1-Ömer Faruk Yazıcı’nın “Âlemlerin Çöpçatanı” isimli bir hikâye kitabı, “Peri Palas” isminde de bir romanı var. Mitolojiye, fantastiğe, kadim anlatı geleneğine derin bir muhabbetle ilgi duyuyor. Bütün bu ilgilerini birer modern tür olan roman ve hikâye formu içinde yepyeni anlatılara dönüştürüyor.
2-Önce biraz biyografi. 10 Mart 1995 yılında İstanbul’da doğdu. Marmara Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Hikayeleri çeşitli dergilerde yayınlandı. FABİSAD üyesi. 2015 Gio Ödülleri hikâye seçkisi Düşlerin İzinde’de “Bir Büyü’cü Masalı” adlı hikâyesiyle yer aldı. Türk Edebiyatı Genç Sanat dergisinin yayın kurulunda. Bir sabah uyanıp, “fantastik edebiyat yazayım bari” diyerek mevzuya başlamamış.
3-Musallatlar, gulyabaniler, cadılar, üç harfliler… Bir Ömer Faruk Yazıcı metninde yer alan “yerli fantastik öğeler” listesinin çok küçük bir parçasını aktardım buraya. Tercüme olmayan bir Türkçe ile yazmanın dışında mürekkebiyle hayat verdiği karakterleri de kendi folklorumuzdan, edebiyatımızdan, tarihimizden devşirdiği unsurlarla inşa ediyor Yazıcı.
5-Tatlı bir ironi ve dozajında bir mizahla kaleme alıyor Ömer Faruk Yazıcı. Kıvrak ve akıcı bir üslubu var. İtalo Calvino’nun “Gelecek Bin Yıl İçin Altı Öneri” altbaşlığı ile yayınlanan “Amerika Dersleri” kitabının bölüm başlıklarını Yazıcı’nın metinlerinde birebir gördüğümü rahatlıkla söyleyebilirim. Neydi o başlıklar: Hafiflik, hızlılık, kesinlik, görünürlük, çokluk. (Calvino’nun ömrü altıncı bölüm olan tutarlılığı yazmaya yetmedi.)
6-“Âlemlerin Çöpçatanı”nda zengin bir konu ve tema yelpazesi dikkat çekiyor. Yaşadığımız zamanın meseleleri bir şekilde öykülerde yer tutuyor. Altı çizilip metinden kopartılabilecek mesajlar vermek sloganlar atmıyor Yazıcı. Edebiyattan da taviz vermiyor, söylemek istediğinden de.


7-İnsanlardan intikam alırken onları çaresiz bırakan “Ağaçlar” gibi ekolojik mesaj veren bir post-apokaliptik hikaye de var, “Havva Kadın Efsanesi” gibi kadına yönelik şiddeti ete kemiğe büründüren hikaye de. Bu noktada sözüm “fantastik edebiyat kaçış edebiyatıdır” diyenlere. Hadi bunu da açıklayın.
8-“Âlemlerin Çöpçatanı”nda yer alan son hikâye “Modern Zaman Cinleri”, başlı başına konuşulmayı hak ediyor. “Petrol Cinleri” gibi zamane üç harflilerini anlatan hikâye, şahsen bana “keşke daha uzun anlatılsaydı da bağımsız bir kitap olsaydı” dedirtecek kadar çağrışım gücü yüksek, dolu dolu bir metin.
9-“Peri Palas”, kadim kültürümüzün varlıklarının toplandığı, aralarında hayat-memat meselesi çatışmaların yaşandığı bir roman. Bir Marvel Evreni gibi bir “Peri Palas Evreni”nden bahsedebiliriz. En azından romandaki karakter zenginliği, böylesi bir evrenin kurulabileceği bir potansiyel taşıyor. Rahatlıkla söyleyebilirim ki romanda yer alan birçok karakter hem geçmişleriyle de hem de olası başka maceralarıyla başlı başına bir roman olma potansiyeline sahip.
11-Ömer Faruk Yazıcı’nın şu sorusu elbette manidardır ve kitap hacmine ulaşabilecek bir cevabı vardır: “…fantastik edebiyat her devirde edebiyatımızın vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Ancak bugün bakıldığı zaman bir alt akım yahut post-modern roman tekniğinin bir alt türü olarak görülmektedir. Bu da akıllara şu soruyu getirir. Mitolojiden menakıpnamelere oradan da Divan şiirinin son örneklerine kadar revaçta olan hayal âlemi ne oldu da bir alt türe dönüştü?” Fantastik edebiyatın ana akımdan alttür olmaya itilmesini eleştiren bu soru çok farklı boyutlar taşıyor.
12-Ömer Faruk Yazıcı’yı “Nane Molla” namıyla aratırsanız internette pek çok videoya, podcast’e ulaşacaksınız. Hüsnü Aşk okumalarından, ecdadımız nasıl söverdi sorusuna, sinema filmlerinden RPG oyunlarına birçok başlıkta yayınları var Nane Molla’nın. Kitapları kadar önemli ve kıymetli bu yayınlar. Göz atmakta fayda var.