Edebiyatta en çok kullanılan metafor, kavram ve olgulardan biri de uykudur. Türk Dil Kurumu Sözlüğü’ne baktığımız zaman uyku: “Dış uyaranlara karşı bilincin, bütünüyle veya bir bölümünün yittiği, tepki gücünün zayıfladığı ve her türlü etkinliğin büyük ölçüde azaldığı dinlenme durumu. Çevrede olup bitenin farkında olmama, gaflet, aymazlık. Doğada görülen sükûnet durumu. Gerçeği görememe, aymazlık.” olarak tanımlanıyor.
Uyku ve uykusuzluk durumları; psikologları ve psikiyatrilerin ilgi alanı olmuş Freud, Jung ve Erice Fromm gibi bir çık bilim adamı bu kavramlar üzerinde fikir yürütmüşlerdir. Erich Fromm’a göre uyku, bilincin işlevlerine devam ettiği bir durumudur. [1]
Dünya edebiyatında, uyku, uykusuzluk ve buna bağlı olarak rüya metaforu sıkça işlene gelmiştir. Homeros’un Odysseia’dan, günümüze kadar birçok eserde kendine yer bulmuştur.
Türk edebiyatında ‘yalancı ölüm’ [2] olarak adlandırılan uyku; ilk yazılı eserlerden Divan edebiyatına, Divan edebiyatından Modern edebiyata kadar her zaman ele alınan mecaz, motif ve olgulardan biri olmuştur. Uykunun, özellikle Türk Halk edebiyatının ürünlerine yoğun bir şekilde sirayet ettiği görülür. “Türk mitolojisinin en önemli kaynakları olan destanlarda ve onları takip eden Dede Korkut hikayelerinde de ölüm ve uyku birlikte tasavvur edilmiştir. Aynı zamanda uyku kutlu sayılan kahramanları çabucak büyüten ve geliştiren bir davranış olarak anlatılır.”[3]
Edebiyatımızda kapsamlı olarak uyku kavramı, olgusu ve etkinliği üzerine ‘28 kalem darbesi’ ile yazılmış bir eser, Müstakil Eylem.4 Turhan Gürhan’ın editörlüğünde yayınlanan kitabın sunuş bölümünde uykun etkinliği irdeleniyor. “Başkaları ile yatabilirsiniz, ama kendi uykunuzu uyursunuz. Evcil bir eylemdir. Rüyanızdan başka kimse yoktur uykunuzda. (s.9)
Uykularımızda hayatımıza dahildir. Uykudan bozma bir hayat yaşıyoruz. (s.11)
Sümer Kral Destanları’ndaki uyku ile ilgili alıntılarla başlıyor eserimiz. “327. Sonunda uyku “krala” üstün geldi.” (s.15)
Fatih Atila, edebi eserlerden yola çıkarak uykunun değişik hallerini anlatıyor. “Uyku benim için Mabed’den ziyade bir sığınaktır.”(s.23)
Fuat Sevimay; aynı zamanda çevirisini de yaptığı James Joyce’nin, Finnegan Uyanması adlı eserinden yola çıkarak uykunun psikanalitik boyutunu ele alıyor. “Uyku, uyanama, yeniden uyku, bilinçaltı, tarih, bilinç, yeniden uyanma…”(s.40)
İbrahim Dizman; uyku, rüya kavramlarını edebi eserlerden örneklerle insan üzerindeki etkisine değiniyor. “Uykuların ve rüyaların, en derin hatıralar gibi, peşimizi bırakmayışının, her fırsatta kendini hatırlatmasının bir nedeni olmalı; bildiğimiz gerçeklikten daha farklı bir neden…”(s.49)
Makbule Aras Eivazi; uyku, rüya ve imge bağlamlarını örnekler vererek somutlaştırıyor. “Gerçeğin, biricik özümüze yansımasından doğar belki de rüya. Ama asıl mesele o biricik özün nasıl biricik olduğunu hiçbir zaman bütünüyle açıklanamayacak oluşudur.”(s.56)
