TARHAN GÜRHAN: KARANLIĞIN TANELERİ, FİLMİN BİZE BIRAKTIĞI ENKAZI KALDIRMA ÇABASI
Meksikalı yönetmen Alejandro González Iñárritu’nun AmoresPerros-Paramparça Aşklar Köpekler filmine ilişkin estetik, sanatsal, siyasal, felsefik, eleştirel 17 çeşitlemeden oluşan, Karanlığın Taneleri üzerine (h2o Kitap, Temmuz 2022) kitabın editörlüğünü yapan Tarhan Gürhan ile söyleştik.
Hatice Günday Şahman: Kitaba geçmeden önce 2001’den beri defalarca seyrettiğinizi belirttiğiniz, henüz olmasa da yirmi yıl sonra kült film olacağını düşündüğünüz Paramparça Aşklar Köpekler’i konuşalım isterim. Film sizi neden bu kadar etkiledi? Iñárritu ve senarist Guillermo Arriaga’nın “Ölüm Üçlemesi” olarak anılan (diğer filmler 21 Gram ve Babel) üçlemenin bütünü üzerine değil de sadece AmoresPerros üzerine yoğunlaştınız? Filme ve yönetmen Iñárritu’ya dair neler paylaşmak istersiniz?
Tarhan Gürhan: Sorunuza cevap vermeden önce sinemanın içinden biri olarak şunu söylemem lâzım. İlk sinema yazımı bundan 34 yıl önce, arkadaşlarımla çıkardığımız 25. Kare Sinema Dergisi’nde 19 yaşında yayınladım. O günden bu güne sinema üzerine yazarak düşünüyorum. Daha sonra sinemanın farklı yerlerinde yönetmen asistanı, senaryo asistanı, belgeselci, kısa filmci olarak çalıştım. Sinema üzerine yazılarımı farklı farklı dergilerde sürdürdüm. Bu filmi 21 yıl önce Ankara Kızılırmak Sineması’nda 16:45 seansında izledim ilk defa. Çıkar çıkmaz 19:00 seansına bilet alıp tekrar izledim. Bu durum çok enderdir bende. Dövüş Kulübü’nde de böyle olmuştu. Ben filmi izlediğimde “ölüm üçlemesi” bitmemişti. İlk aşkım bu film oldu. Diğer ikisini de severim ama ilk göz ağrımın yeri başka. Beni en çok kurgusu etkiledi, heyecanlandırdı. Öykülerin birbirlerinin içine girişini çok sevdim. Hayat da böyledir. Siz bebeğinizi alıp yürürken, birileri önünüzdeki bankayı soymaya çalışıyordur.
Hatice Günday Şahman: Atlantik’in ötesinden gelen “Meksika Usülü” filmin ülkemizle akrabalığını, “Meksika’nın dibi ile Tarlabaşı, Beyoğlu’nun arka sokaklarının benzerliğini” hangi noktalarda yakalıyoruz?
Tarhan Gürhan: En çok suç noktasında yakalıyorum. İki memleketin suça en yakın mahalleleri buralar. Sosyologlar daha geniş açıklamalar, kıyaslamalar yaparlar ama Beyoğlu’nda uzun zaman yaşamış biri olarak suç benzerliklerini hemen görüyorum.
Hatice Günday Şahman: “Ölmeden yapılan acılı bir otopsi gibi film, şiddetin otopsisi, şiddetin estetiği,” Şiddetin öfkeli estetiği derken ne anlatmak istiyorsunuz? Ya da yönetmen ne anlatmak istiyor sizce?
Tarhan Gürhan: Bahsettiğiniz cümle kitaba bir “editör notu” yazdığımda çıktı geldi. Biliyoruz ki otopsiler ölülere yapılır. Önümüzde akan film birçok ölüyü barındıran ama canlı bir film. Bu kitapla filmin otopsisini yaptığımızı düşündüm hep. Yani film bitmişti ve yeniden seyredilene kadar da bitik kalacaktı. Bizzat filmin kendisinde gizli aslında sorunuz.
Hatice Günday Şahman: Karanlığın Taneleri’nin ortaya çıkışını “Filmin bize bıraktığı enkazı kaldırma çabası,” cümlenizi biraz daha açalım. Filmin kitaplaştırılması düşüncesi nasıl doğdu, meseleniz neydi tam olarak ve süreç nasıl gelişti?
Tarhan Gürhan: Yıllarca sinema yazarları bir kitap yaparlar diye bekledim. Unutamadım, defalarca tekrar seyrettim. Sarhoşken seyrettim, ayıkken seyrettim, aşıkken seyrettim, yazarken seyrettim, köpek gezdirirken seyrettim… Kısacası filmdeki karakterlerin her hallerinde seyrettim. Çok acayip bir süreç oldu ve sonunda kitap yapmaya karar verdim. Önce tek başıma bir kitap yazacaktım. Sonra farklı yorum ve görüşlerle daha geniş, daha çözümleyici, daha açımlayıcı bir kitap olacağını düşündüm. Bu fikrimi yazar arkadaşlarıma açtım. Hemen hepsi severek kabul ettiler.
