Düşünsenize, Ankara’da, Çayyolu’ndasınız ve yürürken birden karşınıza Anna Karenina’nın sevgilisi Kont Vronsky çıkıyor. Anna ile tartışmış, biraz gergin, ağaçların arasında atını arıyor. Anna Karenina ise Çayyolu’ndaki müstakil evlerden birinde, bir kanepede oturmuş, Kont’la tartışmalarını düşünüyor, biraz hüzünlü… Neler hissederdiniz?
Bir gece yarısı, Milli Kütüphane’de olduğunuzu düşünün. Herkesten gizli bir toplantı var. Salona bir giriyorsunuz, kimler yok ki… Borges, Tolstoy, Dostoyevski, Balzac, Ahmet Hamdi Tanpınar Rainer Maria Rilke, Stefan Zweig, Cemal Süreya, Sartre, Virginia Wolf, Stendhal, Berna Moran… Bu da yetmez, roman kahramanları da orada.
Böyle bir atmosferde olmayı hangi okur istemez ki? Bana, “Gece yarısı Milli Kütüphane’ye gideceksin, bu yazarları ve kahramanları göreceksin, onları dinleyeceksin.” deseler, bir saniye durmazdım. Büyük ihtimalle önce Don Kişot’un yanına giderdim. Ona Virginia Woolf’u göstererek “Dulcinea mı güzel, o mu?” diye sorardım. O da bana Dulcinea’yı anlatırdı keyifle.
Suç ve Ceza’nın kahramanı Raskolnikov’dan korkabilirdim ama yine de yaklaşıp, tefeci kadını değil de, onun üvey kız kardeşi Lizevata’yı neden öldürdüğünü sorardım. Acaba sırf cinayeti gördüğü için mi, yoksa hep dayak yiyen, her işe koşturulan Lizevata’yı o hayattan kurtarmak için mi?
Tolstoy ve Dostoyevski’nin karşısında elim ayağım birbirine dolaşırdı. Onlara soru sormak ne haddime! Anna Karenina’yı yaşaması için ikna etmeye çalışırdım. Virginia Woolf’a “Sizin kitaplarınızı okurken çok zorlanıyorum. Deniz Feneri’ni hâlâ okuyamadım.” derdim.
Bana bunları düşündüren, Ayla Ganioğlu’nun Scala Yayıncılık’tan çıkan Hikâye Yeni Başlıyor adlı romanı. Bir ilk roman olan Hikâye Yeni Başlıyor, gerçek bir edebiyat şöleni. Yıllarca gazetecilik yapan, daha sonra Radikal Kitap ve Hürriyet Kitap’ta kitap eleştirileri yazan Ganioğlu, bu romanı,edebiyata borcunu ödemek için yazdığını söylüyor.
Yıllarca okuduğu kitapları, edebî birikimini imbikten geçirip özgün bir romana dönüştüren Ganioğlu, okuru büyülü bir atmosfere sokuyor. Günümüzde moda olan yazı atölyelerinden yola çıkılarak kaleme alınan romanda, “İyi roman nasıl yazılır?” sorusuna cevap aranıyor. Ancak Ganioğlu’nun kitabı, bu sorunun çok çok ötesinde, gerek edebiyat tarihine gerekse günümüzdeki edebiyat dünyasına ışık tutuyor.
Yalın bir dille kaleme alınan Hikâye Yeni Başlıyor, polisiye romanları aratmayacak kadar da ritmi yüksek bir anlatıma sahip. Kitaplarından çıkıp Ankara’ya Milli Kütüphane’ye gelen dünyaca ünlü yazar ve roman kahramanlarının, çağlarına özgü kıyafetleriyle Bahçeli, Çayyolu ve Polatlı’da dolaşmaları, günümüzü anlamaya çalışmaları, düşsel bir keyif veriyor. Bu düşün içindeki yazarların sözleri, onlarla ilgili değerli bilgiler, hissettirmeden okurun dağarcığını zenginleştiriyor.
YAZARLARIYLA HESAPLAŞAN KAHRAMANLAR
Romanda en etkileyici bölümlerden birini, yazar- kahraman hesaplaşmaları oluşturuyor. Bu da okuduğumuz kitapları yeniden sorgulamamızı sağlıyor. Kendilerine belirlenen kaderi beğenmeyen kahramanlar, yazarlarına sitem ediyor. Anna Karenina Tolstoy’a, “Bana haksızlık yaptınız” diyor. Julien Sorel, Stendhal’a öfkeli. Don Kişot Cervantes’e kızgın değil ama kırgın. Cervantes’in kendisini yeterince tanımadığını düşünüyor.
Ganioğlu, ustaca kurguladığı romanda, edebî tartışmalar aracılığıyla, okura yüksek edebiyat zevkini tattırıyor. Şair ve yazarların aforizmaları, romanın dokusu içinde o kadar güzel sunulmuş ki, insan okudukça altını çizmekten kendini alamıyor. Örneğin Tanpınar “Büyük şair, kendisinden evvelini silen adamdır” diyor. Cemal Süreya, Ahmet Arif’i överken “Onun şiiri konuşmasından alınmış herhangi bir parça gibidir, konuşması ise şiirin her yöne doğru devamı gibi…” tespitinde bulunuyor.
SORGU IŞIĞI ALTINDA YAZMA SIRLARI
KARAKTER İSİMLERİ ÖZGÜN
Ganioğlu, romanında, karakterlerinin isimleriyle, içindeki mizah gücünü de yansıtıyor. Maraz, Mahzur, Sabır, Sebat, Tamah, Cefakâr, Fedakâr, Melanet, Hürmet, Müphem, Mazi… Kahramanlar, adlarının anlamına uygun davranışlar sergiliyor. Savcı’nın adı ise ilgi çekici: Erbap Nezaret.
SHERLOCK HOLMES POLATLI’DA
Eğer edebiyatla iç içeyseniz ve Ganioğlu’nun romanında geçen yazarların kitaplarını okumuşsanız, kendinizi zaman zaman kahkaha atarken bulabilirsiniz. İşler karışınca, Sherlock Holmes’un yardıma gelmesi, Polatlı’daki gizli edebiyat merkezinde hafiyelik yapması çok keyifli…
Kitap o kadar özel bir kurguya sahip ki, hatta Balzac bile buna şaşırıyor ve romanın bir yerinde, “Ben kitaplarımda çok şey anlattım ama böylesini görmedim. Yazmaya kalksam inandırıcı olmaz diye yazmaktan vazgeçerdim.” diyor. Ancak Ayla Ganioğlu, Balzac’a kulak asmamış görünüyor. İyi ki onun gibi düşünmemiş ve yazmış bu romanı.
Yüksek edebiyat zevki tattıran ve aynı zamanda okuru bilgilendiren bu roman, sadece kitap olarak kalmamalı. Edebiyat dünyasını bu kadar canlı ve dolu dolu anlatan Hikâye Yeni Başlıyor, belki de ilginç kurgusuyla, filme bile uyarlanabilir. Belki de bu yolla, kitap okumayanlara da edebiyat sevdirilebilir.