Sibel Yerdeniz; Gezi Olayları’nda, geceyi Taksim Meydanı’nda karşılayan bir anlatıyla başlayıp uyku durumunu felsefe ve edebiyatla iç içe veriyor. “Savaş meydanında uyku, cephenin her iki tarafındaki ‘insan’ları eşitleyen tek şeydir; uyurken asker ya da düşman değilsinizdir.”(s.62)
Özlem Türe, şiirlerden yola çıkarak uykunun galibiyetini anlatıyor bir anlamda. “Kendinizi açlıktan öldürebilirsiniz ama uykusuzluktan öldüremezsiniz. (s.74)
Cahit Ökmen, öykülerde hareketle uyku uykusuzluk durumunu irdeliyor. “Uykusuz gece, sabaha yakın saatler… (s.85)
Hakan Akdoğan, masallardan yola çıkarak uykunun psikanalitik ve kapitalist sistem içindeki yerini ele alıyor. “ Kapitalizm ile ‘üstben’ kavramı arasında bir tür yapısal benzerlik vardır. Kapitalizm arzu yaratır. Arzu boşaltılabilen bir yapı değildir, tam anlamıyla doymayan bir bünyeyi açığa vurur. İnsanlar rasyonel biçimde hareket edemezler, ürünle birlikte gelen anlamların peşindedirler. Anlamalar, ürünlerin hayatımızdaki işlevlerinden öteye gider.Bu bir uyku hali değil midir?(s.92)
Gülayşe Kocak, her okuyanın kendinden bir şeyler bulacağı bir tarzla yaklaşıyor konuya. “Kendimi yatakta onun kollarına atmak için aslında can atsam da, salonda, kanepedeki yerimden kalkmamak, yatağa gitmemek konusundaki ısrarım, ona güvenmemeden:” (s.99)
Semih Gümüş’ün; uyku, uyanıklık ve bellek üzerine derin bir yazısı. “Yatağa bildiklerimizin belleğiyle gireriz, uykuya çekildikten sonra gördüklerimiz düpedüz şaşırtıcıdır, şaşarak, bazen korkuyla uyanırız. (s.106)
Zeynep Köylü; heykel, şiir gibi sanatsal yapıtlarda yola çıkarak rüya ve imge kavramları üzerine özlü bir yorumlarda bulunuyor. “ Bir çocuğun oyun alanındaki garip hatta korkutucu nesneleri olağan görmesi gibi şair ve rüya gören kişi de, başı sonu olmayan imgeler ülkesinde başkalarına tuhaf gelen şeylere şaşırmaz; öznel ve nesnel algılama biçiminin ötesine geçer. (s.119)
Gamze Güller, yazmanın uyku ve hayatın devinimi içerisindeki yerini anlatıyor. “Belki de bir şeyler değişiyor biz uyurken. Hiçbir şey olduğu yerde durmuyor da gözle görülmeyecek kadar küçük değişiklikler oluyor.” (s.124)
Haydar Ergülen, uykunun insan hayatında neler ifade ettiğini uyku lezzetinde anlatıyor. “Bu yazının kardeşleri, arkadaşları, aynı sıra ve sınıfı paylaştıkları, mavi yakalıları, beyaz yakalıları, gri yakasızları, hızlıları, yavaşları, yoldaşları, kiracıları, yurtsuzları, mülksüzleri, ezcümle yazınız yurttaşları olan sözcükler, virgülden soruya noktalamalar, noktasızlar, boşluklar, “Güzelliğin on para”dan daha fazla ettiği beyhude bir aşkla uykuyu severler. (s.129)
