-SUNUŞ-
UYKU VE BAŞKA TEFERRUATLAR
I.
Ve sonra uyuduk…
II.
“Uyku da nereden çıktı?”, diyebilirsiniz. İnsanın en müstakil, en yalın, en masum, en savunmasız, en eylemsizmiş gibi görünen eylemidir uyku. Evet, eylemdir. Başkalarıyla birlikte yatabilirsiniz, ama kendi uykunuzu uyursunuz. Evcil bir eylemdir. Rüyanızdan başka kimse yoktur uykunuzda.
Uykuyla çocukluğumdan beri sıkıntılı bir ilişkim var. Bir türlü yıldızımız barışmaz. Hep çok uyudum, hep farklı zamanlarda uyudum, kimsenin uyumadığı zamanlarda… 29 saat kesintisiz uyuduğum olurdu. Uyumanın da bir adabı var, “Çüş yani!” derler adama. Gençliğimden itibaren gece yaşayıp, gündüz uyumaya başladım. En çok bunu sevdim. Uyku mesafesi bıraktım yaşamla aramda.
Uykunun yolculuğunu takip etmek istedik. Uyku birçok soruyu barındıran bir hadise. Uykuya çıkan yollar nelerdir? Bizi nerelere götürür? Uyku her gün başvurduğumuz ama nasılını çok da bilmediğimiz bir mekanizma. Daha çok rüyayı biliyoruz. Elimizde en çok rüya var. Hudutları çok geniş, nasıl işler? Uykudan geriye ya da ileriye doğru akıp gidebilir miyiz? Uykuda neyi ararız? Uykunun bittiği yer uyanıklık mı? Uyuduğum uykular nereye gitti? Uyku bir olasılık mı? Ne zaman başladı? Hep var mıydı?
Sorular akıyor aklımdan: Bana uykuyu yazdıran şey nedir? En başta merak… Uykuda bu kadar zamanımız geçiyor ama tam olarak bilemiyoruz neler döndüğünü. Yarı karanlıkta kalması merakımı daha da artırıyor. Uykunun haritası, sınırları yok, Amerika’daki de uyuyor, sen de uyuyorsun, eylem aynı. Uykuda geçenler, olup bitenler neler? Uykunun evi neresidir? Nerede yuvalanır? Zihnimizin içinde mi? Emsal uyku var mıdır? Uykunun bize söyledikleri nelerdir? Uyku neyi inşa eder? Yorgunluktan mı yapılmıştır? Yoksa icat mı edilmiştir?
Uykunun dişlileri nasıl döner? Rüyalar bize neyi gösterir? İkinci bir hayattır uyku, içinden rüyalar geçer. Görgü tanığı olmayan, yalnızca sizin olan rüyalarınız vardır elinizde. Uykun senindir, ama rüyanı yaşadığın dünya belirler. “İnsanlar uyanıkken yalnızca bir tek dünyayı paylaşırlar. Ama uyudukları zaman her birinin kendi özel dünyası olur. Herakleitos’tan sonraki iki bin beş yüz yıl boyunca insanlığın uyku âlemine bakışı hep aynı kaldı: Uyku ölümün küçük kardeşiydi. İçine asla girilemeyen ama rüyaların yorumlanması sayesinde yalnızca kıyısından köşesinden şöyle bir bakılabilen bir sırlar âlemiydi.” A. Alvarez/ Gece/ Gece Hayatı, Gecenin Dili, Uyku ve Rüyalar kitabından.
Televizyonun uyku ilacı olarak kullanıldığı bir dünyada, uykunun o iyileştirici gücüne, karışıklıkları çözme gücüne bırakmalıyız bedenlerimizi. Uyku gezegeninde gezinmek zorundayız. Uykunun mızrakları saplanınca bedenine, yapacak bir şeyin kalmaz, gidip uyuyacaksın o meşhum uykunu. Bakalım başına neler gelecek!? Çünkü uykusuzluk; uykunun vidalarının gevşemesi hâlidir. Eğer o vidaları sıkılamazsanız gününüz sersem sersem geçer. Uyku ile uzlaşmak lâzım. İnat edip uykusuz kalırsan sonu fena. Uykuna itaat etmezsen, uykusuz kalırsan düşünce akışın çok hızlanır. Konsantrasyonun azalır, dikkatin çabuk dağılır. Hata yapmaya başlarsın. Huzursuzlanırsın. Ajite olursun. Yine de uykum beni dinlemiyor bir türlü. Gelince yatıyorum, gidince kalkıyorum. Yakası bağrı açılmış uykular uyumak istiyorum. Paldır küldür gelen uykular vardır mesela. İlla ki o uykuya yatmanız gerekir. Onları seviyorum. Görev gibi uyumak, uygun adım yatağa gitmek istemiyorum. Sabah bir yere yetişmek için erken uyumak istemiyorum. Uyku yapmam lâzım kendime. Büyük ve mutlu bir uykum olamadı hiç.
Uyku sondajı yapmayı denedik bu kitapta. Sonunda uyku denen yarı karanlık seyrin, kendine özgü olduğuna vardık. Her insan gibi uykusu da biriciktir. Biriciktir derken; kullanılmış, ikinci el bir uyku yoktur mesela. Hepsi orijinaldir. “Sahibinden kiralık bir uyku” bulsak da uyusak ya da “Sahibinden Uyunmamış Uykular” satılsa da alsak!
