“Söz ola kese savaşı /Söz ola kestire başı”
Yunus Emre
“Edebiyat yoldur ve işaret çubukları vardır etrafında. Açıktan mesaj vermek ve didaktik bir dil kullanmak okuyucuyu rahatsız edebilir. Semboller bu dili yumuşatan en güzel tercihtir.”
İsmail Turan: Öncelikle yazmak ile başlayalım istiyorum. Yazmak sizin için nedir?
Şule Köklü: Yazmak nedir sorusuyla ne zaman karşılaşsam bu türkü dilime pelesenk olur. “Hem okudum hem de yazdım yalan dünya senden bezdim…” Nedir mi yazmak aslında türkü sözlerinin de işaret ettiği gibi okumakla başlayan ve hep okumakla devam eden bir sürecin sonucudur. Okumadan yazamaz insan. Okurken duyular incelir okumayan kişilerden farklı duymaya, görmeye, hissetmeye başlarsınız. Sezgileriniz size kendini ayan eder. Yazmaya başladığınızda kuşku peşinize düşer. Yazdıklarınızı ilk eleştiren siz olursunuz. Niçin yazıyorum sorusunun gerçeğe yakın cevabı var mıdır bilmiyorum ama sancılı bir süreç olduğunu söyleyebilirim. Kaleminizden döküldükten sonra söz sizin şahidinizdir artık.
Şule Köklü: Aslında romanla başlamadım. Onlarca hikâyeden sonra roman ortaya çıktı. Bunları bir kitapta toplayamadım henüz. İlk romanım Yanık Maske’yi bir hikâye olarak başlamıştım. Romanı kırk yama bohçaya benzetirim. Kırk parça kumaştan güzel bir bohça meydana geliyorsa roman da kırk hikâyeden oluşan en güzel bütündür. Binbir Gece Masalları’na baktığımızda her biri birbirinden bağımsız bin bir masalın bir bütünlük içinde olduğunu görürüz. Roman da öyle. Romana nasıl geçtiğimi fark etmedim bile. Söz uzadı, olay büyüdü, dal budak saldı adı roman oldu. Edebiyatın hangi türünü yazarsanız yazın insanı yazarsınız, ya da ucu insana değer. Sanırım biraz detaycı bir yazar oluşumdan kaynaklandı bu geçiş. Biraz da kendime doğru bir keşfin sonucu.
İsmail Turan: Baltar romanınızda başkahraman olarak neden bir köpeği seçtiniz? Vermek istediğiniz bir mesaj mı var köpek üzerinden?
Şule Köklü: Baltar, benim için kıymetli çünkü edebiyatımızda bir ilki temsil ediyor. Kangal köpeğinin romanı. Yazmakla ilgili düşüncelerimden bahsederken edebiyatın ucunun insana dokunduğundan bahsetmiştim. Baltar’da beş kangal köpeği var, her biri birçok özeliği taşıyor üzerinde. Sadakat, sabır, sebat, çiğlik, ağırbaşlılık… Edebiyat yoldur ve işaret çubukları vardır etrafında. Açıktan mesaj vermek ve didaktik bir dil kullanmak okuyucuyu rahatsız edebilir. Semboller bu dili yumuşatan en güzel tercihtir. Tabi ki kangal köpeklerini de tanıtmak istedim. Mekân Köse Dağ’ın zirvesinde iki yaylaydı. Kangal köpeğinin insan, tabiat ve kendisiyle savaşını özetlemiş oldum.
Şule Köklü: Çocuk romanı yazmasam eksik yazmış olurdum. Zira çocukluk dönemi yazarın arşivini taşır elinde. “Kızılırmak Çocukları” en çok kendi çocukluğuma hediyemdi. Çocuğu insan fidesi olarak nitelendiririm fıtratın bozulmamış halini temsil eder. Dünyayı o duru ve bozulmamış insanların gözünden tanımak ve tanıtmak istedim. İyilik ve adalet kavramı etrafında şekillendi kitap. Anadolu da çocuk olmak nasılsa öyle çocuklardı bunlar. Olabildiğince saf ve çocuk.
İsmail Turan: Baltar romanınız okur tarafından güzel ilgi gördü. 4. baskısını yapıyor. Sizce Yanık Maske, Baltar’ın gölgesinde mi kaldı?
Şule Köklü: İnsan gibi kitapların da kaderi ve nasibi olduğuna inanırım. Her kitabım aynı eşit zorlukta yazıldı. Her birinin kendine göre kıymeti var gözümde. Okurun teveccühüne bıraktım onları. Ben yazdım bitti.
İsmail Turan: Selim İleri, “Yazarlığın, en çok alçakgönüllülüğe ihtiyaç duyduğunu biliyorum.” der. Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda?
Şule Köklü: Meyveli ağaç göğe doğru dallarını uzatmaz. Uzatırsa kırılmayı göze almış demektir. Kaldı ki ağırlığın gram gram arttığını en çok dal bilir. Ona yakışan ağırlığınca eğilmektir. Alçakgönüllülük insanı alçaltmaz, bilakis Allah ve kul gözünde yüceltir. Selim İleri bunu işaret etmiş olmalı.
Şule Köklü: Türküsü olmayanın ülküsü olmaz. Bir toplumun neyi yok ederseniz edin türküsü varsa diridir henüz. Türkü milli olduğu kadar evrensel değerler taşır özünde. Romanlarımda türküler var. Türkü dinlemeyi seviyorum belki de bu yüzden olsun istedim.
İsmail Turan: Reşat Nuri, Çalıkuşu’nun yazarı olarak anıldığını söylüyor. Ama kendisinin yazdığı onlarca eser daha var. Tek bir eserle yazarı anmak ne kadar doğrudur. Ya da sizi Baltar’ın yazarı olarak saysak diğer eserlerinize haksızlık ettiğimizi düşünür müsünüz?
Şule Köklü: Yazılan her eser yazarın evladı gibidir. Hiçbir evladı geride kalsın istemez fakat dedim ya her kitabın bir nasibi vardır. Teveccüh okurun.
İsmail Turan: Ağırlıklı olarak merhamet ve iyilik temalarını kullanıyorsunuz. Şu zamanda en çok ihtiyacımız olan iki şey aslında.
İsmail Turan: Son olarak yazmaktaki amacınız nedir, ne için, kim için yazıyorsunuz?
Şule Köklü: Bir amaç uğruna yola çıkmadım. Amaçtan öte araçtı benim için. Yazarken her sözü ilk benim gözüm okudu. Zaman zaman yazdıklarım birileri için niçin kıymetli olsun ki diye şüpheye düştüğüm oldu. Hâlâ da kuşku duyarım. Sözüm önce banadır, sohbetim okuruma. Yazmak yoruyor fakat başka sığınacak limanım yok.