Hatice Günday Şahman: Kitaba katkı sunan yazarları (Makbule Aras Eivazi, Sinem Cezayirli, Beril Azizoğlu, Enis Akın, Asuman Susam, Esme Aras, hayati baki, Hüseyin Alemdar, Baki Ayhan T., Yaşar Sökmensüer, Fatih Atilla, Ali Datlı, Cengis Asiltürk, Haydar Ergülen, Hakan Günday, Pembe Behçetoğulları ve Kurtuluş Yazıcı) ve yazıların kapsamını nasıl belirlediniz? Bu bağlamda daha önce de editörlük deneyimlerinizden yola çıkarak (Müstakil Eylem, Karakarga Yayınları) kolektif kitaplar hakkında neler söylemek istersiniz?
Tarhan Gürhan: Film, parçadan bütüne yayılan kurgusuyla, sihirbazların iç içe geçmiş çemberleri gibi. Bu kitapla filmi sarmak, kuşatmak istedim. Filmin bütün katmanlarını söktüm ve muhatabı olacağını düşündüğüm yazar, yönetmen, senarist, akademisyen, felsefeci, şair arkadaşlarıma hayalimi anlattım. Senaryosunu senaristlere, rejisini yönetmenlere, çözümlemeleri akademisyenlere hatta filmin müziğini bir müzik yazarına yazdırdım. Onlar da çok güzel metinler çıkardılar.
Bu tür kolektif kitaplar okur için çok iyi fırsat. Bir kitapta 17 farklı bakış üzerine topluca bir okuma yapabiliyorlar. Tematik kitapları hep sevdim. Arada beni tahrik eden konular olduğunda buna benzer kitaplar yapacağım.
Hatice Günday Şahman: Filmi izleyenler ya da izlemeyenler için kitabı okumak hangi yönlerden açımlayıcı olur? Filmi ilk çıktığı tarihten beri defalarca izlediğinizi yazmışsınız. Kitap çıktıktan sonra farklı yazarların görüşleri, eleştirileri, alt okumaları, değerlendirmeleri doğrultusunda tekrar izlediniz mi? Ben bunu böyle düşünmemiştim, nasıl kaçırdım dediğiniz noktalar oldu mu? Şahsen benim oldu
Tarhan Gürhan: Kitap çıkmadan önce yazıları defalarca okudum. Bazı uzun metinler dışında hiçbir arkadaşıma müdahale etmedim. Hepsi kendi meşrebince usta yazarlar. Benim için de öğretici, açımlayıcı, çözümleyici yazılar oldu. Asıl hoşuma giden, boş ver “Paramparça Aşklar ve Köpekleri, başka film yapalım” diyen olmadı. Bu memlekette hep tersi olur ve akıl veren çok bulunur. Filmi bütün yazarların sevdiği belli oldu.
Tarhan Gürhan: Aksine, şiddeti görmezden gelince ortadan kalkmıyor. Bana kalırsa kanırtılmış sert sahneler iyi ki var. Hem yönetmenin tavrı, tarzı ve sinema dili için hem de biz seyirciler için. İrkiltmek gerek insanoğlunu diye düşünüyorum. Cicili bicili filmleri hiç sevmedim zaten. Şiddet zaten normalleşti. Kimse olanlara şaşırmıyor. Bu film ve kitap şaşırtır biraz umarım. İnsan eninde sonunda hayatının bir yerinde yüzleşir, yüzleşecek. Bundan korkmak ikiyüzlülüktür. Seyirci rahat koltuğunda oturup, 110 dakika rahatsız oluversin. Kim bilir belki kendi küçük dünyasının dışında neler oluyor onu görür.
Hatice Günday Şahman: Aradan bu kadar zaman geçtikten sonra filmiyle ilgili (belki kendi ülkesinde bile yazılmamıştır) böyle bir kitap çıkarılması yönetmen için şaşırtıcı ve gurur verici bir durum olsa gerek. Kitapla ilgili yönetmenle bağlantıya geçtiniz mi? Kitabı göndermeyi düşündünüz mü?
Tarhan Gürhan: Düşünmez miyim… Araştırdım, internet aleminde 21 tane resmi sitesi var İnarritu’nun. Hangisi onun bilemedim. Kitaba Avrupa’dan ve Amerika’dan yayıncı arıyorum. İngilizce’ye çevirttiğimizde İngilizcesi’ni ulaştırmayı istiyorum. Türkiye’de tek film üzerine bu kadar farklı kalem yazmadı daha önce. Karanlığın Taneleri’nin eşi benzeri yok yani. Dünyada ise bu film üzerine iki kitap yapılmış. Biri senarist Arriaga’nın İspanyolca kitabı, bir de İngiltere’de bir kitap yayınlanmış.
