Yazılı tarih ortaya çıkmadan önceki asırların, özellikle de bu geçmişin daha derin katmanları hakkında gerçekten ne bilebiliriz?
Görkemli bir harabeye -örneğin Gize’deki Büyük Piramit’e veya Roma’daki Kolezyum’a- hayran kaldığımızda çok uzun zaman önce gerçeğin nasıl olduğunu hayal etmeye çalışabiliriz. Bugünlerde hayal ettiklerimizin çoğunu bize medya, özellikle de anlatıcıları, oyuncuları, muhteşem kostümleri ve heyecan verici aksiyonuyla geçmişi renkli ayrıntılarla anlatan belgesel filmler veriyor. Mısırlıların ve Romalıların da elbette yazılı tarihleri vardı. Ama mesela M.Ö. 50.000’de yaşayan ortalama bir insanın sıradan bir günü hakkında gerçekten ne bilebiliriz? O tarihten günümüze ne yazık ki hiçbir yazılı eser kalmadı.
Bugün artık Antik Roma’daki yaşam hakkında, yazının icadından önce ve çoğu bilginin topraktan parça parça çıkarılması gereken tarih öncesinin derinliklerindeki yaşam hakkında bildiğimizden çok daha fazlasını biliyoruz. Ancak, beş milyon yıl önce, kuyruksuz iri maymun benzeri atalarımızın tropik Afrika’da dolaştığı zamanlara ilişkin neredeyse hiç doğrudan bilgiye sahip değiliz. Şu anki dünyada var olan şempanze ve bonobo kuzenlerimizle iskelet ve genetik karşılaştırmaları yaparak olasılıkları yeniden yapılandırmamız gerekiyor. Bu yolculukta ilerledikçe, bilgilerin ortaya çıkarılma yöntemleri de değişiyor. Fosillerle ve taş aletlerle başladığımız yolculuğu, modern dünyamızın dokusunu oluşturan insan popülasyonları ve dillerle bağdaştırabiliyoruz.
“Dünyamızın kaynakları sınırlı ve bu kaynaklar şu anda baskı altında. Onları daha adil şekilde paylaşmalıyız,” diyor Bellwood, “ayrıca, en azından kapitalist uluslar arasında, insanlığın geleceğinin sürekli bir büyüme olması gerektiğine dair yirminci yüzyıldan kalma o inançtan kurtulmalıyız.” Yirmi birinci yüzyıla ilerlerken, küresel nüfus artışı yavaşlıyor olabilir, ancak gelecek nesillerin bize saygı duyması için daha yapacak çok işimiz var. Beş Milyon Yıl, insanlığın maymundan tarıma uzanan o tuhaf ve büyülü hikâyesini anlatırken, gezegenimizin geleceği hakkında düşünmek adına da benzersiz bir fırsat sunuyor…
SAY YAYINLARI
445 sayfa
Çevirmen: Pelin Su ÜNAL