarım neler yapıyor hissiyle yaklaşıyorum. Sevdiklerim kadar mesafeli durduklarım da var. Başucumda, Ferit Edgü, Hulki Aktunç, Zeyyat Selimoğlu, Latife Tekin, Tomris Uyar, Claire Keegan, Ralf Rothman, Lucy Caldwell, Samanta Schweblin, Angela Carter var. Her okuduğum yazardan bir şey öğreniyorum, kıymetli olan da bu.
Öykü yazmak isteyenlere ne gibi önerilerde bulunmak istersiniz? Bundan sonraki süreçte, yazacağınız eserlerle, yapmayı düşündüğünüz çalışmalarla ilgili kısa ve uzun vadeli planlarınız neler?
Yazmak aşkı kalplerine girdiyse bol bol yazmaları gerektiğini söyleyebilirim. Hiçbir şeyi düşünmeden okuyup yazmalılar. Bir de John Berger’in Görme Biçimleri kitabını okumalarını öneriyorum. Yeni öykü dosyası hazır, bir roman dosyası var elimde. Yeni öyküler yazıyorum. Bol bol okuyorum şu sıralar. Çok okumak ve daha çok yazmak istiyorum artık. Odağım sadece edebiyatta. Bu da en güzeli. Soruların için çok teşekkür ederim.