İnsanlar uyku seçmezler, seçemezler, uyurlar. Biri bizi uyutsun diye bekleyen, uyutamadığımız bir beynimiz var. Uykudayken bile… Uyku bahane aslında, beyin kendini temize çekiyor.
“Askerin ‘uyku sorununu’ çözmek için bugün deniz biyologlarıyla çalışıyorlar. İnsanların aksine beyin loblarını kontrol edebilen balinalar-yunuslar uyumuyor; bir lobları uykuya dalınca diğeri uyanık kalıyor! İnsanoğlu uykusuzluğu başarabilir mi?”(aktaran, Soner Yalçın/ Sözcü Gazetesi/ 28 Mart 2018) Bu gibi tartışmalar yaşanıyor bilim dünyasında. Bir vakit gelecek insan belki de uykusuzlaşacak!
En güzelleri hep vakitsiz uykulardır. Her şey masum bir esnemeyle başlar. Sonra uyku dalgası gelir. Kıvrılıverirsiniz. Yorgunsunuz, göz kapaklarınız ağırlaşıyor, uykunun dışından içine geçiyorsunuz. Gerisi senaryosunu beyninizin yazdığı, rejisini hayatın yaptığı rüyanıza kalıyor.
Delik deşik uykular uyuduğumuz az değildir. Yine de uyku gevşemenin en güzel hâlidir. Başka hiçbir şeye benzemez, tıpkı ölüm gibi. Tek farkı birinden dönebiliyor olman. Bir yığın insanın en çok istediği şey uykuda ölmekmiş. Ölümü yaşamak istemiyor yani. Uyku zaten yarı ölüm. Ölüm içinde ölüm yaşamak istiyorlar!
III.
Uykularımız da hayatımıza dâhildir. Uykudan bozma bir hayat yaşıyoruz. İnsan ile uykusu: “Bana nasıl uyuduğunu söyle sana kim olduğunu söyleyeyim.” diyecek kadar özgün.
“bozar korkuyorum uyanmayayım
başka birinin uykusunun ortasına”
diyor Anita Sezgener, al benden de o kadar.
Ne için ayık kaldığınız önemli, yoksa uyuyun gitsin. Bunca yaşadığımız şeye rağmen hâlâ uykusu gelenler bu kitaptan uzak duracaklardır. Bölmeyelim onların uykularını. Uykudaki/ler uyanıklara sağır çünkü. Uykusu gelen başka kapıya!..
Uykuya yerleşme denemeleri bu okuyacağınız metinler. 24 edebi deneme, Sümer Kral Destanları’ndaki uyku ile ilgili bölümler ve 3 öyküden mürekkep bir bütün bu kitap. Artık uykunun kiracısı olmaktan ev sahipliğine ulaşacağız sanki!? Uykuyu daha görünür kılmak için yazıldılar. Dünyanın en güzel uykuları bu kitabın içinde. Çünkü onları biz uyuduk. Şimdi çağrışımlar âlemine gidiyorum. Yatmaya… Uyku gemisi kalkıyor.
IV.
Kendimi sessize aldım. Çok zorlu ama tatlı bir süreçti, uyuya uyuya yaptım bu kitabı. Uykusuzluk da çektim uyku içinde… Hem deneyimleyip hem yazarak… Elinizde tuttuğunuz kitap, 72 yazarla, 1000’den fazla telefon görüşmesi, 2500’den fazla mailleşme sonucu, 2,5 yıla yayılan; 913 paketten fazla sigara, sınırsız çay ve kahve ve büyük bir heyecanla meydana geldi. Sonuç: Değdi.
Uykusuzluk çeken, “Koltukta uyukluyorum, yatak diken.” diyen annemin tatlı taciz atışlarına, ince alaylarına rağmen oldu bu kitap. “Ne yazıyorsunuz şimdi uyku üzerine? Uykun gelince uyursun, geçer gider. Sonra tekrar uyursun.” diyordu bana. Uykulu ve eğlenceli bir süreçti. Her yazarla birlikte ben de yeniden yazdım sanki. Aklıma gelmeyen bir yığın yeni düşünce, detay yakaladım onlarda. Zevkli bir serüvendi. Her yazı yeni bir heyecan yarattı. Yazarlarımızın hepsi bir ilham yörüngesi oluşturdular.
Sizin uykunuzdan çalmak için “uyku kitabı” yaptık. Siz uyumak istiyorsunuz, biz uykunuzdan çalmak istiyoruz. Uykuların Robin Hood’u gibi. Sadece orman farklı…
V.
Bir uzun uyku ölüme de benzer, ama bu benzerlik uyanınca ölümden döner. Eğer aradığınız uykuya ulaşılamıyorsa, bir daha uyuyun. İyi uyku yamuk yapmaz.
Ocak’ 2020/ Ankara
Kitapta yer alan isimler Ercan Kesal – Fatih Atila – Fuat Sevimay – İbrahim Dizman – Makbule Aras Eivazi – Sibel Yerdeniz – Özlem Türe – Cahit Ökmen – Hakan Akdoğan – Gülayşe Koçak – Semih Gümüş -Zeynep Köylü – Gamze Güller – Haydar Ergülen – Ahmet Gürata – Sezai Sarıoğlu – Feray Kara – Jülide Okkalı – Enis Batur – Serhan Ergin – Ethem Baran – Gürsel Korat – Hakan Günday -Fadime Uslu – Faruk Duman – Mario Levi – Tarhan Gürhan.