O Denli Güzel öyküsünü oturduğum semtin insanlarından yola çıkarak yazdım. On yıldır Kadıköy’de yaşıyorum. İstanbul’a Kıbrıs’tan Kıbrıs’a da İskenderun’dan taşındık.
Kadıköy’e taşınmadan evvel, Lefkoşa’daki evimizde internetten bir harita açıp Kadıköy’ün, Moda’nın, Yeldeğirmeni’nin sokaklarını gezerdim. Babamın büyük bir özlemle anlattığı yerlere bakar, onun anılarıyla efkârlanırdım. Oturacağım parkı, yürüyeceğim yolu hafızama kazıdım. Vakit geldi Kadıköy’ün içine düştüm. Tam olarak böyle oldu. Babamın anılarının içine düşmüştüm sanki.
Zaman geçtikçe semti, insanını, esnafını tanıdım. Yaşadığım yerde esnafla iyi bir ilişki kurmaya çalışırım, gün olur oturup çaylarını içer, dertlerini dinler, dert anlatırım. Semtin müzisyenleri de ilgi alanıma giriyor. Çünkü her sokakta farklı bir ses duyabilirsiniz. Bahariye’de klarnet sesi sokağı ele geçirmişken Moda’da kız meslek lisesinin önünde caz yapan amcalar görebilirsiniz. Biraz daha aşağıya, sahile indiğinizde kayalıkların kenarında santuruyla bir genç başını kaldırmadan müziğini icra etmektedir. Rıhtıma, iskeleye vardığınızda bağlamasıyla türkü okuyanlar, elinde mikrofonuyla arabesk bir şarkıyı hissederek söyleyenlere denk gelebilirsiniz.
Oturduğum semti karış karış ezberledim. En sakin ve nezih sokağını da bilirim geceleri kâğıt toplayanların yüklerini nerede boşalttıklarını da. Bu anlattıklarıma ek olarak yürümeyi çok severim. Yoğurtçu Parkı’ndan Kalamış’a gider bir sigara süresi kadar dinlenip oradan Fenerbahçe Parkı’na doğru yola çıkarım. Buranın kedileri ve güneşi meşhurdur. Herkes Moda Çay Bahçesi’nden günbatımını izlemeyi sevse de bir de Fenerbahçe Parkı’na gitmelerini tavsiye ederim.
Her şey tamam, Kadıköy artık bu kadar dediğimde, hep farklı bir şey çıkıyor içinden.
Yeldeğirmeni’nde kahvede biri eski bir kabadayı hikâyesinden bahsediyor. Bir başkası çıkıp yıllar sonra akrabasının ölümü vesilesiyle buraya geldiğini ve ölen kişinin hikâyesini anlatıyor. Kısacası anlatmakla bitmiyor.
Peki, bu insanların hepsi benim kafamda nasıl şekillenecek? Kim iyi, kim kötü? Aralarında bir katil var mı? İçlerinde muhbir var mı? Gizli fantezileri neler? Hangi müziği dinlemekten hoşlanırlar?
Soruların hepsinin bir cevabı vardı bende. Hepsini iyice gözlemledim, oturdum sohbet ettim. Çoğunlukla dinledim.
Sanırım yaşadığım semti ve insanlarını dinleyerek O Denli Güzel öyküsünü yazdım.