EDEBİYATTA İKLİM KRİZİ, EKO KURGU, İKLİM EDEBİYATI
Buket Uzuner’in Su, Hava, Toprak, Ateş Romanlarında Edebiyatta Çevre-Eko-Kurgu
(İklim Edebiyatı) ya da Ekokritisizm
İklim acil durumu (climate emergency) 2019 yılında literatüre girmiştir. İklim değişikliğinin sebep olacağı geri döndürülemez hasarı durdurmak için yapılan uluslararası sözleşmelerden biri 191 ülkenin taraf olduğu Kyoto Protokolü’dür. Bu protokolü imzalayan ülkeler, küresel ısınma ve iklim değişikliğine sebep olan gazların salınımını azaltmayı taahhüt etmişlerdir.
İkinci bir anlaşma 2015’te 195 ülkenin onayıyla kabul edilen Paris Anlaşması’dır. Bu anlaşma, sera gazı emisyonlarının tavan yaptığına ve yüzyılın ikinci yarısında iklim sorununun çözülmesi gerektiğine dikkat çekerek mümkün olan en kısa sürede uygulanması gereken somut bir küresel eylem planını ortaya koymaktadır. Bu protokolü imzalayan ülkeler her beş yılda küresel durum değerlendirme zirvelerinde bir araya gelmektedir. Ayrıca taraflara, her iki yılda bir sera gazı envanterlerinin ve ulusal gelişmelerin takibinin yapılması dâhil olmak üzere şeffaf bir sorumluluk çerçevesi çizilmesi yükümlülüğü getirilmiştir.
Dünyamızın yaşadığı bu iklim krizi insan kaynaklıdır ve genç nesile -bu bilinç edebiyat kaynaklı olsa da- yazar tarafından verilmek istenmektedir. Bu ise edebiyatın gücünün ve sağaltıcı yönünün apaçık bir göstergesidir.
Son kırk yılda buzul kalınlığından okyanusların ısısına, yüzey sıcaklığı değişiminden, yanan ormanlık alanlara, karbondioksit ve metan gazı seviyesinden şiddetli hava olaylarına kadar her bir göstergede kötüye gidiş görülmektedir. Kömür, petrol ve gaz üretimi sonucunda her yıl milyarlarca ton karbondioksit atmosfere salınıyor. Bunlar ise maalesef insan aktivitesi sonucu meydana geliyor.
SU KİTABI
Kitabın ana kahramanı Defne Kaman İstanbullu bir gazetecidir. Olaylar İstanbul’un azgın temmuz sıcağında başlar. Defne Kaman bir gün vapurda kaybolur. Kaybolmasından önce en son görüldüğü yer Kadıköy vapurudur. Kahramanımız dünyayı düzeltecek ilk mesleğin gazetecilik olduğunu düşünmektedir. Defne Kaman; çevreci, iklim aktivisti, doğa ve tabiat dostudur.
Anne babası küçük yaşta boşanan Defne Kaman; anneannesi, dedesi, annesi ve ablası ile İstanbul’da yaşamaktadır. Anneannesi Umay Bayülgen’in evi İstanbul’da Kalamış’ta hala ağaçlıklı kalmış bir ara sokakta, çok katlı apartmanların arasına sıkışmış gibi görünüyordu. 1930’larda yapılan bu ev çölde vaha gibi ışıldıyor, onu çevreleyen yemyeşil meyve ağaçları ve çeşit çeşit çiçekler bahçesini süslüyordu. Bir zamanlar bu sokaktaki bütün evlerde, toprağı ve cömert nimetlerini şükranla kucaklayan, sebze ve meyvelerini kendi bahçelerinden kendi elleri veya bahçıvanlarının emeğiyle üreten insanların yaşadığını hayal etmek güç değil, tamamen imkânsız görünüyordu.
Ezcacı, şifacı, otacı ve kam olan Umay Bayülgen; Türkiye’de türü tükenen endemik bitkiler, Asya ve Afrika dâhil pek çok egzotik diyardan getirttiği tohumlarla çeşitli ot ve çiçeği yetiştirir “şifa serası”nda.
Gazeteci Defne Kaman bir gün vapurda kaybolur. Ailesi onu çok merak eder ve aramaya başlarlar. Su kitabında kaybolmasından önce en son görüldüğü yer Kadıköy vapurudur. Marmara Denizi’nde yaşanan bir Yunus kurtarma operasyonundan sonra Defne Kaman; yunus katliamı ile de ilgili yazılar yazmış, çevreci bakışını o yazılarda ortaya koymuştur.
Sorumlu gazeteci Defne, Japonya’da yapılan “Yunus Avı Yasaklansın” diye oraya haber yapmaya gidecek davetli aktivistlerden de biridir.
Yazarımız Buket Uzuner, bu iklim edebiyatı çalışmasında kadim kitabımız, ilk yazılı siyasetnamemiz Kutadgu Bilig’e başvurmakta ve üçlemede hem roman kahramanlarına hem de okuyucuya oradan şifreler göndermektedir.
Serinin ikinci kitabında gazeteci Defne Kaman’ın yolu bu sefer Türkiye’nin sessiz sakin ili Çorum’a düşer. Gazeteci Defne Kaman, tarihi eser kaçakçılığı ile ilgili bir haber yazısı hazırlamak için Çorum’a gelir ama yine ortadan kaybolur.
