Binlerce sözlük yutan ve yuttuğu her kelimeyi hüzne elverişli bir keman solosu gibi daktilonun tuşlarına işleyen yazar Nilgün Marmara…
“Sonra giderdim bir hiç için…” diyordu henüz ilk satırlarında Marmara. “Metinler” kitabı Nilgün Marmara’nın Türkçeye armağan ettiği en güzel gülüştür bana göre. Çünkü bu “Metinler” sözlüğümüzün günümüzde bile kenarda köşede kalmış hor görünmüş kelimelerini okşayarak onları bizlerle barıştırma yoluna girmiştir. Buradaki yazıların çoğu Nilgün Marmara melankolisi ve gidiş arzusunu temelinde barındıran satırlar içerir. Dikkat edilirse bir önceki ifade de gitmek eylemini “gidiş” gibi bir kelimeye çevirerek muhteva bakımından durağan bir kalıptan çıkarıp devam eden, sürekli ifade anlamında kullanıldı. Nilgün Marmara”nın bu “Gidiş Macerası” malum bir özgür kaçış ile son buldu.
“Biz güven çağına gelmiş olmalıydık, artık!” gibi dizeleriyle melankoli buhranının nedeninin açıklayan Marmara, kitabında bu gibi çeşitli tanımlamalar sık sık yer vermiştir. Okuyucularına yaşamın tüm yönlerini sıkı bir realistlikle ortaya koyan yazar, “Teslim oldum yalnızlığa göğün ve suyun her zaman var olacağını bilmeye” gibi yaşamın sarsıntılı yönleriyle birlikte bu sarsıntıların limanını da kelimeleriyle işaret eden bir deniz feneri gibidir. Metinler Nilgün Marmara’nın zirveye edebi anlamda zirveye çıkışının ve hayattan düşüşünün bir başlangıcıdır. “Borçluyuz daha çok yaşamaya!” gibi bir cümleyle yaşamın önemini vurgulayan bir yazar için “Metinler” kitabını “sonun başlangıcı” olarak nitelendirmek tam yerinde olacaktır.