“Vahşi cinayetlere kurban giden kadınlar, kendi kız kardeşim ya da annemmiş kadar acı veriyor bana, çok üzülüyorum.”
“62-84 Anlaşılmadı Merkez” ile Antakya Film Festivali’nde “Jüri Özel Ödülü” ve Anatolia International Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülü , ABD’nin Delaware eyaletinde ilk kez düzenlenen (Best Of Festial) LGBTQ Unbordered internationel Film Festival’de en iyi ‘’Yabanı Dilde Kısa Film’’ ödülünü alan, erkek şiddeti ve nefret cinayetlerinin odağında 6284 sayılı kanunun uygulanmasındaki sorunları konu alan “62-84 Anlaşılmadı Merkez”, filminin senaristi ve yönetmeni Timuçin İpekusta ile filminin sürecini konuştuk.
Nuray Salman: Belgesel, tanıtım filmleri, TV programlarının kurgu yönetmenliği, yönetmen yardımcılığı, dijital video iş akışı ve içerik yöneticiliği… Timuçin İpekusta kim? Okuyucuya kendinizi sizin sözlerinizle anlatır mısınız?
Timuçin İpekusta: 1977’de Çorum’un İskilip ilçesinde dünyaya geldim. Sessiz, sakin, çok kitap okuyan, okuduğu ve izlediği hikâyelerden, hayal gücünden büyülenen bir çocukluk geçirdim. Lise yıllarımda yerel bir gazetede, amatör gazeteci olarak mesleğe başladım. Sonra sinema sevdası daha ağır bastı ve üniversite eğitimi için gazetecilik yerine Radyo, TV ve Sinema bölümünü seçtim. Mecburen çalışarak okuduğum için biraz uzatarak tamamladım. Mezun olduğumuzda, Türkiye’de 2001 ekonomik krizi yaşanıyordu. Bu şartlarda, ilk önce geçiminizi temin etmeniz gerekiyor ve sinema hayalini yıllarca erteleyerek, medya sektöründe değişik görevlerde çalıştım. Dediğiniz gibi, başta Kurgu Yönetmenliği sonrasında bazı dizilerde Yönetmen Yardımcılığı yaptım. Bilen bilir, klasik Türk dizi filmi işi, ömür törpüsü bir iştir ve yetiştirme derdinden hiçbir ayrıntıya önem veremezsiniz. Maddi olarak tatmin etse de, mesleki tatmin sağlayamadığımdan sonunda dizi işlerini bıraktım ve özel bir internet yayın platformunda İçerik Yöneticisi olarak çalışmaya başladım. Bu arada, başkalarına ait işlerde çalışarak gerçekten uzun zaman geçti ve artık bunu yapmalıyım diye düşünerek ilk kısa filmimi yazdım ve çektim. Devamını getirmeyi de çok isterim imkân olursa.
Nuray Salman: Bu yıl hiçbir şeyi pandemiden bağımsız düşünemiyoruz Sayın İpekusta. Pandemi nedeniyle pek çok film festivalleri ertelendi, gösteri şekillerinde değişiklikler yapıldı. Siz bu süreçten nasıl etkilendiniz?
Timuçin İpekusta: Ben senaryoyu 2019 yılının Ekim ayında tamamlamıştım. Senaryoyu yazınca, sıcağı sıcağına hemen çekeyim istiyorsunuz ama şartları ayarlamak çok zor oluyor ve vakit alıyor. 2020’nin Ocak ayının son günlerinde çekimleri yapabildik ve pandemi tamamen hayatımızı değiştirmeden önce filmi tamamlama şansımız oldu. Destek bulma ve daha iyi şartlar konusunda herkes beklememi telkin ediyordu. İyi ki dinlememişim diyorum şimdi. Filmi tamamlamayı başarmıştık ama pandemiden dolayı bütün dünya kapanma sürecine girince, festivaller ertelenmeye ve hatta iptal olmaya başladı. Bu kez de katılacak film festivali bulma sıkıntısı baş gösterdi. 6-7 ay filmi beklettim ve online da olsa yapılmaya başlanan festivallere başvurmaya başladım. Ödül kazandığımız da oldu ama gerçekten salonda olmadığınız, seyirciyle, basınla bir araya gelemediğiniz bir festivalin yankısı çok güçsüz oluyor. Netice olarak, çoğu alanda yaşandığı gibi filmimiz adına da şanssız bir dönemden geçiyoruz diyebilirim. Olan oldu artık ve dünyamız için bir an önce normale dönüş olmasını diliyorum.
