GÜNÜMÜZÜN KARACAOĞLAN’I: HEVES ALİ
Deli gönül gezer gezer gelirsin
Arı gibi her çiçekten alırsın
Nerde güzel görsen orda kalırsın
Ben senin derdini çekemem gönül
(Karacaoğlan)
At üstünde sırtında sazıyla diyar diyar gezer, gittiği her yerde bir güzele sevdalanır, Karacaoğlan.
Edebiyatımızın en kadim geleneklerinden biridir, âşıklık. Âşık, bir kültür elçisidir, gittiği her diyarda sevdaya gark olan “yürek işçi”sidir*. Gezdiği, gördüğü yerlerin kültürünü başka bir coğrafyaya taşır. Bu vesile ile kültürlerin birbirini tanımasına ve birbiriyle kaynaşmasına yardımcı olurlar. Âşık, uzun süre duramaz bir yerde. Ona; her yer gurbettir, her yer sıla… Sevdalarını bilmediğimiz gibi sılaları da belirsizdir. Onları sahiplenen çok olur, Tebriz’den Azerbaycan’a, Azerbaycan’dan Türkiye’ye kadar… Yürekleri açıktır, sevdanın her türlüsüne.
Kemal Varol’un, Âşıklar Bayramı[1] bizi alıp götürüyor: Karacaoğlan’a, Dadaloğlu’na, Seyrani’ye, Mahsuni’ye, Çobanoğlu’na…
Roman; Avukat Yusuf’un, “Dinelemeye, her şeyden kaçıp sessizliğin içine dalmaya, ruhumu ele geçiren bu şehri ve hatıralarını geride bırakmaya…”(s.16) ihtiyacının olduğunu hissettiği uykusuz bir gecede başlıyor. Dışarıda bir ses duyan Yusuf, kapının merceğinden baktığında yirmi beş yıldır görmediği babasıyla karşılaşır. “Babam, tamı tamına yirmi beş yıl sonra, bir elinde yıllanmış üç telli bağlaması diğer elinde ahşap bavulu kapımın önünde diz çökmüş, gece vakti aniden ortaya çıkmış mahcup bir konuk veya geçip giden zamandan borcunu mahsup etmeye gelmiş eski bir alacaklı gibi öylece beni bekliyordu.” (s.18)
Bu girişle birlikte romanın baba-oğul çatışması temi bağlamında gelişeceğini hatta baba ile oğlunun yirmi beş yılın muhasebesini yapacağını düşünüyoruz. Yusuf’un, “Yine de her oğul gibi, ne kadar direnirsem direneyim daha en başından babama yeniktim.” (s.21) babasıyla bir hesaplaşma içinde olmayacağının kendinin babası kadar geçmişin muhasebesini yapmayacak kadar yorgun olduğunu görüyoruz.
Babadan, aradan geçen yirmi beş yıl çok şey alıp götürmüştür. “Yirmi beş yıl sonra gördüğüm yaşlı babamın beli âdeta bir soru işareti gibi hafifçe bükülmüş, artık zorlukla hareket ediyordu. Hırıltılı nefesine engel olamaya çalışıyor, yürürken duvarlara tutunuyor, yine de bütün bu haline rağmen arada bir başını hızla kaldırıp ısrarla dinç görünmek istiyordu.” (s.23) Oğlu gibi babanın da geçmişin muhasebesini yapmaya gücü yoktur. Baba, Heves Ali, yirmi beş yıl sonra oğluyla hesaplaşmaya değil vedalaşmaya gelmiştir.
Romanın diğer bir teminin de Âşık Heves Ali’nin hayatına yaptığımız yol hikâyesi olduğunu belirtmiştik. Âşıklar Bayramı, daha çok bir yol romanıdır. Diyarbakır’dan başlayıp Kars’ta biten bir yol hikâyesi… Bu yol hikâyesi baba-oğlun yolculuk sırasında yaşadıklarından daha çok Heves Ali’nin yaşamına yapılan yolculuğun hikâyesidir.
