Walter Benjamin sözlü kültürlerde öykü anlatımı için, ‘’Gerçek yaşamın dokusu içine yedirilmiş nasihatler bilgeliğe dönüşür’’ der. Onu, ‘’Sözlü kültürlerin masalcıları, modern yazılı kültürlerin yitirdiği bir kavram olan bilge insan konumuna gelirler’’ diyerek Barry Sanders tamamlar. Bu bilge insanlar küçüklere masal büyüklere öykü anlatır. Peki öyküler sözlü kültürün doğal bir sonucu mudur? Yazılı kültür ona ne katar? Bir öykü yazılırken mi mükemmelleşir yoksa zihnimizde sürekli bir yaratım halinde kaldığında mı? Bütün bunlara öyle veya böyle bir yanıt verilebilir. Zira cevabı müphem sorular sormakta pek mahir değilimdir. Böyle bir giriş yaptım çünkü Sıddık Yurtsever’in ilk öykü kitabı Benden Başka Herkes beslendiği kaynak ve anlatım olanakları bakımından sözlü kültürle doğrudan bağlantılı. Hatta ‘’Bana masal anlatmayı öğreten anneme, masal okumayı öğreten babama…’’ ithafıyla başlıyor. Yani yazar anlatmanın da okumanın da ayrımında. İz yayınları arasından çıkan Benden Başka Herkes, Yurtsever’in Muhayyel, Mahalle Mektebi, İzdiham, Aşkar gibi dergilerde yayımlanan on yedi öyküsünü bir araya getiriyor ve doksan altı sayfadan oluşuyor. Kitap adını herhangi bir hikâyeden almıyor. Öyküler tema gözetilerek Hep Eksik ve Hep Hiç olarak iki bölüme ayrılmış. Birinci bölümde dokuz, ikinci bölümde sekiz hikâye yer alıyor.
Bir kitabın kapağına ‘’yanık sesle okuyunuz’’ veyahut ‘’türkülerle tüketiniz’’ diye yazılacak olsaydı herhalde bu Benden Başka Herkes olurdu. Zira neredeyse bütün öykülerde satır aralarından bir arabeskin nağme nağme yükseldiğini duyarsınız. Öyküler fonunu bu türkülerden alır adeta. Hakkı Bulut’tan Nuri Güzelses’e, Ferdi Tayfur’dan Malatyalı Fahri Kayahan’a, Müslüm Gürses’ten Selda Bağcan’a, yaranın ne kadar tonu varsa seslendirildiği bu öyküleri okurken, yazın sürecinde yazarın kalemine kimin eşlik ettiğini de hissederiz.
Yurtsever’in öyküleri okuru çabucak kavrayıp hikâye atmosferine çeken samimi bir üsluba sahip. Çay ocaklarında vatan kurtarırken kaynana tasallutundan yuvayı kurtaramayan Hasan’ın, Melahat uğruna bağırsakları harap olan Bahattin’in, boğazlı bir kazağa damlayan beyaz bir lekenin sürüklediği mazinin, ölüm ile hayat arasında vakitsiz karşılaşmaların, aile içi şiddetin, mal ihtirasına kurban giden muhtarın, depremin geride bıraktığı mesuliyetin, köyden kente göçün ve reyhan çayının kokusundan yayılan efsanelerin konu edildiği Benden Başka Herkes yazarın dil kıvraklığıyla üstesinden geldiği okuru yormayan metinlerden oluşuyor. -Beni hangisinin en çok etkilediği konusunda ayırt edemediğim bir hâl içindeyim.- Perspektif genelde birinci tekil anlatımla şekillenirken herhangi bir öyküde Yurtsever’in kahramanlarından biri olarak bulabilirsiniz kendinizi. Benden Başka Herkes acının feryat figan kopmadığı, sevincin kahkahalara yaslanmadığı bir anlatıma sahip. İsmet Özel’in tabiriyle Ağız dolusu gülmeden taşlıkta / söğüt gölgesinde gülümsemek gibi… Yurtsever’in kahramanları çaresizliği tatmış, çoğu zaman da kırıldığı dalından yaprak açmış kimseler. Yazar dil oyunlarına girmiyor, satır aralarından nasihat etmiyor, bilmediği bir dili konuşmuyor. Gösteriyor ve bizi kendi dünyamızla baş başa bırakıyor. Ne diyelim o vakit. Okurunu bulsun, bahtı açık olsun.
İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz ve kullanıcı deneyiminizi geliştirebilmek için Cookie kullanıyoruz. Cookie kullanılmasını tercih etmezseniz tarayıcınızın ayarlarından Cookie’leri silebilir ya da engelleyebilirsiniz. Gizlilik politikamızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.