Nuray Salman: Erkek şiddeti ve nefret cinayetlerinin odağında 6284 sayılı kanunun uygulanmasındaki sorunları konu alan “62-84 Anlaşılmadı Merkez”, filminin senaristi ve yönetmenisiniz. Bu bilinçli tercihi neden yaptınız?
Timuçin İpekusta: Bir insan olarak, çocukluğumdan beri erkek egemen toplumsal öğretileri asla benimseyemedim. Üstüne üstlük kadını hor görüp aşağılayan, her türlüsünden şiddet uygulayan anlayışla hep ters düştüm ve kişisel olarak mücadele ettim diyebilirim. Vahşi cinayetlere kurban giden kadınlar, kendi kız kardeşim ya da annemmiş kadar acı veriyor bana, çok üzülüyorum. Üstelik bunu büyük oranda engellemenin bir yolu olduğu halde… İlk imza ile katıldığımız İstanbul Sözleşmesi ve buna bağlı olarak 2012’de çıkarılan 6284 nolu yasa, caydırıcı yaptırımları, etkili önlemleri ve mağdurun korunmasına yönelik maddeleriyle çok önemli bir kanundur. Fakat gelin görün ki, polis çoğunlukla buna uygun hareket etmeyebiliyor, yargı kanunu görmezden gelebiliyor, mağdurlar bile haklarından habersiz, çaresiz durumda kaderine razı oluyor. Bütün kadın dernekleri, STK’lar bu konuda elinden geleni yapmaya çalışıyor ama yeterli olmadığı gibi, İstanbul Sözleşmesi’nin ve 6284 sayılı kanunun iptali gündeme getiriliyor. Buna gerçekten inanamıyorum. İrade ortaya koyarak, kanunu etkin bir şekilde uygulamak ve cinayetleri durdurmak varken, bazı zorlama rahatsızlıkları gidermek için kanunun iptal edilmesi düşüncesini aklım almıyor gerçekten. Bu durumda, şöyle demek istedim. ‘Bu kanunu, gücünü, kıymetini tam olarak anlayamadınız. Üstelik aile kurumu için tehdit gibi görerek yanlış anladınız.’ Filmimizin “62-84 Anlaşılmadı Merkez” ismi buradan geliyor.
Nuray Salman: Filmi çekmeye nasıl karar verdiniz? Hazırlık süreci nasıl başladı? Ne gibi zorluklar yaşadınız? Filmin oyuncu kadrosu nasıl şekillendi?
Timuçin İpekusta: Bahsettiğim bu mücadeleye ben de, kişisel bir destek vermek istedim. Farkındalık için belki küçük bir katkımız olabilir diye düşündük. Eşim Nurdan da beni çok destekledi ve hep yanımda oldu. Senaryoyu yazdıktan sonra, bütün eş-dost-tanıdık kim varsa hepsine fikrini sorup yardım istedim öncelikle. Senaryo için elimden geldiğince çok eleştiriler almaya çalıştım. Çünkü bir süre sonra sizde bir körlük oluşabiliyor, dışarıdan bir göz çok önemli. Küçük düzeltmeler, değişiklikler yaptım ama neticede ne istediğimi bilerek, yolumdan sapmadan ilerledim. Filmimiz kadın cinayetlerinin yanında, trans kadınlara yönelik nefret cinayetlerini de ele alıyor. Onların dünyalarını daha yakından tanımak için internette videolarını gördüğüm sevgili Cansel Derya Karagöz ve Okşan Büyük’la tanıştım. Bana çok destek oldular ve dünyalarını açtılar. Bir yandan prodüksiyon hazırlığı yürütmeye çalışıyorduk. Ben gerçek mekânlar konusunda mantıksız olsa da ısrarcıydım. Yani örneğin Tarlabaşı sahnelerini Beykoz Kundura Fabrikası’nda ya da Kadıköy’de çekmek istemiyordum kesinlikle. Bu da süreci biraz zorladı ama sonunda başarabildik. Bütçeniz yeterli değilken, oyuncu konusu da probleme dönüşüyor. Bu konuda da şans yüzümüze