Boşluğun Ötesi Eruşeti[1] daha önce şiir ve öykü kitaplarıyla tanıdığımız Murat Yazıcı’nın ilk romanı. Roman, Şeytan Kalesi’nin ve buz kaplı Çıldır Gölü’nün boşluğunda kendi boşluğunu anlamlandırmaya çalışan, aynı kısır döngünün içinde olan iki kadınla bir adamın öyküsü. Boşluk içindeki girdapta kendi benliğini ve yolunu bulmak veya bulmamak isteyen kahramanlarımız: Aras, Füsun ve Havva.
Üç kısımdan oluşan, Doğu Ekspresi’yle Kars’a gelen Füsun’un öyküsüyle başlayan roman yerel gazetede çıkan “Çıldır’da İnat Hikâyelerinin Galası” başlıklı haber kahramanımızın da dikkatini çeker. Roman, Reis Çelik’in yönettiği, Tuncel Kurtiz ve yöre halkının oynadığı İnat Hikâyeleri filminin galasına bir saygı duruşu ile hikâyeye giriş yapmaktadır. Yıldızların ve ay ışığının aydınlattığı ayazlı bir gecede, buz tutmuş gölün üzerine kocaman kar yığınlarının üzerine kurulmuş film sahnesi… Tucel Kurtiz’in dimağlarımızda derin izler bırakan oyunculuğu… “Kar perdenin hemen önünde filmde rol alan köylüler, yerle kıyafetler içinde, yan yana dizilmiş filmin başlamasını bekliyordu. Aralarında filmin çekim aşamalarını konuşuyorlardı. Füsun onlara yaklaştı. Seyrettikleri adeta birazdan başlayacak filmin kamera arası görüntüleriydi. Herkes kendi hayatını doğaçlama oynadığından bahsediyordu. Kaleme alınmış bir senaryo olmadan çekilmişti film. Gecenin kendisi de bir film diye düşündü Füsün. Shane mi? Hayatın gerçekleriyle yüzleşme duvarı işte. Sağında bir hareketlilik olunca Füsun o tarafa döndü. Karşılaştığı Tuncay Kurtiz’di. İnanamadı gözlerine. Bir Urartu efsanesinde yaşıyor gibiydi. (s.15)
Buz tutmuş Çıldır Gölü’nün muhteşem betimlemelerinden sonra anlatıcı bizi Füsun’un boşluğuyla birlikte önce Kars Kalesi’ne sonra Ani Harabeleri’ne götürür. Bir anlamda kadim yapılar ve doğa bize boşluğun şarkısını fısıldamaktadır. “Dik yamaçlı patikadan kaleye çıktı. Kale, nehrin etrafında kıvrıldığı yarımada şeklinde bir tepeye kurulmuştu. Yeraltı şehirlerinin olduğu o sıcak bozkır kentini hatırladı. Yeraltına açılan dehlizleri…” (s.29) “Ani’de duvarları yarım tutarak göğü geniş bırakmış bir yıkım karşıladı onu. Aziz Prkicth Kilisesi’nin önünde durdu. Yarımdı kilise yarım kalmışlığın tarifini düşündü. Beklenti oluşturmayan bir tarifti düşkünlüğü. Yarısı yıkılmış kilisenin hüznü yerlere saçılmış taşlarıydı. (s.30)
İnat Hikâyeleri Filmi galasında Füsun’un yanına bir adam yaklaşır, Füsun’u kendi boşluğuna çekmek istercesine. Yavaşça anlatıcı bizi Aras’ın öyküsüne götürür. Aras, her şeyi boş verip de çıktığı yolculukta Şeytan Kalesi’nin yanı başındaki Yıldırımtepe’ye gelmiştir. Kendi boşluğunda ve yalnızlığında roman yazmaktadır. Yazar Aras’ın hayatıyla doğayı, mekânı iç içe geçirerek betimlemeye ayrı bir boyut kazandırmaktadır. “Karaçay kanyon, Aras ile Şeytan Kalesi arasında bir uçurumdu. Belki de ölüme bir ipucu. Aras, duvarın dulda tarafındaydı. Kuzeyden sert esiyordu rüzgâr. Yıldırımtepe’nin güneyinde uzanan yol, beyaz ormandan birkaç ağacı vadiye böldükten sonra Çıldıra uzanıyordu.” (s.37)
Romanın ikinci bölümünde iki kadından biri olan Havva’nın hikâyesi karşılar bizi. Muğlâk bir sebepten Füsun’un hayatıyla kendisininki örtüştürmek için Kars’a, Çıldır’a, Şeytan Kalesi’ne yolculuğu başlar. Romanda Füsun’un yerini Havva almıştır bir bakıma. Hikâye; Aras, Havva ve Şeytan Kalesi boşluğunda dönmektedir. Füsun’un yerini Havva alırken Çıldır Gölü’nünkini de Şeytan Kalesi almaya başlamıştır. “Havva kayalıklarda şeytanın ıslak tuttuğu uçurumun başına yaklaştı. Bir adım aşağısı, göğün yere asılı durduğu boşluk. O boşluğu derinleştirerek akıyordu Karaçay. Şeytan’ın itelediğine inanılan uçurumdan göz kararı birkaç adım geriye geçildi.” (s.139)
Romanın ikinci bölümünün sonları ve üçüncü bölümü bizi bir muammayla baş başa bırakmaktadır. Özellikle romanın üçüncü bölümüne geldiğimde beni İnat Hikâyeleri filmine tekrar götürdü. Filimdeki bir sahne muamma çözme üzerine kurgulanmıştı. Romanda da yazar adeta bizi bilmece içine alarak yazılan romanın kim tarafından yazıldığını okuyucuya çözdürmek istemektedir. “Yazarın kitabı mı yoksa kadının zihninde tasarladığı bir hayat mı?” (s.182)
[1] Murat Yazıcı, Boşluğun Ötesi Eruşeti, Klaros Yayınları, Ocak 2024