1-İnci Aral’ın yapıtları var oluşun çekirdeğine ulaşan bir bütünlük duygusuyla tamamlanırken okur da öz zenginliğinin kendinde var olduğunu henüz bilmediği yönleriyle karşılaşıp bütünlenmeye başlar.
2-Toplu eserinin ortak zemininde net, ödünsüz, kararlı, aydınlık ve evrensel bir siyasi itiraz yatar. Bu itiraz, gücünü edebiyata ait kılınmasından alır. Yalansız, çıkarsız ve sesini vicdandan alan bir edebiyattan.
3- İnci Aral’ı okumak insanı önce kendinden özgürleştirmeye başlar. Önce kendinize başkaldırmayı önerir. Bu önerisinin en önemli enstrümanları içtenlik ve dürüstlüktür.
4- “Ağda Zamanı” ve “Ölü Erkek Kuşlar” gibi otobiyografik ögeler taşıdığı hissedilen önemli yapıtlarından sonraki üretkenliği, kadın yazarların sadece bildikleri şeyleri yazabildiğine ilişkin yerleşik inancı yıktıkça yıkmıştır. Kitapları bir yazarın tez elden kendinden nasıl kurtulabileceğine de örnektir.
5- Edebiyat çevrelerinin yazılı anılarına bakıldığında, İnci Aral’ın arkasına hiçbir edebiyat lobisini almadığı görülür. Bu elbette öncelikle yazarın seçimidir ya da seçimlerinin bir sonucudur. Fakat peşi sıra görmezden gelinme, anılmama ve nihayetinde yalnız bırakılma ihtimallerini de akla getirir. İnci Aral için sezgisel biçimde zihnimizde oluşan imgede, yalnızlaştırıldığı anda tek yakını ve muhatabı okur olmuş bir yazarın güçlendikçe güçlenişi de saklıdır.
6- İnci Aral’ın yazılı anılarına, inceleme ve eleştirilerine baktığımızdaysa, yaşadığının tersine, kendinden sonraki kuşakları yalnız bırakmamayı seçtiğini görürüz. Fakat yazarı gerçekten heyecanlandıracak bir adayın ya da edebiyatın henüz çıkmamış olduğunu da fark ederiz. Okur için değilse de, genç yazarlar için önemli bir çıta ya da hedeftir bu.
7-Roman kişilerinin yaşadıklarına ve ruh iklimlerine baktığımızda yazarın yeni hayatın ve yeni insanın nabzını çok iyi tuttuğunu görürüz. Eskimeyen bir yazardır İnci Aral. Eskimeyen bir edebiyattır onunki. Fakat asla güncel değildir. Edebiyatını insana ait gerçeğin kayıtlarından biri haline getiren de budur. Yapıtları yakın ya da uzak değil, geniş gelecek zamana yazılmış gibidir. Örneğin “Yeşil” adlı romanı yıllar sonra gerçek oldu. Hem de yıllardır süren bir gerçeğimize dönüştü. Ama bugünler sona erdiğinde “Yeşil” kendi zamanını doldurmuş olmayacak. Çünkü insan, öyle görünüyor ki, yüz yıl sonra da kendini “Yeşil”in gerçekleşmiş hali içinde bulabilecek.
8-Marguerite Duras eşcinsel bir erkekle yaşadığı aşkı anlattığında, o erkeğin eşcinsel olduğu gerçeği yok sayılarak okunabilir. Okur, aşkı kendi kafasındaki cinsiyet ayrımına oturtup özdeşleşme sıkıntısı çekmeden romanı sürdürebilir. Fakat iki erkek ya da iki kadın arasındaki aşkı okutabilmek, iki hayvan arasındaki aşkı okutmaya çalışmak kadar zordur. “Kendi Gecesinde” bu zorluğu aşabilmiş sayılı örneklerdendir edebiyatımızda. Bunun nasıl başarıldığının sırrı İnci Aral’ın toplu yapıtındadır ve bu sırra ermek bizi daha iyi bir insan yapar.
9-Klasik tahkiyeyi altüst ettiği “Yeşil”de bile her şey yerli yerinde ve eksiksizdir. Artık içi boşalmış o deyişle, elbette ne anlattığı değil, nasıl anlattığı önemlidir yazarın ama İnci Aral bu düsturu yazarın ne anlattığını bilmemesi ya da unutması şeklinde almamıştır hiçbir yapıtında.
10-Herhangi bir İnci Aral kitabına başladığınızda o kitabı bitirirsiniz ve “Bu kitabı bana okutan neydi?” diye sorduğunuzda edebiyatın gizlerini görürsünüz.
11-J. M. Coetzee, “Yazarı ünlü yapan yazdıkları değil, kendini topluma sorun olarak sunmasıdır,” diyor. Söz konusu olan sadece ünse bunun böyle işlediğini söylüyor. İnci Aral, yazarın kendini toplumun bir sorununa dönüştürmeden de ün kazanabileceğinin örneklerindendir.
12-İnci Aral’ın kitapları, okurunun şu gelgeç dünyadaki en anlamlı, elle tutulur ve güzel anılarından biridir.
Türk edebiyatının en başarılı, en olmazsa olmaz, en onurlu ve en saygıdeğer yazarlarından biridir İnci Aral. Tolga Meriç de harika özetledi. Aral’ın edebiyatımıza ve insanlığımıza daha nice yıllar katkıda bulunması dileğiyle.