21 Ağustos 1911’de Mona Lisa’nın Louvre Müzesi’nde sergilendiği yerde olmadığı fark edilir. Bu olayın üzerine müze bir haftalığına kapatılarak, her tarafı aranır. Ama nafile! Tablo kayıptır, çalınmıştır. Bu hırsızlık olayı basına da yansır. Polis, Picasso’yu bile sorguya çeker. Hırsızlığın üzerinden iki yıl geçtikten sonra, hırsızın Vincenzo Perugia adlı bir İtalyan olduğu anlaşılır. Sonuçta La Jakonde daha da meşhur olarak Louvre Müzesi’ne döner.
Bıktım artık canımın sıkıntısından
İçimdeki bu ruh yıkıntısından
aldı fikrim şu hisseyi:
Müzeyi
gezmek iyi
müzelik olmak fena!
Ben bu maziyi hapseden saraya
öyle ağır bir hükümle kondum ki,
çatlarken sıkıntıdan yüzümde yağlı boya
mecburum durup dinlenmeden sırıtmaya
Çünki
ben o Floransalı Jokondum ki
Floransa’dan daha meşhurdur tebessümüm.
İşte tam bu günlerde, sürekli müzeye gelen bir Çinli turiste aşık olur. Adının Si-ya-u olduğunu öğrendiği bu Çinliyle gözlerin sesiyle konuşur. Geceleri okuyan, gündüzleri kumaş dokuyan bu Çinli şöyle bir soru yöneltir Jokond’a:
Tanklarının kırk ayaklı tekerlekleriyle
pirinç tarlalarımızı ezenler
şehirlerimizde cehennem imparatorları gibi gezenler:
SENİN
seni YARATANIN nesli mi?
Bu olaydan sonra Çinli bir daha gelmez müzeye. Ve öğrenir ki Jokond, gönlünü kaptırdığı Si-ya-u,
Pariste fazla bağırmış diye
Çin sefirinin camını kırmış diye,
Fransa’dan sınır dışı edilir.
Kitabın birinci bölümü Jokond’un kendini çizen ressamı suçladığı şu dizelerle sona erer.
Dilerim ki
kübist bir ressama fırça olsun kemikleri
Leonar da Vinçinin,
boyalı elleriyle sarılıp boğazıma
altın kaplama bir diş gibi ağzıma
bu mel’un tebessümü taktığı için…
Şimdi tayyaremiz
Afrikanın üstünde gezen
sıcak rüzgârların içindedir.
Yukarıdan bakınca Afrika bir
kocaman keman biçimindedir.
Sevgiliye giden bu uzun yolculuğun bir kısmı uçakla, bir kısmı da fırtınalı Çin denizinde sefer eden bir İngiliz gemisiyle yapılır. Zorlu bir yolculuktur bu. Sonunda Şang-Hay şehrine gelirler. İki sevgili tam da birbirlerine kavuşacakken Si-ya-u öldürülür.
Ve işte böyle bir ölüm günü
Şang-Hayda kaybetti Floransalı Jokond
Floransadan daha meşhur olan tebessümünü
Edebiyatla ilgilenenler bilirler, hüsnütalil diye bir söz sanatı vardır. Bir olaya gerçek nedeni dışında güzel bir neden bulma sanatıdır hüsnütalil. Nazım Usta, Mona Lisa’nın yarısı kaybolmuş gizemli tebessümüne hüzünlü bir aşk hikâyesi kondurarak hüsnütalil değil ama hüzünlütalil sanatı yapmış. Mona Lisa’yı Louvre’dan kaçırarak Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin gibi Jokond ile Si-ya-u aşkının kahramanı yapmış. İyi ki öyle yapmış.
[1] Nazım Hikmet “Bütün Şiirleri”, YKY, Dördüncü Baskı, 2008, Sayfa: 80-109