iki bin yirmi dört yazına son okuma
tek bir şarkıyı sayısız kez arka arkaya dinleyip
altı yıllık fotoğrafına durmadan bakmalarda
körfezdeki o geceden sonra
yaz bitti
beyaz yakalı göçü, uzaktan çalışma, pandemi
sahil yerleri sakinlerine kalmıyor artık yaz bitince
bundan şikâyet ediyorsun sanki
biliyorum, yalnızca ateşin yükseldi
ve öpüşmemiz tek başına teyit etmez güçlü bir meyli
gövde kazanacak mı tutku aramızda dururken bu mayınlı bahçe
dikenli tellerle çevrelenmiş kalbinden şimdi
nasıl geçeceksin karşıya
geçmiş hatalarına basmadan
serumsuz açamıyorsun bile gözlerini
yine de tam mevsimi palamutun
önümüz lüfer, barbun
yeniden görüşürsek rakı içeriz belki
enkaz kaldırmakta iyisin
yıkılmadın, ayaktasın, dimdiksin
saklamaya mahirsin dikiş izlerini
o gece körfeze yıldırım düştü
yağmur bastırdı, sırılsıklam olduk
eskil yunuslar karaya vurdu yorgun bedenlerini
ensenden kıvrılıp boynuna iniyordu kokun
sıcak rüzgârların dağdan vadiye inişi gibi
nefes nefese çekildim
dudakların, iki yeminli muhafız
ant içmiş oradan öteye salmamaya kimseyi
sarışınlığınla sarhoş da geçerim bu dağı
bir devamlılık hatası gibi güzelsin
sadece dikkatli seyircilerin yakaladığı
körfezdeki o gece
gezegenler aynı hizada dizilince
varlığını bile unuttuğum bir kasım çalıştı
yuvarlandım vadiden aşağı
yaz bitti
bakışların tüm tereddütleri kaldırdı ortadan
yaz bitti
körfezdeki gecenin tuzu kaldı tenimde