Herkes zaman zaman zaman hayatının muhasebesini yapar. Kişi ne kadar kaçınırsa kaçınsın başına bir “musibet” isabet eder ve muhasebe kaçınılmaz olur. Ancak hiçbir muhasebe “nihai” ve “mutlak” bir netice vermez. Sonuçta zamanla ve mekânla sınırlı bir hayatımız ve idrakimiz var. Öldükten sonra hakkımızda yapılan “toplamlar” ömrümüz bitmiş bile olsa hakkımızda yapılacak hesaplaşmalar yapıldığı dönemlere ve muhasebe yapan kişilere ait birer ara toplamdan ibarettir. Neticede “insanoğlu”nun bütün hesaplamaları ve hesaplaşmaları ara toplamdır. Neyse bu başka ve uzun bir konu zaten.
Hatırladığım kadarıyla İsmet Özel, iyi bir şairle iyi bir marangozun muhabbet etmesi halinde iyi bir şairle kötü bir şairin konuşmasından daha anlamlı bir sonuca ulaşabileceğini, bu sohbetten iki tarafın da çok faydalanabileceğini söylemişti. Ahmet Mümtaz Taylan bu anekdotun neresinde duruyor peki? Tabii ki “iyi bir aktör” tarafında. Mesleğini, sanatını ciddiye alan, onu en iyi şekilde yapmak için gayret gösteren ve yeteneğinden ziyade gayretini anlamlı bulan Taylan, aktörlüğünün hakkını vermek için zihninde sık sık ara toplam almış. O ara toplamların hasılasının büyük kısmını onun oyunculuk performansında görüyoruz. Hasılanın yazıyla en ifade edilebilir kısmı ise “Ara Toplam”da kitaplaşmış.
Yine de ne yalan söyleyeyim, kitabın içindekiler sayfalarından ara başlıklarını okuyunca biraz tedirgin de olmadım diyemem. “Bir Yaşam Refleksi olarak Farkındalık”, “Eleştiriyi Karşılamak”, “Yapmak İstediğin İşi, Olmak İstediğin İnsanı Seçmek”, “Kendinle Barışık Bir Hayat”, “Aslolan Vicdanı Temiz Tutmak”, Öğrenmek Ama Nasıl?”, “Yeteneğini Keşfetmek ve Geliştirmek Nasıl Mümkün Olur?” “Konfor Alanından Çıkmak” gibi başlıkları art arda görünce bir kişisel gelişim kitabını mı okumak üzereyim tedirginliği kapladı benliğimi. Ancak sayfalar ilerledikçe kitabın bir kişisel gelişim gurusunun önü arkası sorgulanınca geriye iler tutar yanı kalmayan satırlarıyla alakası olmadığını görerek rahatladım. Taylan kitabını şu sözlerle nihayetlendiriyor: “Ben bütün bunları zaman içerisinde öğrendikçe unutmamaya çalışarak ve her gün ertesi gün bir daha hiç çalışmayacakmış gibi çalışarak yürütmeye çalıştım. Bu benim yordamım.” Kitabı standart piyasa işi bir kişisel gelişim kitabından farklı kılan tam olarak bu. Özellikle de “Bu benim yordamım.” cümlesi. Yaşanarak, çalışarak, okuyarak, düşünerek geliştirilen ve içselleştirilen bir yordam Taylan’ın yaptığı. O bu yordamı kimseye dayatmıyor, kestirme ve kolay bir yöntem önermiyor. “Ara Toplam” kendini iyi hisset, evrene pozitif mesaj gönder tadında mesajları kopyalayıp yapıştıran bir kitap değil.
Kitabın sonunda yer alan “Sevdiklerim” listesi de okurun dikkatine yeni filmler, kitaplar ekleyecek yahut zaten bildiği kitapları, filmleri tekrar ve yeni bir bakışla seyretmeye sevk edecek nitelikte. Her ne kadar bir tarih kitabı olmasa da yakın tarihin Ahmet Mümtaz Taylan’ın hayatında bıraktığı izleri takip edebileceğimiz bir kitapla karşı karşıyayız. “Ara Toplam”da yer alan ve yer almayan her detay, bir şekilde okuru olan bitene farklı bir açıdan bakma isteği uyandırıyor. “İnsanın Yurdu Neresidir?” sorusuna Ahmet Mümtaz Taylan’dan çok farklı bir cevap verseniz bile onun verdiği cevabın da sizin kendi ara toplamınıza bir katkısı olacağını düşünüyorum.
“Ara Toplam”ı emsal nehir söyleşi kitaplarından ayıran temel unsur, kitapta rolü soru sormakla sınırlı bir kişi ile cevap vermek için orada bulunan bir başka kişinin koordineli monoloğunun olmaması. Günümüz Türk edebiyatının dikkat çeken yazarlarından Irmak Zileli ile Ahmet Mümtaz Taylan’ın gerçek bir diyaloğundan oluşuyor “Ara Toplam”. Hikâye anlatmanın farklı yordamlarının temsilcileri diyebiliriz onlar için. Diyalog neymiş, nehir söyleşi nasıl yapılırmış gibi sorulara sağlam bir cevap veriyor “Ara Toplam”.
“Ara Toplam” okurunu kendi ara toplamını yapmaya davet eden bir kitap.
Sırf bu davetin hatırına bile okunabilir.