Tomris Uyar, güncelerinden birinde Haldun Taner Öykü Ödülü’nün kendisiyle Murathan Mungan arasında paylaştırılmasına niçin karşı çıktığını anlatır. Asıl itirazı, jürinin bu paylaştırma kararıyla kendini iki kıdemli yazarın üstünde bir yere konumlandırmış olmasınadır. Böyle bir paylaştırmanın olsa olsa yolun başındaki yazarları heveslendirmek için yapılabileceğini belirtir. Hatta reddettiği ödülün parasının derece alan yazarlarca bölüşülmüş olmasına sevinemediğini de ekler. Çünkü paylaşılmasını istediği şey ödül jürilerinin tepeden bakan tavrına yönelttiği itirazdır.
Tomris Uyar’ın bu güncesini aklıma getiren, bu yıl Neslihan Önderoğlu ile Barış İnce arasında paylaştırılan Melih Cevdet Anday Edebiyat Ödülü oldu. Fakat içimden yükselen okur itirazı, her ne kadar Neslihan Önderoğlu “yolun başındaki” bir yazar değilse de, Tomris Uyar’ınkiyle aynı değil. Hatta benimki itirazdan çok bir kuşku ya da soru sayılabilir.
Edebi türler arasındaki sınırların esnediği, dahası edebi türlere sıkıştırılmaya toptan karşı çıkanların çoğaldığı herkesin malumu. Bunu Bilge Karasu yaptığında, yazdıklarına öykü, roman ya da novella yerine “metin” demeyi tercih ettiğinde hissedilir, anlaşılır bir yanı oluyor. Fakat aynı anlaşılırlığa, bir yazar yazdığına “öykü” ya da “roman” dediğinde de ihtiyacımız var.
Sözü dolandırıp uzatmadan, her iki kitabı da okuyanlarla şu soruyu paylaşmak istiyorum: Neslihan Önderoğlu’nun “Yeryüzü Yorgunları”yla Barış İnce’nin “Sarsıntı” adlı romanlarının içimizde bıraktığı “roman” duygusu benzer ağırlıkta mı gerçekten?
Kendi adıma, “Sarsıntı”yı daha çok bir uzun öykü okur gibi okudum. Elbette Füruzan’un bir uzun öyküsünü ya da Leyla Erbil’in “Cüce” adlı novellasını okur gibi okuyamadım ama roman gibi de okuyamadım. Ve elbette kitabın hacminden bahsetmiyorum: Örneğin Marguerite Duras’ın hemen hemen eş hacimdeki “Sevgili”si sadece roman değil, büyük bir romandır.
Yusuf Atılgan “Anayurt Oteli”nin bir roman olmadığını söylemişse de, okurun içinde romana dönüşmüştür zamanla, yazarına rağmen. Ya da Leyla Erbil “Tuhaf Bir Kadın”ı önce öykü kitabı olarak yayımlattığı halde, sonradan onun bir roman olduğunda karar kılmıştır ve denk geldiğim kadarıyla Adalet Ağaoğlu dışında bu duruma kuşkuyla yaklaştığını dile getiren olmamıştır. Böyle örnekler yok değil. Fakat kapağında “roman” yazdığı halde, hatta kitap o kategoride bir de edebiyat ödülü almışken buna tam anlamıyla ikna olamıyorsak bu hissiyatımızla ne yapacağız?
İnternet sitemizden en verimli şekilde faydalanabilmeniz ve kullanıcı deneyiminizi geliştirebilmek için Cookie kullanıyoruz. Cookie kullanılmasını tercih etmezseniz tarayıcınızın ayarlarından Cookie’leri silebilir ya da engelleyebilirsiniz. Gizlilik politikamızı okumak için buraya tıklayabilirsiniz.