Çevre ve kadın konulu yazılar yazan Defne Kaman, Türkiye’nin Anadolu’daki ilk e-güvenlikle korunan müzesi Çorum Müzesinden çalınan eserlerin peşine düşer. Öncelikle Hitit Tanrıçaları ve defineleri hakkında araştırma yapar. Bu araştırmalar sonucunda iki yüze yakın eserin yurt dışına kaçırılmak üzere hazırlanmış olduğu bilgisini edinir.
MÖ XIII. yüzyıldan beri kullanılan Yazılıkaya Tapınağında Hititli sanatçılar kayalara uzun sıralar halinde kendi tanrı ve tanrıça kabartmalarını muhteşem güzellikte işlediler. 3500 yıldır bozulmadan kalan bu kabartmalar insana hayatın gücü ve insanın geçiciliği konusunda esaslı bir estetik dersi verir. Geçmişte Çorum ve civarında çokça yaşayan ama bugün sayıları oldukça azalmış olan geyiklerden birini gören Defne Kaman geyikle birlikte kayıplara karışır.
HAVA KİTABI
Serinin üçüncü kitabında ele alınan konu Hava’dır. Defne Kaman bu kitapta Kayseri’dedir. Çevreci gazeteci Defne Kaman; sürdürülebilir, yenilenebilir enerji kaynakları üzerine yazılar yazmıştır. Çevre duyarlılığı ile yaptığı bu haberler nedeniyle yapılacak duruşması Kayseri’de görülecektir. Kitapta yazarımız Buket Uzuner, Kayseri’nin havasını şöyle betimlemektedir: Orta Anadolu’da yüzyıllardır görülmemiş sıcaklıkta bir kış günüydü. Takvime bakmayı unutanlar, dalgınlıkla yaz mevsiminde olduklarına rahatlıkla inanabilirdi. Oysa Pastırma Yazı’nın bile üzerinden haftalar geçmişti. Ağaçlar, kuşlar, böcekler ve öteki tüm canlılar uzun süredir hazırlandıkları kışa daha yeni girmişken, ansızın dönüp gelen yaza hazırlıksız yakalanmaktan şaşkındılar. Gezegenin Orta Anadolu coğrafyasında yaşayan tüm canlılar içinde yalnızca insanlar, kışın ortasında selamsız, habersiz çekip geri gelen yaz havasına kayıtsız, hatta bundan oldukça hoşnut görünüyordu. Farklı coğrafyalardaki diğer insanlar da benzer iklim sapmalarında aynı tepkiyi veriyordu. Tüm canlılar içinde yalnızca insan aynı tepkiyi veriyordu. Tüm canlılar içinde yalnızca insan bu sıra dışı olaya hiç şaşırmıyordu.
İkinci kitap Toprak vakit itibariyle aralık ayında geçmekteydi. Defne Kaman’ın eczacı, otacı, şifacı ve kam olan anneannesi havanın bu durumuna “Hava hastalandı. Acilen tedavi edilmeli,” diyerek eczacı, şifacı kimliğini iyice açığa çıkarmaktaydı. Yazar Buket Uzuner de: “Hava, stepin ortasında bir kış günü için büyük bir şaka gibi ılık ve kuruydu.” diyerek küresel ısınmaya bu kitapta dikkat çekmektedir.
Gazeteci Defne Kaman iklimbilimci dostlarıyla bir balon sefası için Kapadokya’ya gider ve ondan ailesi haber alamaz. Yani kahramanımız yine kaybolmuştur. Önceki kitapta olduğu gibi Kutadgu Bilig’den şifreler göndermesi beklenir. Ama Hava kitabında Defne şifre göndermez.
İklim krizi ve küresel ısınma bilimsel bir konu olmasına rağmen edebiyata da bu dörtleme ile kaynaklık etmektedir. Modern hayat, endüstrileşme, dünya nüfusunun her an artması ve dünyanın kaynaklarının azalması edebiyatın sağaltıcı gücü ile birleşip bu bilimsel konuya edebi bir bakış açısı ile bakma sorumluluğunu yazarımıza vermiş. Tabiat dörtlemesinin üç kitabı bu farkındalığı kazandırmak adına oldukça etkili bir çalışma olarak görülmektedir.
Buket Uzuner; bu dörtleme ile edebiyatta çevre sorunlarına dikkat çekmektedir. Eko-kurgu (Cli-Fi-İklim Edebiyatı), ekokritisizm ve doğa yazını alanlarındaki çalışmaları gündeme getirmek, iklim krizi konusundaki bilinci güçlendirmek için Buket Uzuner edebiyata ve onun gücüne başvurmuştur.
Yurt dışında biyoloji ve çevrebilim eğitimi alan yazarımız Buket Uzuner’in tabiat dörtlemesinin dördüncü kitabı Ateş’in değerlendirmesini de meraklı okuyucuya bırakıyoruz.
Kaynakça
Buket Uzuner Su, Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları, Everest Yayınları, İstanbul, 2012.
Buket Uzuner Toprak, Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları, Everest Yayınları, İstanbul, 2015.
Buket Uzuner Hava, Uyumsuz Defne Kaman’ın Maceraları, Everest Yayınları, İstanbul, 2018.
[1] Buket Uzuner’in yazdığı tabiat dörtlemesinin dördüncü kitabı Ateş bu yazı yazıldığında henüz basılmamış olduğundan Ateş kitabına yer verilmemiştir.