Karadeniz’in kendine has insan görüntüleri arasında doğası, yaşam biçimi, dilinin incelikleriyle örülmüş öyküler hâlâ dünyada doğal kalmış bir şeylerin varlığına bizi inandırmaya yetiyor. Sis içinde kalmış yeşil tepeler, soba dumanının tüttüğü köy evleri ve yağmurun göğsünüzdeki sıkıntıyı alan sesi bir bölgeyi diğerlerinden ayrıcalıklı kılabilir mi?
Bütün coğrafyalarda yalnız olmak mutlaka yaşamlarımızı zorlaştırır. Karadeniz’in yalnız kalmış kadınları, yaşamın güçlükleri karşısında nasıl dirençli olmayı başarıyor? Trafik ışığında karşılaştığınız ihtiyar bir Karadenizli kadının selam veren gözlerinde anlatılmayı bekleyen kaç öykü vardır kim bilir?
“Kadın Öykülerinden Karadeniz” kitabı Kocaeli Üniversitesinde Öğretim Üyesi Efnan Dervişoğlu’nun seçkilerinden oluşturulmuş ve daha önce Sel yayıncılık tarafından yayınlanmış 2007 yılında “Kadın öykülerinde İstanbul”, 2008’de “Kadın öykülerinde Ankara” adlı serinin üçüncü kitabı. Eğitim hayatını Ankara’da geçirdiği için “Kadın öykülerinde Ankara” kitabını hazırlamayı bir borç bilmiş. Sıra Karadeniz’e geldiğindeyse, doğup büyüdüğü, hayatı algıladığı Trabzon’u ve bu bölgeyi anlatan öyküleri bir araya getirmek fikri onu heyecanlandırmış. Bir yıllık süreçte bir araya getirilen seçki bilinenin aksine başka bir Karadeniz’i anlatıyor.
“Kadın Öykülerinde Karadeniz”i adlı kitap yirmi üç yazarın öykülerini bir arada okuma fırsatını sunuyor. Kitapta Müfide Güzin Anadol, Dilek Aslaner, Erendiz Atasü, Gülseren Engin, Fatma N., Müge İplikçi, Zerrin Koç, Esra Omdan, Leyla Ruhan Okyay, Derya Önder, Aysel Özakın Ingham, Semra Özdamar, Sevgi Özel, Kevser Ruhi, Dilber Saka, Yaşar Seyman, Çiğdem Sezer, Aslı Solakoğlu, Yeşim Ustaoğlu, Umran Uygun, Saliha Yadigâr, Sevda Yüksel, Zeynep Aliye.
Daha çok şair kimlikleriyle tanınmış Çiğdem Sezer ve Derya Önder’in bu kitap için yazdıkları öyküler okurları açısından sürpriz olarak değerlendirilebilir. Kitaptaki bazı isimlerin daha çok deneme, anı niteliğindeki yazıları da bu derleme içinde yer almış. Kitap içinde yer alan öykülerden biri de Trabzonlu kadın öykücülerimizden -özellikle son yıllarda dergilerde yeni öykülerini göremediğimiz -Dilber Saka’ya ait.
Gülseren Engin’in “Denize Bakmak” isimli öyküsünde son yıllarda denizle insanların arasına girmiş otoyolun insan alışkanlıklarını üzerindeki etkisi üzerinde duruluyor. Bütün ömrünü balıkçılık yaparak geçiren insanların eşlerinin, analarının ve çocuklarının meraklı gözlerle kıyıda onları bekleyişleri anlatılıyor.
Kitapta dikkatimi çeken iki öyküden bahsederek yazımı noktalayayım. Türk sinemasında bir dönem yaptığı filmlerle adından söz ettirmiş sonrada yazın serüvenini tercih etmiş Semra Özdamar’ın “Kadırga’da Son Horon” ve Müge İplikçi’nin kaleminden çıkan “Yalnız” öykülerini okurken içinizdeki yalnızlaşan sesi duyacaksanız. Efnan Dervişoğlu’nun başrolünü kadına verdiği derleme kitabı “Kadın Öykülerinde Karadeniz”’i okumanızı içtenlikle salık veriyorum.