güldü. Makul bir ücrete ya da ücret talep etmeden gelmeyi kabul eden oyuncu arkadaşlarımız oldu. Hepsine tekrar çok teşekkür ediyorum. Trans kadınımız Cansu karakteri için kısa bir arayıştan sonra Seyhan Arman’a ulaştık ve kendisi projeyle çok ilgilendi ve oynamayı kabul etti. Gökhan Mumcu, dizi zamanlarından eski çalışma arkadaşımdır. Senaryoyu ilk okuyanlardan ve Koca rolünü teklif ettiğim ilk ve tek oyuncudur. Göksu Girişken, Kadın rolü için son anda anlaştığımız ve çok memnun kaldığım bir oyuncu arkadaşımız oldu. Burak Çevik’in ise Cansu’nun Belalısı rolünde, çok kısaltmak zorunda kaldığım küçük bir sahnesi var ama izleyince daha çok izlemek isterdim diyorsunuz. Gerçek mekanlar konusundaki takıntım oyuncu konusunda da var. Filmdeki trans karakterlerin hepsini gerçek trans kadınlar oynadı. Göçmen rolündeki Tajsher Yakub da gerçekten Suriyeli bir göçmen. Film kısa metraj da olsa, çok fazla halledilmesi gereken konu oluyor, inanın bu röportaja sığdırmak mümkün değil. Mesela koşturmaca sırasında filme müzik yapılması gerektiği hep geri planda kalabiliyor. Orada da müzisyen dostlarım Ayşe ve Ümit Önder kardeşler yardımıma koştular, sağ olsunlar.
Nuray Salman: Film maddi olarak sizi çok zorladı mı? Film için destek aldınız mı?
Timuçin İpekusta: Kısa filmler genelde tek mekânda geçer, mümkünse sadece bir-iki oyuncuyla çekilir bütçe olmadığından. Bizim film ise bunun tam tersi, uzun metraj bir filmin birkaç sahnesi gibiydi. Maddi olarak bir çözüm bulabilmek için çok uğraştım. Yerli-yabancı, destek olabileceğini düşündüğüm bütün kuruşlara başvurdum, görüşme talep ettim. Tamamına yakınından hiçbir dönüş olmadı, geri kalan çok azı da sonradan olumsuz olarak döndüler. Bir süre bekledik ama sonuç değişmedi ve ben filmi bir an önce çekmek istiyordum. Bu yüzden bankadan kredi çektim ve filmi öyle tamamladım. Sonrasında da bir destek alamadığımız gibi, akçeli bir ödül de alamadık henüz. Yani batmış durumdayız.
Nuray Salman: “62-84 Anlaşılmadı Merkez”, Antakya Film Festivali’nde “Jüri Özel Ödülü”nü, ardından Anatolia International Film Festivali’nde “En İyi Film” ödülünü de aldı. Film ayrıca; San Francisco TransGender Film Festivali’ne de seçildi ve festivale Türkiye’den seçilen tek film özelliğini de taşıyor. “62-84 Anlaşılmadı Merkez”, Uluslararası Suç ve Ceza Film Festivali’nde de finalistler arasında yer alıyor. Ödüller hakkındaki düşünceleriniz öğrenmek isterim… Ayrıca yönetmenliğini yaptığınız belgesel filmlerinizden de ödüller aldınız…
Nuray Salman: Yeni bir proje ile ilgileniyor musunuz bugünlerde?
Timuçin İpekusta: Pandemi sürecinde çokça duyduğum bir konudan ben de mustaribim. Yazmak için ne güzel bolca vakit var, bir sürü şey yazarım sanıyorsun ama olmuyor. Hiçbir şey üretemiyorum. Yapabildiğimde, “62-84 Anlaşılmadı Merkez”in uzun versiyonunu yazmak istiyorum. İzlediğiniz bu 15 dakika versiyonu aslında çokça kısaltılmış bir versiyon. Çoğunu senaryoda, birazını da kurguda attık. Bunun dışında kısa ve kaliteli olarak hedeflediğim mini dizi fikirlerim de var ancak çok erken aşamada henüz.