Orada Bir Yerde Engin Türkgeldi’nin ilk kitabı. Kitapta aynı atmosferin içinde dil ve anlatımla birbirini tamamlayan on öykü bulunuyor. Orada Bir Yerde’de yer alan öykülerdeki bu bütünlük konu açısından da ortak bir payda da buluşuyor aslında. Yüzyıllar öncesinin olaylarını sanki bugün yaşıyormuşuz gibi capcanlı karşımızda buluyoruz. İnsanlığın karanlık tarihiyle de yüz yüze geliyoruz. Büyük Salgın, peygamberler, gezginler, inşa edilen büyük tapınaklar, savaşlar hepsi öykülerin atmosferinin bir parçası. Bütün bunlar nasıl öykülerle karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Kitabın ilk öyküsü “Saat Kulesinin Gölgesinde” askere alınan erkeklerin ardından kasabada sadece kadınların ve çocukların, bir de bedensel özürleri nedeniyle askere alınmayan erkeklerin geride kalmasını anlatır. Öyküde askere alınan bütün erkekler şehit olur. Haberci kasabaya haberi getirdiğinde saat kulesinin altında bekleyen anlatıcı o anda zihnimizde bambaşka bir pencere açar. Ölümler karşısında yaşanan tarifsiz bir mutluluk vardır önümüzde:
“Tam o sırada yelkovan ile akrep üst üste geldi ve saat kulesinin çanı çalmaya başladı. Beni ve dostlarımı tebrik ediyordu sanki. Bizi eksik gösterecek kimse kalmamıştı.”(s.15) Şehit haberi onun için bir lütuftur, bunu şöyle dile getirir,” Kasabalılar hiçbirimizi hor göremeyecek, itip kakamayacaktı bundan böyle. Bir kralın tahtına kurulduğu gibi kuruldum tekerlekli sandalyeme.”(s.15)
Orada Bir Yerde’deki bütün öykülerin sağlam bir kurgusu var. Merak unsurları, öykünün ritmi, heyecanı okuru sürekli tetikte tutuyor.”Mükemmel Bir Gülüş” öyküsü de sonunda ne olacak diye merakla okunan öykülerden biri. Öykü köle ticaretinin olduğu zamanlarda geçer. Köle olarak satılan kızın gözünden anlatılır öyküyü. Köle olarak satılan bir kızın tacize veya tecavüze uğrayacağını beklerken sadece üç dişinin sökülmesi ve dişlerin ne yapılacağına dair merakın öykü boyunca bizi tetikte tutması öykünün en güzel yönlerinden biri.
“İyi Kalpli Yolcu” da kitabın en etkileyici öykülerinden biri. İnsan denilen varlığa karşı her zaman tetikte olmamız gerektiği bir kez daha anımsıyoruz bu öyküyle. Büyük salgından korkan köylüler, uzak diyarlarda neler olduğunu merak ederken karşılarındaki gezginin iyi kalpli biri olduğu görüşünde hem fikirdirler. Onların aklında hep iyi bir gezgin olarak kalacağı da aşikardır. Bu gerçeği biz ve yazar bilir sadece:
“Yolcu, yeni bir köye yaklaştığında ölü bir incir ağacının altına gidip oturdu. Üstünü çıkardı. Salgın hastalık, bütün ailesini yok etmiş, bir ceza gibi onu öldürmemişti. O günden beri bedeninde onunla yaşayan hastalığın ürettiği irinleri birer birer patlattı. Akan sarı-yeşil renkli sıvıyı çantasından çıkarttığı şişede özenle topladıktan sonra yoluna devam etti.”(s.48)
Kitapta çoğu öykü fiziksel şiddeti içimizde yaşatır bize. Diş çekilmesi, yeşilli grili irinlerin patlatılması, ciğere saplanan bir bıçak, pişirilen cesetler, kırılan bir boyun. Şiddetin farklı yönlerini görürüz. Günlük hayatta karşılaştığımızın durumların nasıl şiddete evrildiğine de tanık oluruz bu öykülerde. İnsanın hep masum bir tarafı vardır “Cüceler Sarayı” öyküsündeki cüce gibi. İnsanın iki yönüyle de karşılaşırız kitapta.
Orada Bir Yerde akıcı dili, metinlerarasılıkla selam verdiği çarpıcı öyküleri ve sarsıcı atmosferiyle mutlaka okunması gereken bir kitap. İnsanlıkla yüzleştiğimiz bu öyküleri sakın ıskalamayın.