‘‘İnsanlar kıyıcıydılar, kitaplara kaçtım.
Kelimelerle munisleştirmek istedim
düşman bir dünyayı.’’
-Cemil Meriç
Sanatın konusu ne olursa olsun, biçimi nasıl bir yüzeyde şekillenirse şekillensin daima insana dokunan, onunla ayakta kalan bir yanı vardır. Olaylar değişir, fikirler farklı dillere, duygular farklı renklere bürünerek muharririn kalemine dolar. Farklı kesimlerden yazarları buluşturan bir maden olarak insanın özünde yatan cevhere, hastalığa, arayışa bilhassa değişmeyen yanlarına, kendilerine has tekniklerle temas eden metinler/yazarlar evvela okurun zihninde sonra kanon içinde kendine yer bulur.
Mağrip, Isfahan, İskenderiye ve Karaçay yazarın etkilendiği ve öykü dünyasını şekillendiren coğrafyalar. Yazarın evvelinde sinema ve gezi yazıları yazıyor olması öykülerini doğrudan etkileyen bir unsur olarak karşımızda duruyor. Kutlubay’ın sinemaya duyduğu ilginin metinlerini biçimsel anlamda, yaptığı gezilerin ise kurmaca atmosferini yaratmada etkili olduğunu söyleyebiliriz. Kendisi bu durumu ‘Yolda olmak benim için hikâye toplamak’ şeklinde özetliyor. Örneğin ‘Kan Bağı’ öyküsü Kutlubay’ın İran gezisinden yola çıkarak yazmış olduğunu görebiliyoruz. Zira Kutlubay İran’a yaptığı yolculuğu Alandayız dergisinde gezi yazısı olarak da aktarmıştı. Yine ‘Kuyruk Doğdu Tuz Nehir Kuyruk Doğdu Bal Kuyusu’ hikâyesi kısaca hırslarıyla imtihan olan falcı çırakları üzerinden ilerleyen bir fal öyküsü. Bu öyküyü okuyunca eski zamanlarda yazılmış falnâmeler geliyor zihnimize. Bilindiği üzere Falnâme geleneği edebiyatımıza İran’dan gelmiştir. Falın nasıl bakılacağına dair usulü erkanın, bu işin sırlarının anlatıldığı falnâmeler o denli yaygınmış ki Orta Farsça döneminde basılan Kur’an’ı Kerim’lerin sonunda bile yer almıştır.
‘‘Fal insana bir kader çizemezdi evet ama kader yolunun binlerce yolundan açığı kapalıyı, uzağı yakını, hayrı şerri hatırlatırdı. Umuttu işte.’’
Ben Denizlerden Hangisiyim? kitabında bahse değer şekilde rastladığımız bir diğer husus Nart destanı. Nart destanı Adige, Abhaz, Karaçay, Çeçen ve İnguş gibi Kuzey Kafkasya halklarının ortak ürünüdür. Nart sözcüğü Adige dillerinde gözünü budaktan esirgemeyen, Asetince’de ise iri yapılı, güvenilir, kahraman anlamına gelir. ‘‘Bir Bulut Asılı İhtiyar Dağı’nda’’ öyküsü Nart ülkesi Tırna’nın melikesi Seteney Hanım’ın devlerle girdikleri savaşta yaralanması ve tedavisi için çalınıp kullanılan ejderha yumurtasının başlarına bela olmasını konu alır. Yazar birçok öyküsünde yaptığı linear anlatımı ana izleği bozmadan bu öyküsünde de yapar.
Madem Nartlar dedik. M. Fatih Kutlubay’a kendi hikayesinde başarılar dileyip Jake’nin oğlu Jema’nın (bed)duasıyla sözü bitirelim:
‘‘Koca Tanrım! Nartların bu zalim geleneğinin son kurbanı ben olayım. Elden ayaktan düşen son kurban. Son uğurlanan. Yoksa bu Nart milleti şu kadeh gibi gözlerden silinip gide.’’
Değerli yazarınız Soner Aydın’ın “aynalar ve denizler yahut büyüklere masallar” başlıklı yazısının; Qoshe.com’da benim fotoğrafımla yayımlandığını fark ettim. Sanırım isim benzerliğinden kaynaklanan bir hata olmuş. Söz konusu yazı bana ait değildir. Ben Gözlem Gazetesinde yazıyorum. Değerli yazarınızın emeğine saygısızlık yapmamak adına hatanın düzeltilmesi için gerekli girişimde bulundum. Takip etmenizi ve düzeltilmesi için gereğini yapmanızı rica eder saygılar sunarım.
bahsettiğiniz platform bizim ve birçok sitenin içeriklerini paylaşıyor. fotoğraf olayını da galiba otomatik olarak algılıyor. bizden kaynaklı değil. ilginize teşekkürler.