Hatice Günday Şahman: Ülkemizde ve dünyada sinema yayıncılığı hakkında neler söylemek istersiniz? Bu konuda bir boşluk var mı sizce?
Tarhan Gürhan: Türk Sineması her zaman olduğu gibi çok sıkıntılı bir dönemde. Sinema yayıncılığı daha da zor durumda. Bundan 30-40 yıl öncesine bakın yine durum aynıydı. 70’lerde epey senaryo kitabı basılmış. Daha çok ilgi varmış o dönemde. Bu gün sinema kitabı okunmuyor. Marlon Brando kitabı ikinci baskı yapmadı bu ülkede! Filmi seyrediyorlar, ama gidip kitabını almıyorlar. Sinema kitabı basan yayınevi sayısı çok az. Bu noktada h2o Yayınları cesur bir karar alarak kitabı destekledi. Bu piyasa koşullarında sinema kitabı basmak resmen delilik. Bu deliliği yaptıkları için h2o’ya teşekkürlerimi iletiyorum buradan da… En çok yayıncı bulamamaktan gecikti kitap. Kitaba ve filme olan inancım tam olmasaydı iki sene yayıncı arayamazdım. Vazgeçerdim… Bıkardım…
Hatice Günday Şahman: “Sinema genetiktir, sevdiğin yönetmenlerin genlerini taşırsın,” diyorsunuz. Peki siz farklı mecralarda filmler üzerine yazarken hangi ustanın genlerinden etkileniyorsunuz?
Tarhan Gürhan: Bu böyledir, sevdiklerinize benzersiniz zamanla. Genlerini taşımaktan mutlu olduğum yönetmenler var elbette. Kubric, Bunuel, Fellini, Pasolini, Haneke, Altman, Trier, Godard, Wenders, Kusturica, Akad, Erksan, Güney… Burada sayamayacağım kadar çok genetik geçiş var.
Hatice Günday Şahman: Odaklandığınız ve yazmayı/derlemeyi planladığınız yeni bir proje var mı masada?
Tarhan Gürhan: Masamda bitmiş dört dosyam yayınlatılmak için bana göz kırpıyor. “Ey okur” yerine, “ey yayıncı” diyorum… Bu ara en çok hazırladığım “arzu kitabı”yla uğraşıyorum. Sanatın bütün dallarında arzuyu arayan çok yazarlı bir kitap. Türkiye’de neredeyse kalem oynatılmamış bir alan “arzu”, eşi benzeri olmayan bir kitap daha olacak.
1969’da Ankara’da doğdu. Antalya’da Akdeniz’e baka baka büyüdü. ODTÜ’sini sıkıntıdan yarım bıraktı. Ankara Üniversitesi, İletişim Fakültesi’nde Gazetecilik eğitimi gördü.
- Kare, Leman, Hürriyet/ Gösteri, Edebiyat ve Eleştiri, Uç, Virgül, Varlık, Kaçak Yayın, Budala, Artimento, Notos Öykü, Kurgu, Akıl Defteri, Patika, Dünyanın Öyküsü, Kedici, Üç Nokta, Psikeart, Akköy, Birikim, Psikesinema, Sözcükler, Natama, Öykü Gazetesi, Kirpi, Cumhuriyet Kitap, KEgibi sevdiği çeşitli dergilerde bir göründü bir kayboldu.
“Çizgilerle Deprem Albümü”/ Leman Kitapları (2000),
“Aşık Öyküler”/ Okuyanus Yayınları (2002),
“Bir Berber Bir Berbere” / İletişim Yayınları (2015),
“İşte Hayat Böyle Bir Şey…” Yem Yayın (2018).
olmak üzere dört ortak kitaba katkı sağladı.
“Müstakil Eylem / Uyku Üzerine 28 Kalem Darbesi” (Karakarga Yayınları, 2020) “Karanlığın Taneleri/ Bir Film Üzerine 17 Çeşitleme” (h2o Yayınları, 2022) adlı kitapların editörlüğünü yaptı.
Bu kitaba varabilmek için, önce şunları yazmak zorunda kaldı:
“Oyuncaklar Görmesin” (Yasak Elma Yayınları, 2007) ve
“Ekmek Balığı” (Bencekitap Yayınları, 2011) adlı iki ‘kıpkısa öykü’ kitabı.
“Bir Gece Kediniz Eve Sarhoş Gelirse” (Bencekitap Yayınları, 2012) adlı mizahi kedi kitabı.
“Alkoliçe/ Kendini Kundaklama Dersleri” (İletişim Yayınları, 2012) adlı bir günce.
“Endişe Bebekleri” (Bencekitap Yayınları, 2014) adlı şiir kitabı.
“Uçurumu Koruyan Korkuluk” (Karakarga Yayınları, 2020) adlı bir günce.