Heves Ali, çok hastadır ve son günlerini yaşadığını bilmektedir. Bunun için de oğlu Yusuf’tan başlayarak geride bıraktığı yaralı yürekleri son bir kez görüp, onlarla vedalaşıp Kars’ta düzenlenecek olan Âşıklar Bayramı’na yetişip tüm dostlarıyla helalleşmek istemektedir. Bu yolculuk bir anlamda Gezgin Âşık Heves Ali’nin hayatına yapılan seyahattir. Sılayı gurbet, gurbeti sıla olarak gören Heves Ali’nin âşık geleneği ile örtüşen hayatına tanıklık ederiz. Heves Ali, elinde üç telli bağlaması, bedenin tükenmiş haliyle oğlu Yusuf’la birlikte tutarlar Kars’ın yolunu. Heves Ali, toprak olmuş yârenlerinin kabrini ziyaret ederek hayatta olan ve geride bıraktığı kırgın yürekleri görüp helâlaşır. Heves Ali, başta âşıklar çevresi olmak üzere gittiği her yerde saygı görür. Yazar, âşıklar geleneği bağlamında usta-çırak ilişkisine de değinmiş olur. Heves Ali, bu geleneğin devamının ağırlığını ve sorumluluğunu bir anlamda Yusuf’a yüklemiştir:
“Sonunda zorlana zorlana, “Şunu bir tutar mısın?” dediğini işittim bir tek.
Son sözü bu oldu:
“Şunu bir tutar mısın?”
Üç telli bağlamasını elinden alıp başka bir diyeceği var mı diye merakla yüzüne eğilirken, karşılaştığımızdan beri hep iki büklüm olan bacaklarının dümdüz ileri uzandığını, gözlerinin kapandığını gördüm.” (s.225)
Heves Ali, üç telli bağlamasını oğlu Yusuf’a bırakarak ona el vermiştir. Artık bu geleneğin temsilcisi Yusuf’tur. “İçimden babamdan kalma bir hece, elimde üç telli bağlaması, başımı çevirip bizi Arguvan’a götürecek sisli yola, yaklaşan kışa ve sanki o an Kars’ta değil de, yıllar önce Arkanya çarşısında hemen önümde el ele yürüyen o babayla küçük oğluna baktım son kez.” (s.227)
Roman, metinlerarasılık ilişkiler bağlamında ayrıca değerlendirilmelidir. Yazar hem kendinden önceki metinlere gönderme yapıyor hem de kendi eselerine. Daha önceki eserlerindeki, örneğin “Ucunda Ölüm Var”ın kahramanlarını bu romanda görüyoruz. Bu bağlamda “ Kemal Varol Edebiyatı” veya Kemal Varol Külliyatı” diyebileceğimiz bir edebiyat oluşmaktadır. Eserler bağımsız okunabileceği gibi taşların yerli yerine oturması tüm külliyatın okunmasıyla mümkün olacaktır. Bu anlamda Kemal Varol’un hikâye ve romanlarını nehir eser olarak da değerlendirebiliriz.
Kemal Varol edebiyatında dikkat çeken diğer bir husus: Gerçek coğrafyadan yol çıkarak kurmaca oluşturduğu Alakan coğrafyası. Alakan coğrafyası yazarın hikâye ve romanlarında bir şekilde bizi selamlamaktadır.
Romanın bir diğer temi de babasıyla aynı kaderi paylaşan Yusuf’un hikâyesi. Heves Ali, oğluna sadece âşıklık geleneği içinde el vermemiştir. Yaşadığı hayatı da Yusuf’a miras bırakmıştır. Yusuf, Yılız’la sürdürmek istemediği bir ilişki yaşamakta ancak “ … on beş yıl öncesinde kalan günlerimizi, üzerime şefkatle titreyişini, yavaş yavaş bana el sallayan gençliğimin o tutkulu, kayıtsız ve gamsız günlerini özlüyordum.” (s.45) tüm belleğiyle Aylın’da kalmıştır. Özellikle Yusuf’un, Aylın’a mail yoluyla gönderdiği mektuplar şiirsel bir özellik katmaktadır, romana.
Şair, öykücü, roman yazarı Kemal Varol’un Âşıklar Bayramı âşıklık geleneğini, bu gelenek içinde baba-oğul ilişkisini, üstü örtük de olsa siyasi ve sosyal olayları; akıcı dili ve duygusal yönüyle okuyucuyu akıntısına alıp giden bir roman ya da kitabın arka sayfasında da yer aldığı gibi “Âşıklar Bayramı içli bir türkü…”
[*] Ahmer Arif
[**] Hasan Ali Toptaş
[1] Kemal Varol, Âşıklar Bayramı, İletişim yayınları, 2019