Yaklaş gerçi bakışların yasaklanmış
Mohammad Mokhtari[1]
İşaret zinciri öylesine parçalanmış ki
bakışın halkaları
iç içe geçmiyor.
Dünya bizim işaretlerimizi
kendi dalgınlığına yakın görmüş ve onu gözardı etmiş.
Yaklaş gerçi bulunman yasaklanmış.
Korku sesi zamanında
Havanın gırtlağı sustu
Dile dalgalar düştü
Öyle ki gırtlak kendi vasıflarından kuşkulandı.
Ta ki bir gece çatının altından bir ses
titredi ve boşaldı zulmete
Ve sessizliğin kubbesi acının kereminde kabardı.
Birer birer belirdik intizar hendesesinde
her birimiz bir bankın veya revağın altında
veya bir meydanın köşesinde inzivaya çekildik;
Eğrilmiş bir yüz ki toprağın çatlakları gibi
süslenmiş.
Baka kalmış eski bir nefrette
Ki aşkı hep avare istemiş.
Sadece sendin bir bankın üstüne bile oturmayan
Baka kalan sessizliğin havasına ve unutuluşa.
Yaklaş gerçi karar bulman yasaklanmış
Hiç bir beklenti yok başka bir rengin
sabırlı bir sayfaya sıçraması için
Banklar ve tonozların uydusu boşlukta dönerse
Sadece yüzlerin siyah beyazı yansır
ve görüntülerin nerdeyse yarısı
ancak negatiflerde bulunur.
Bir ışık gizlidir karanlık işaretlerde
yoksa nasıl gece bu uzun saatlerde
bu bankın üzerinde oturayım meydanın kuytu bir köşesinde
fosforlu bir şüphenin eşiğinde
sadece şimşir çalısının yaprağının yansımasıyla gözlerimde?
Yaklaş gerçi görüntün yasaklanmış
Saat sabırsız döngüsüne yeniden başlamışken
ve zamanın yüzünün yarısı
kara çarşafının altında görünüyorken.
Saat başı indirilen her darbeyle suyun uykusu çatlar
dalgalı perişan yüzü
döner ve döner ve kendi havasını arar
suya atılan sikkenin boğuk yankısında.
Muzdarip gölgeler geri çekilirler
Karaağaçların çemberinden
ve rüzgar döne döne dolaştırır imgeleri meydanın etrafında
Burada yosun parlak bir yüzüğe düğümlenmiş
günün birinde bir parmaktan düşen
Orada hala kırmızı bir ışıkta duruyor
ve iz bırakıyor gecenin yüzünde.
Yaklaş gerçi rüyan yasaklanmış.
Görüyorsun; bu bizim gerçeğimizdir
yakın ve uzak bir korku tuzağında
Zorunda kalarak bu ay gibi dönmeye
dünya etrafında dönmeye ve sonra yerinde kalmaya.
Her gece sanki yokluğunda baka kalmalıyız ay gibi
giderek sıradanlaşsan matem tutanların çemberinde.
Bu bizim kadifemsi hüznümüz mü
Ya tozdan bir sanrı kitlesi mi
inkar etmeden belirsiz yörüngeleri kuyruklu yıldız gibi izlenen
Ya da savrulmuş bir huzur mu?
Ya da kanı kaplayan bir kabulün gölgesi mi?
Vicdan metaforları hırsından korunmayan
Yaklaş gerçi yörüngen yasaklanmış.
Duyuyorum teninin yankısını karanlığın içinden
Tenimin tellerini etkilerken.
Belki ses tekrar anlamına geri döner
belki buralarda bir yerde
bakışının halkasına girerim.
Sabaha bir şey kalmamış
Son fırsat adınla gırtlağımda yankılanıyor.
Kırık ay mehtabın yüzeyini dalgalandırıyor
ve ipin düğümü dar ağacında sallanıyor
kim bilir belki de sabah yine güneşin yüzünde çerçevelenir.
[1] Mohammad Mokhtari (1942-1998) İranlı yazar, şair ve solcu bir aktivistti. İran’da sansüre karşı çıkışı nedeniyle uzun süre yazıları yasaklandı. Demokratik haklar ve ifade özgürlüğünü teşvik eden İran Yazarlar Derneği’nin aktif bir üyesi oldu. 1998 yılında arkasında yönetimin bulunduğu iddia edilen faili meçhul seri cinayetlere kurban gitti.