Ahmet Gürata, sinema uyku ilişkisi üzerinde çıkarımlarda bulunuyor. “Uykuyu uzun ve tek düze imgesini beyazperdeye taşımaya ise ancak avangard sanatçılar cesaret eder”. (s.138)
Sezai Sarıoğlu; Rebecca Solnit’ten alıntılarla uyku üzerine psikolojik, felsefi ve sosyolojik saptamalarda bulunuyor. “Rüya ise uykuda, âşık hava sinemasında seyredilen bir filmdir.” (s.146)
Feray Kara, uyku mefhumunu bir öykü içinde açıklıyor. “Uyku nedir diye sorsalar bana: Bir çocuğun kırmızı kurdelesidir okuma bayramında yakasına taktığı. (s.162)
Julise Okkalı, uykuyu felsefi ve psikolojik açıdan ele alıyor. “ Yarım kalan bestesini rüyasında tamamlayan, romanların kayıp parçalarını bulan, rüyalarını resimleyen pek çok sanatçı var.” (s.170)
Enis Batur, uyku ve uykusuzluğu ‘Enis Batur’ derinliği ile anlatıyor. “Bazı kitaplarım bana önce uykumda göründüler. Sonra kaybolanlar olmuştur, uyandığımda gördüğümü anımsamışımdır da, ne gördüğüm sisten çıkamamıştır; sonra kaybolmayanlar da oldu: Uyanınca masama gidip çatı çattım, bazı kitaplarım öyle, oradan hareketle yazıldı, ete kemiğe büründüler.” (s.173)
Serhan Ergin, uyku ile insanoğlunun mücadelesini ele alıyor. “ Ne yapıp ediyor, bir punduna getirip insanı esir almasını, kucağına düşürmesini iyi biliyordu bu uyku dediğimiz sinsi düşman.” (s.177)
Gürsel Korat, unutma ve uyku ilişkisi bağlamında ele alıyor konuyu. “Uyku ve rüya ile uğraşan her insan aslında bir şekilde unutma ve anımsama konusuna gelip takılacaktır.”(s.196)
Hakan Günday; bilinç, bilinçaltı, uyku ve uykusuzluk olgularını Zihni’nin öyküsüyle anlatıyor. “Zihni’nin asıl merak ettiği, gözü dalmışken nasıl görünüyordu. Bugüne kadar dünya üzerinde gözü dalmış bütün insanlar ve Zihni için asıl gizem buydu.” (s.201)
Fadime Uslu, 65 yaşına kadar uyuyan bir kahramanın hikâyesi ile ele alıyor konuyu. “Uyanıkken ya da mışıl mışıl uyurken gördüğümüz rüyanın onca gürültüsüyle maruz kalan bedenimizin bir yankısı olduğunu, uyanınca sahneler ya da kareler anımsadığımız şeyin rüyanın kendisi değil de sadece uykunun anısı olduğuna karar verdik.” (s.211)
Faruk Duman, ölümle uyku arasındaki ilişkiyi irdeliyor. “Sonra aklımıza ölümün uykuya benzeyip benzemeyeceği geliyor.” (s.215)
Mario Levi, uyku ve hatırlatma bağlamında sıcak, samimi bir öykü ile anlatıyor konuyu. “Uykuların hatırlattıkları bu zaman yolculuğunda birbirine karışabilirdi.” (s.222)
Turhan Gürhan, uykunun çeşitli hallerini anlatıyor bize. “Uykuya dalmak var, uykuya düşmek var, uykusuzun uykusu var, uykuların dünyası var…” (s.228)
[1] Erich Fromm, Rüyalar Masallar Mitoslar, Arıtan Yayınevi
[2] Pertev Naili Boratav, 100 Soruda Türk Folkloru, Gerçek Yayınevi
[3] Çukurova Üni. Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü, Prof. Dr. Mine Mengi Adına Türkoloji Sempozyumu (20-22 ekim 2011) Bildirileri
[4]Editör Tarhan Gürhan, Müstakil Eylem,Karagarga Yayınları